"Sanırım ilk başta KSKS öğretmenliği için başvurmuşsunuz, değil mi?"
"Evet."
"Ama bu dersi almayı başaramadınız, doğru mu?"
Severus'un dudağı neşeden uzak bir manada kıvrıldı; sabahtan beri pek çok tatsızlık yasayan Draco'nun canı sıkılmaya başladı.
"Belli ki."
"Ve sanırım okulda işe başladığınızdan beri düzenli olarak KSKS öğretmenliğine başvurdunuz, doğru mu?"
"Evet."
"Dumbledore'un bu öğretmenliği size vermeyi niye sürekli reddettiği konusunda bir fikriniz var mı?"
Draco, iksirinin dibinin tutması pahasına elindeki kepçeyi bıraktı ve Severus'un kızgın yüzüne bakındı. Umbridge'in saygı konusunda bazı eksiklikleri olduğunu biliyordu, ama vaftiz babasına karşı bir saygısızlığa müsemma gösteremezdi.
Sonuçta toy bir Gryffindor olduğu kadar, saygıyı; ekmek, su ve asa kadar mutlak bir ihtiyaç olarak gören bir Malfoy'du.
"Bunu ona sormalısınız."
"Elbette soracağım," dedi Umbridge, anlayışlı bir sesle. "Ama merak ediyorum. Sizce bunun sebebi, pozisyon için yetersiz olmanız olabilir mi? Belki bu pozisyon için bile yeterli olmadığınızı düşünüyor olabilir. Siz bu pozisyonu hak ettiğinize inanıyor musunuz?"
Severus cevap veremedi çünkü sınıfından kulakları tırmalayan bir gürültü yükseldi. Bakışların her biri aynı kişiyi buldu.
Gri gözleri tanıyanların anlayacağı kadarıyla, gururu incinmiş bir Malfoy'un ve mangal gibi yüreğinin kıvılcımına kapılmış bir Gryffindor'un öfkesi okunuyordu Draco'nun yüzünde. Ve her ne söylemek istiyorsa, öfkeyle söylenecek sözleri olduğu ve çirkin bir cezaya sebebiyet vereceği belliydi.
