'but beneath the cloak of armour, he's a product of his father. a broken man with broken memories.'
⚡️
Lucius Malfoy elindeki bardağı önündeki sehpaya koymak için eğildi. "Evet, Severus bahsetti," dedi. Sesi sakindi ancak otoritesinin altında daima yer edinmiş tehtidvari hava yine oradaydı.
Gerisi geriye koltuğuna yaslandığında, bu tehtidvarilik gözlerinden dahi okunuyordu. Önündeki koltukta oturan ve ayakları artık yere değmeye başlayan oğlundan oldukça farklı duruyordu. Oysa hep çok benzedikleri söylenirdi. Draco babası kadar sert durmuyordu. Hatta arada etrafı süzen gri gözleriyle tatlı bile sayılabilirdi.
"Hermione Granger denen kız fazla atılganmış. Vincent ve Gregory'nin dediğine göre ona 'Çağının en akıllı cadısı' diyormuşsunuz. Doğru mu Draco?"
"Evet, baba," demek zor değildi. Babası kafasını salladığında ekledi. "Sihirle sonradan tanıştığı için çok çalışıyor."
Babası tekrar başını salladı ve oğlu hakkında vardığı yargıları kendi içinde değerlendirdi. Sinirli değildi, hırslı değildi, hayalkırıklığına uğramış da değildi. Asıl Lucius Malfoy'a ait pek çok şey onda yoktu. Kendi hırsları ve egosu uğruna Draco'yu hırpalamak aklında yoktu, mümkün olduğunca. Onun gururunu zedelememek ve sadece kendi doğrularını öğretmek üzerine de kesin çizgileri vardı. Çünkü her şeyin sonunda, karşısındaki kendi yavrusuydu.
"Onunla arkadaşlık ediyorsunuz, doğru mu Draco?"
Draco başta gözlerini kaçırmak istedi, göğsünde ufak bir endişe debelendi. Ancak endişe, içindeki aslanın kükremesiyle yavaşça kaçtı. Olduğu kişiyi cesaret edebildiğince bulmanın ve bulduktan sonra onu yaşatmanın bir şekliydi bu. "Evet, baba. Bazen derslerde yan yana oturuyoruz ve sohbet ediyoruz."
"Ama o bir muggle doğumlu, Draco." Lucius Malfoy'un yüzü hâlâ sakindi.
"Biliyorum," dedi Draco usulca. "Bunu desteklemiyorum, o da bunu anlıyor. Ama onun olduğu kişiyle arkadaşlık etmek hoşuma gidiyor."
Lucius Malfoy bu konuyu zaten bir süredir düşünmekteydi. Sohbetin başında ise bu konudan bahsetmemekte kararlıydı. Şimdiyse oğluna açılmakta zarar görmedi. Onları gizliden gizliye dinleyen Narcissia muhakkak ki Draco'ya gereken alt yazıyı geçecekti.
"Onu arkadaş olarak görmeni anlıyorum Draco. Orada kendine bir arkadaş arıyor olabilirsin, kendine yakın gördüğün biri de öyle biri olabilir. Sonuçta toplumda böyle insanlar çok fazla var. Her daim onlarla karşılaşacaksın ve hatta şimdiki gibi kendine izin verdiğinde onları yine seveceksin. Çocuksun, anlamıyorsun. Anla diye uyarıyorum: onları sevecek izni kendine verirsen, onları normal görmeye, desteklemeye bile başlarsın. Onları sevecek fırsatı vermemen gerektiğini unutursun." Hafifçe doğruldu ve oğluyla olan gözbağını güçlendirdi. "Henüz çocuksun, hatalarının hata olduğunun dahi farkında değilsin. Önemli olan anlaman: safkan ırk korunmalı. Onlardan birkaçıyla olan ahbaplığının seni bozmasına izin verme. Ve birinin muggle doğumlu veya melez olduğunu öğrendiğinde de, kendine onu sevecek imkan tanımamaya çalış."
Draco dudaklarını birbirine bastırdı ve başını salladı. "Tamam baba," dedi ve hâlâ üzerinde olan gözlerin sahibinden gözlerini kaçırdı. Yıl boyunca Gryffindor hamura ha bire vurulan ket bir kere daha oradaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia -Drarry
FanfictionDraco Malfoy'un Gryffindor'a seçildiği bir evrende olaylar nasıl gelişirdi? . Gözlemlemlerime göre* platformdaki tek 'Gryffindor Draco' kurgusu.