7.Bölüm | Zorunda Kalınan Görevler

17 2 0
                                    



Adam herkesin bildiği kuralları anlattı. Biriniz pes ederseniz hepiniz çıkarsınız, oradaki eşyalara zarar verilmeyecek...

Tahmin ettiğim gibi "ölüm tehlikesi" yazan tabelanın oradan eve giriş yaptık. Kalabalık olduğumuz için iki tane ışığı kendine zor yeten el feneri verdiler. Birini Duman aldı, birini ise tabii ki abim. Odanın içine elimizdeki fenerler dışında hiçbir yerden ışık girmiyordu. Duman elindeki feneri duvarlara tutarak incelemeye başladı. Duvarın nerdeyse her yerinde kanlı el izleri vardı. Bunların arasında ise daha koyu ve belirgin bir şekilde "Buradan ölmeden çıkamazsınız" yazıyordu. Şimdiden tırsmıştım.

Arkadan hikaye anlatılmaya başlandı.  "Yıl 2009, iki genç kızın gizemli ölümleri hala bir sır. Şiddetli bir deprem sonucu afallayan ev sahipleri  hızlıca binayı boşalttı."  Birden yer sallanmaya başladı. "Lakin genç kızların binanın içinden gelen çığlıkları herkesin kanını dondurmaya yetecek kadar çaresizdi."Polis ekipleriyle birlikte binaya giren apartman sakinleri başına geleceklerden habersizdi. Sizden beklentimiz, ruhların musallat olduğu evde yeterli kanıtları toplayıp ölmeden çıkmanız..." dedi arkadaki ses.

Başlangıçta duvar sandığımız yerin bir kısmı büyük bir gürültüyle köprü gibi yere düştü.Herkes bağırıyordu. Çınar temkinli bir şekilde kapıya yaklaştı. "Herhalde içeri girmemiz gerekiyor." dedi ve Duman'dan feneri alarak önden yürümeye başladı. Odanın içini duvarda duran küçük kırmızı bir ışık aydınlatıyordu. Sanırım pilleri bitmesin diye düşünerek fenerlerimizi kapattılar. Yerde kırmızı renk ile çizilmiş daire ve içinde kırmızı bir yıldız vardı. Duvarın dört köşesinde kırmızı illuminati simgesi , odanınsa her yerinde kan vardı. Sağ tarafta ise neredeyse kanlar içinde yüzen küçük bir mutfak tezgahı vardı. Sol tarafta da küçük bir kutu bulunuyordu. Ve tabii ki kilitliydi.
Herkes anahtarı bulmak üzere etrafına bakınmaya başladı. Biz etrafa bakınırken yukarıdan bir ses geldi. " İki genç kız ayin yaparken bir şeyler ters gitti. Anahtarlarını kanlar içindeki mutfağa düşürdüler. Ruhlar musallat olmadan önce anahtarı bulun, yoksa cezası büyük olacak." dedi ve ruhumuzu emen o arka fon müziğini açtı. Abimle arkamızda kalan mutfağa gittik. Kan gölünü görünce bi tık tırstım ama abimin de yapamayacağına olan inancım tamdı. O yüzden kutunun yanında olan eldiveni aldım -inşallah tek kullanımlıktır-. Elimi iğrenerek içine soktum. Duman "İstemiyorsan yapma ben de yapabilirim." dedi. Herkes anlık olarak bulunduğumuz durumu unutup Duman'a bakmaya başladı. Duman utanmıştı "Ne bakıyorsunuz kusarsa onunla uğraşırız falan diye demiştim" diyordu ama sonuna doğru sesi kısık çıktığından sonunu ben dışında duyan olmamıştı. Bu arada, kalanlar Duman ile ilgilenirken ben de kan göletinde içinde anahtarın olduğunu düşündüğüm kutuyu bulmuştum. "Buldum!" diye bağırdım.

Kutuyu açtık. İçinde iki tane anahtar vardı. Tabii ki kimse bir şey anlamamıştı.
Herkes birbirine bakarken Açelya arkadan bağırdı "Bir kağıt buldum!" dedi ve sesli okumaya başladı. "Aranızdan, yürek yedim de geldim diyen iki kişiyi seçin; mutfağın arkasındaki kapıdan koridora çıkın. Seçtiğiniz iki kişi sağ taraftaki odaya girsin kalanlar da soldaki odaya girsin."

" Benimle beraber gelecek yürek yemiş olan biri var mı?" diye sordum. Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Benim soruma yukarıdaki ses cevap verdi, kızgın bir şekilde "Hâlâ bulamadınız mı!?" diye bağırdı. Daha sonra sinsi bir ses tonunda "O zaman ben seçeceğim." dedi. Ve arkadan cırtlak sesli bir teyze gülmeye başladı. "Kim güzel kızımın kötü bahtına ortak olamak ister, o piti piti cadının sepeti terazi lastik jimnastik biz sizi yendik, büyüyüledik dik dik dik şu köşede sudan çıkmış balık gibi duran oğluşumu güzel kızımın kötü bahtına ortak olması için seçtik" dedi ve yine o kulak tırmalayıcı seste güldü. Duman yanıma geldi "Galiba arkadaşlarımın hatrı için çığlıklarına katlanabilirim" dedi kibirli kibirli.

- 15 Dakika sonra -

Duman duvarın bir köşesinde çığlık atıyordu. Zebani abi bundan çok eğleniyor gibiydi. Ben ise ciddi bir şekilde zebani abiyle Duman'ı izliyordum. Görünürde olan buydu fakat içinde zevkten dört köşe olmuş bir Duru vardı.

Duman, zebani abi biraz geri çekilince koşarak yanıma geldi. Ben de gerilmiştim zebani yavaş yavaş yanımıza geliyordu. Yeni görüyordum. Elinde elektroşok vardı. Duvara doğru gerilemeye başladım. Duman da beni takip ediyordu. Adam tam dibimize girince ani olarak Duman'ın koluna sarıldım. Gördü ama durumun vahim olmasından dolayı bozuntuya vermedi.

Zebani abi tahminimce bizden sıkıldığı için diğer odaya gitti. Yavaşça yere çöktüm. Birkaç dakika soluklandım. Duman yanıma gelip iyi olup olmadığımı sordu. Kısa bir cevapla geçiştirdim. Zira şu an gerçekten şok içindeydim.

Duman kapının yanına gitti, açmaya çalıştı ama tabii ki açılmadı. "Burada bir kapı daha var büyük ihtimalle buradan çıkacağız ."   dedim. Kapıda bir kilit vardı. Anahtarı aramaya başladık ama nereye bakarsak yoktu. Yukarıdaki ruh emici ses yine konuştu. " Genç adam, buradan sağsalim  bir şekilde çıkmak istiyorsan arkandaki koltuktan kelepçeleri al ve elinize bağla oyun sonuna kadar öyle durmalısınız."

Gerçekten mi ya?! Tüm oyun boyu buna kelepçeli bir şekilde mi duracağım?

"Merak etme yemem seni, bu kadar üzülme." dedi Duman. Duman'ı umursamayıp surat asmaya devam ettim. Eline kelepçeyi aldı acıtmamaya özen göstererek ilk benim bileğime sonra da kendininkine taktı,

Kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Biz de hızlıca odadan çıktık. Girdiğimiz odada bizimkiler vardı. Abim net ölene kadar benimle dalga geçecekti. Açelya hemen yanıma gelip boynuma atladı -neredeyse kopacaktı- "Ay öldün sandık çok korktuk." dedi.

Yine teyze cırtlak sesi ile "Kızgın ruhlar ile karşılaşmak istemiyorsanız 10 saniye içinde yukarı çıkın." dedi ve güldü. Koşmaya başladık. Kelepçeler bileğimi acıtıyordu, Duman bunu fark etmiş gibi elimden tuttu.

Yukarı çıktığımızda nefes nefese kalmıştık. Yerde mumlar ve mumların tam ortasında bir kağıt vardı. Bulut kağıdı aldı ve okumaya başladı. "Buraya kadar gelebildiyseniz şanslı sayılırsınız. Azat edilmek için yapmanız gereken son 1 göreviniz kaldı. Yuvarlak olacak şekilde yere oturun (mumlar ortanızda kalsın) . El ele tutuşun ve kağıdın altında yazanları tekrarlayın."

Herkes yere oturup el ele tutuşunca hala Duman'ın elini tuttuğumu fark ettim. Duman da bunu fark etmiş gibi ellerimize baktı. Yüzünde tebessüm mü oluşmuştu, yoksa bana mı öyle geliyordu?  "Ne sırıtıyorsun!?" diye sataştım ama beni gram umursamamıştı.

Bulut kağıdın alt kısmında yazan anlamsız kelimeleri okudu ve biz de tekrar ettik. Daha sonra ışıklar açıldı. Ben dışında herkes rahatlamıştı. "Bir sıkıntımız var." herkes bana bakıyordu "Bizim ellerimiz kelepçeli kaldı." . Balın "siz içerdeyken biz de görevleri yapıp anahtar almıştık ama neden olduğunu anlamamıştık." dedi.

"Ne! Yarım saattir sizde anahtar vardı ve bunu söylemediniz mi?" Balın unuttuk dercesine omuz silkti. Abim hışımla Balın'ın elinden anahtarı aldı ve kelepçeyi açtı. Tabii ki Duman'a da en tersinden bakış atmayı ihmal etmedi.





Bölümümüzü sevdiyseniz bize destek olmak için hikayemize oy verirseniz seviniriz. Bir sonraki bölümde görüşürüz 👋🏻

Du/ManHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin