Yazarın notu: Bu bölüm içerisinde sadece Dora'nın bir günü anlatılmaktadır. Kişiden kişiye göre sıkıcı olabilir. İsterseniz birinci bölümden başlayın ama öyle pek bir şey anlayabileceğinizi sanmıyorum. İyi okumalar❤
Dora
Alarmımı kapatmak için telefonuma uzandım ve ekranı yukarı kaydırdım. Üstümdeki yorganı kaldırdıktan sonra kulaklığımı telefonuma taktım ve pijamamın cebine telefonumu attım. Ağır adımlarla tuvalete girdim ve yüzüme özensizce su çarpıp havluyla yüzümü kuruladım. Tuvaletten çıktığımda karşımda ablamın odasını gördüm.
Aklıma okulun tatil olduğu zamanlarda erkenden evden çıkıp yürüdüğüm günler geldi. Sessizce çıkmaya çalışsam bile her seferinde ablama yakalanırdım. Aslan yelesi gibi kabarmış kumral saçları ile niye bugün ve bu saatte dışarı çıkıyorsun diyerek su yeşili çalar saatini gösterirdi. Komik anılar.
Parke zeminde yürüdüm ve mutfağa girdim. Elime son bir tane kalmış olan sandviç ekmeğini aldım ve çekmeceden bir bıçak çıkardım.
Telefonumdan müzik açmadığımı fark ettim ve telefonumu cebimden çıkarıp çalma listemi açtım. Sadece bir saatlik bir çalma listesi ama içinde tonlarca dünya, binlerce hayal, yüz binlerce anı vardı. Bu çalma listesini sadece bu yüzden seviyordum. Ailemin her üyesini içine alan eğlenceli bir liste. Tek sıkıntı şu an daha yeni uyandım ve daha ayılamadım bile!
Ekranı yukarı kaydırıp rastgele bir yere tıkladım. Tıkladığım şarkıya baktım günün şarkısı "Belong Together"dı. Telefonumu cebime attım. Elimdeki bıçakla ekmeği ortadan ikiye kesip buzdolabından kaşar ve füme çıkardım ve kaşarın paketini açıp iki dilim kestim. Sonrasında ise fümenin paketini açıp ikisini de sandviç ekmeğinin arasına koyup sandviçi kapattım. Sandviçimi yerken odama gittim ve bugünkü derslerin kitaplarını masama koyup okul kıyafetlerimi çıkardım. Elimdeki sandviç bittikten sonra üstümü değiştirip kitaplarımı ve defterlerimi çantama koydum. Masamın üzerinden turuncu mataramı aldım ve sürahiden su doldurdum. Montumu evin kapısının önündeki askıdan aldım ve ayakkabılarıma uzandığım sırada bir tekinin üstünde bir not gördüm. Sarı yapışkanlı bir kâğıda yazılmış ve ayakkabıma yapıştırılmıştı. Notta "Çıkmadan önce haber ver. Seni seviyorum. Sevgilerle annen." yazıyordu. Kâğıdı buruşturup kenara fırlattım ve ayakkabılarımı giydim.
Bu kadının nesi var. Kendi oğlu olmadığım halde bana oğlum deyip duruyor ayrıca kendisini annem sanıyor. Hiçbir zaman anlamıyorum ve anlamayacağım sanırım. Beynim bununla ilgili türlü senaryolara sahipti ve bunlardan kurtulmanın yolu da yok sanırım.
Asfaltı düzgün dökülmemiş yokuşta yürüdüm ve metronun girişine geldiğimde çalışmayan merdivenler çalışmaya başladı. İçeriden sesler geliyordu. Metroda müzik çalarak para kazanan insanların yaptığı müzik, insan konuşmaları, metronun dururken çıkardığı ses, bu kalabalıkta annelerini kaybeden çocukların sesleri. Birkaç kat aşağı indim ve her kattan aşağı inerken artan sesleri neden geçiriyor diye kulaklığıma birazcık kızmış olabilirim. Neden bilmiyorum ama metroyu beklerken gitar çalan bir kızı dinlemeye karar verdim ve bunu için kulaklığımı çıkardım.
Sadece kızın çaldığı şarkıya odaklandığımda bunu bir klasik müzik parçası olduğunu anladım. Şarkı Canon'du hızlı çalışıyla insanları büyülüyor ve herkese yeni bir deneyim yaşatıyordu. Sonuçta klasik müzik parçalarını gitar gibi müzik aletleri ile çalan insan sayısı çok azdı.
Aklıma ablam geldi o da böyle çalardı. Kızdan farklı olarak da kaydederdi sesi. Hatırlıyorum da ablam bu çaldıklarının hepsini bir belleğe kaydetmişti. Eve gidince belleği bulma kararı aldım ve metro geliyor mu diye kontrol ettim. Tünelden gelen ışık bana cevap vermişti. Kulaklığımı takıp metronun durmasını bekledim. Ben kulaklığı takmadığım sırada şarkılar geçmişti ve bir şarkının yarısına gelmişti. Şarkıyı başa alıp yolculuğun tadını düzgünce çıkarmak için maviye yakın turkuaz renkteki koltuklardan birine oturdum ve tünelin karanlığını izledim. Metronun raylarda çıkardığı ses müziğimi güzelce dinlememi engelliyordu tıpkı düşüncelerim gibiydi metronun gürültüsü. Kulaklığımdan gelen müzik bile engelleyemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Odası
Romance"Hissedemediğin hiçbir şeyi anlayamazsın..." Ben de anlayamam intihar eden bir insanın acısı nasıl saklanır ya da nasıl azaltılır. "Haklısın" dedi kısık sesiyle sadece gülümsedim sanırım yavaş yavaş toparlanıyordu. "Ben az önce onu dışımdan mı söyle...