GÖZ

17 2 8
                                    

Dile kolay 7 yıl. Gözlerimi odamda gezdirdim, mutlu muydum? Kurtulmuş muydum? Yoksa kabus daha yeni mi başlamıştı?

Odamı en ince ayrıntısına kadar inceledim, beyaz ahşap Fransız tarzı masam pencerenin önünde denizin tam karşısındaydı. yan tarafında demir parmaklıklı yatağım üstündeki beyaz polar battaniyem pelüş yastıklarım adeta tatlı rüyalar diliyordu. duvardaki tablolar ve yatağın karşısındaki beyaz dolap ile ruh halime zıt bir huzur vardı. Burada yaşadığım şeyler hiç kolay değildi. Ancak ev diyebileceğim tek yerdi benim için.

Tek oda, tek ruh ve sonsuz deniz. Benim için evdi.

Aniden kapımın açılmasıyla irkildim arkamı döndüğümde ise tuttuğum nefesimi verdim. "Asya, korkuttum mu canım?" psikiyatristime baktım "hayır, dalmışım" kafasını onaylar şekilde salladı kemik gözlüklü kızıl saçlarını topuz yapmış hafif topluca bir kadındı. "hazırlanman bittiyse çıkalım mı? Ailen seni bekliyor." Ayağımın ucundaki valizi başımla işaret ettim "hazırım, ailemi bekletmeyelim."

Aile, keşke varlıklarını hissedebilseydim.

Yavaş adımlarla merdivenlerden bekleme salonuna indim annem kucağında altı aylık kardeşimi tutuyordu tombul tombul kolları vardı gözleri buz mavisiydi. Gözlerim anneme kaydı boyalı sarı saçları kuaförden yeni çıkmıştı, annemin saçlarına benden daha çok özen göstermesi içimde sızı oluşturdu. Yanında babam vardı dikkatinin dağınıklığından derbiye kaç dakika kaldığını sayar gibi bir hali vardı. Dizine oturtmuş sarı saçlı kız da bana gülümsüyordu. Acı bir gülümseme yüzüme yayıldı, ailem.

Son tetkikler de yapıldıktan sonra artık buradan ayrılıyordum, iyileşmiştim çünkü. Artık kabuslar görmüyordum. Adımımı atacakken adımın seslenilmesiyle arkama döndüm. Psikiyatristimin elinde parşömene sarılmış bir paket vardı, derince gülümsedi, alındaki kırışıklıklar belirginleşti. Paketi bana uzatıp sarıldı. "gökyüzü resimlerini unutacağını asla tahmin etmezdim asya, senin için en değerli şeylerdi belki de." Onları unutmamıştım, sadece geçmişin kirli hatırasıydı benim için gökyüzü demek kabus demekti ancak sanırım kurtulmamın pek imkanı yoktu.

"İşte senin odan da burası." Odanın içerisine adımladım ,geldiğim odaya benzetmeye çalıştıkları barizdi ki belki de yabancılık çekmemi istemiyorlardı.Anneme Teşekkür edip odama yerleşmeye başladım.işim bittiğinde tam odamdan çıkacakken gözüme tablolar ilişti, başımı iki yana salladım onları istemiyordum artık.

Peki onlar beni istiyor muydu?

Aradan iki hafta geçmişti ve artık biraz olsun hayata olan umudum artıyordu annemin arkadaşları sayesinde bir müzede çalışmaya başlayacaktım, sanat tarihi her ne kadar rağbet gören bir bölüm olmasa da kendimi huzurlu hissedebileceğim tek bölüm olmuştu. Eve geldiğim süre zarfı içerisinde en çok küçük kardeşim kerem ile iyi anlaşıyordum bana beni anlar gibi bakıyordu .Mavi gözleri,hayatımda gördüğüm en güzel maviydi. Herkese iyi geceler diledikten sonra yatağıma çekildim, rahat bir uyku çekmeliydim, artık normal bir insan gibi çalışmak, mutlu olmak istiyordum. Bu benim hakkım değil miydi? Hak etmek için ne yapmalıydım?

buradan sonrasının bu müzikle okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum.🖤 pişman olmazsınız.

Bir müzik kutusunun sesleriyle gözlerimi araladım , nereden geldiğini bilmediğim bu ses cama çarpan yağmur sesiyle ritim tutuyordu adeta, içimden bir soğuk geçmesiyle ürperdim, ayılmak için lavaboya geçtim, musluğu açtım ancak su akmıyordu onun yerine müzik kutusunun sesi şiddetleniyordu. musluğu bir daha zorladım açılmıyordu.bir daha, musluk patlama sesi ile başımı eğdim, ağzıma gelen metalik tatla kaşlarım çatıldı yavaşça başımı kaldırdım. Aynayla aynı hizaya geldim.

Ancak gözlerimi açamıyordum, göreceğim şeyden dolayı titriyordum kulağıma gelen fısıltıyla gözlerimi refleks olarak açtım. Gördüğüm görüntüyle çığlık atmamak için elimi dudaklarıma bastırdım. Yüzümde, saçlarımda ellerimde kanlar vardı yapışkan kan midemi bulandırmıştı boğazıma kadar gelen sıvıyı geri yuttum. Daha fazla tuvalette kalamayıp kendimi dışarı attım müzik sesi gitmişti hiçbir ses duyamıyordum kendi sesimi bile. Bir bebek ağlama sesiyle kardeşimin odasına koştum kapıyı açtığım an gördüğüm manzarayla kanım dondu, elim kapı kolunda kalmış,dizlerim bedenimi taşıyamayacak hale geldi, yere çöktüm gözlerimden yaşlar boşalıyordu kardeşim, beşiğinin tepesindeki oyuncağa asılmıştı, ağzından, kulaklarından ve burnundan kanlar akıyordu. Cansız bedeni oyuncaktan gelen müzik sesiyle birlikte dairesel hareketle dönüyordu. o anda fark ettim ki bir gözü yoktu. ayaklarımın dibindeki buz mavisi gözle dudaklarımdan çığlık firar ederken kendimi geriye attım, göz bana yaklaşıyordu, müzik sesi artıyordu, başım dönüyordu titriyordum ve kan kokusuna daha fazla dayanamayarak olduğum yere midemdekilerin hepsini boşalttım. Gözlerim kararıyordu ve son gördüğüm kardeşimin gözüydü.

"Asya kızım uyan alarmın çaldı." Annemin sesiyle gözlerimi açtım kucağında kardeşim vardı ve bana gülümsüyordu dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.o iyiydi.

Sadece bir kabus gördüğümü anlamanın rahatlığıyla kalkıp hazırlandım ebru hanım yeni yaşamıma adapte olurken zorluklar yaşayacağımı söylemişti 7 yıldır görmeme rağmen hala alışamıyordum bu kabuslara. Psikiyatristimin hediye ettiği çantanın içine su, birkaç atıştırmalık ve cüzdanımı koyup müzeye gitmek için otobüse bindim. Otobüs çok doluydu, sıkışık ortamlara alışık olmadığım için terlemeye başlıyordum inmeme iki durak kala insanlar artmıştı. omzuma dokunan el ile başımı kaldırdığımda kaskatı kesildim. Adamın yüzü eriyordu, gözleri akıyordu tedirginlikle yanındaki kadına baktım aynı! Çocuk? Aynı! ne oluyordu burada ?! "şoför bey inecek var durun lütfe- adama baktığımda onun da yüzü yoktu dayanamıyordum gözlerimi kapatıp çığlık attım "şu siktiğimin otobüsünü durdurun artık!" otobüsün durmasıyla gözlerimi açtım. Az önceki adam bana şaşkınca bakıyordu bir dakika ne? Tüm yolcular, şoför de öyle. hepsi normaldi.

Derin nefeslerle inip bir kafeye girdim kabusun etkisiyle sıcak başıma vurmuştu "soğuk su alabilir miyim" çantamdaki su eminim sıcaktan kaynamıştı. Sıra çok yoktu ama yine de arkamdaki insanları bekletmemek için titreyen ellerimle cüzdanımı arıyordum elime değen yumuşak bir dokuyla çantamın içine baktım. Çantamı yere fırlatıp geri sendeledim arkamda değdiğim beden ile döndüm bir adam vardı ve bana anlamsızca bakıyordu bir çığlık ile dikkatimiz garson kıza çevrildi kız elindeki kahveleri yere düşürdü.

"Yerde mavi bir çocuk gözü var!"

Böyle bir hikaye yazacağımdan ilk cümleyi yazana kadar benim bile haberim yoktu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Böyle bir hikaye yazacağımdan ilk cümleyi yazana kadar benim bile haberim yoktu. Kabul ediyorum korku türü zor bir türdür.  Ancak saftirik bir fakir kız ve mafya, ceo, tek vasfı yakışıklı olmak olan bir adamın hikayesini yazmak yerine kendimi zorlamak istedim. Benim amacım bir erkeğe dayatılan güç ve parayı ve kadına dayatılan mükemmel güzellik ve erkeğe muhtaç kalıbını kendimce eleştirmek. unutulmamalıdır ki güç sadece fiziksel olmaz.

bu arada karakterimiz küçüklükten beri bu tür kabuslar gördüğü için bir psikiyatrist kliniğine yatırıldı ancak eğitimine devam etti sadece ev ortamında hiç bulunmadı.

kitabıma bir şans verir ve destek olursanız çok memnun olurum.🖤🖤

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin