ALMİLA
Gözlerimi kocaman açmış,Moreno'ya bakıyordum.
-Sara?
-S..sen Türkçe biliyorsun!
-Evet,biliyorum.Ama ne demek istediğini anlamadım,kalbim yandı ne demek?
-Şey demek,şey...Immmm ha!Türkçe de
heyecanlanmak demek.-Heyecanlanmak mı!Neden heyecanlandın?
-Şey seni böyle üstsüz görünce,ondan.
-Ben seni gerçekten anlamıyorum, üstsüz görünce neden heyecanlandın?
-Bilmiyorum,aman boşver.Sen Türkçe'yi nerden biliyorsun?
-Türkiye'ye gidip geliyorum,iş gereği ondan.
Biz konuşurken kapı çalmıştı.
-Gir!
Gelen Alice'di,Moreno'yu görmesin diye önüne geçtim.
-Efendim yemek ve ilaçlarınızı odanıza bıraktım .
-Tamam,çıkabilirsin.
Hemen odadan çıkmıştı,Moreno'ya dönünce bana şaşkın bir şekilde baktığını gördüm.
-Ne!Ne oldu?
-Sen az önce,Alice beni görmesin diye önüme mi geçtin?
-Evet,ne olmuş?
-Yani sen beni kıskandın,bu zamana kadar beni hiç kıskanmadın da ondan şaşırdım.
-Hadi yemeğimizi yiyelim.
-Neden odanda yiyoruz?
-Yılan burda.
-Yılan mı?
-Sevgili yengeciğimiz.
-Haa anladım.
-Hadi gidelim.
Moreno'nun üstüne bir şey giymeden geleceğini görünce bir şey demedim.Gözlerim bayram edecekti,tabi o bunu farketmeseydi.
-Üstümü giymeyi unutuyordum.
Üstüne,düz bir beyaz bir tişört giymişti.
Giydiği tişört, tam üstüne olmuş hatta yapışmıştı.
Ben önde o arka da Sara'nın odasına girdik.
Moreno,yemeklerin olduğu sehpanın yana gitmişti.Ben de ellerimi yıkayıp,karşısındaki sandalyeye oturmuştum.
Yemek yemeği bitirmiştik.Moreno,elini ilaçlara uzatmışken elini tuttum.Kaşlarını kaldırıp,bana baktı.-Bir sorun mu var?
-Evet.
-Ne oldu?
-İlaçları kullanmanı istemiyorum,sadece şuan değil.Hiç bir zaman kullanmanı istemiyorum.
-Neden,iğleşmemi istemiyor musun?
-Tam tersi,iğleşip ayağa kalkmanı istediğim için kullanmanı istemiyorum.
Bu ilaçlar bunu engelliyor.-Nasıl olur bu?Kim,neden?
-Yengemiz,senin sakat kalmanı,benim de hafızamın yerine gelmemesini istiyor.
Nedenini ben de bilmiyorum.Yüz ifadesi öyle bir değişmişti ki,o kadın burda olsa elleriyle öldürürdü.
Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum ve sınırlı hali beni bile korkutmuştu.-Bunun,bedelini çok kötü bir şekilde ödeyecek.
-Biraz sakin ol lütfen.
-Nasıl sakin olayım,onun yüzünden aylarca tekerlekli sandalyeye mahkum kaldım ben.Eğer sen farketemesen belki ömrümün sonuna kadar da öyle kalacaktım.
-Ben senin yanındayım,bunun üstesinden beraber geleceğiz.Bundan sonra ne onun ne de Alice'nin elinden bir şey yeyip içmiyoruz.Gerkirse ben yaparım bize,hatta Alice'yi de kovalım.
Kovma işi de bende,ben halledeceğim.
Yenge yılanını da sen iğleşene kadar ben bir şeyler yaparım,iğleştikten sonra da sen ne istersen yaparsın.Moreno dikketlice bana bakıyor ve dinliyordu.
-Sen Sara olamazsın.
Dediği şeyle,kala kalmıştım.
-Anlamadım?
-Sanki kazadan sonra Sara gitmiş de yerine başka biri gelmiş gibi.Çok tuhaf.
-Bil.. bilemiyorum.Kazadan önce nasıl biri olduğumu bilmediğim için.....
Sözümü kesmişti,başkası olsa ben de onu keserdim ama Moreno'm her şeyi yapabilir.
-Nasıl biri olduğunu bilelmesen de bir şeyleri eskisi gibi yapabilirsin.Sonuçta alışkanlıklarını unutamaz,istemeden de olsa yapardın.
Birden uzanıp boynuma dokundu.
-Mesela şuan çekilmen lazımdı,boynundan tikin var.
Bir kaç kez ağzımı kapatıp açtım,ne diyeceğimi bilmiyordum.
-Kaç kere hafızasını kaybetmiş biri ile karşılaştın,konuştun?Ya da doktor musun da böyle bilmiş bilmiş konuşuyorsun abicim.
Abicim kelimesi zar zor ağzımdan çıkmıştı.
-Yani demem o ki,bu söylediklerini bilemeyiz.Sonuçta hafızasını kaybetmiş birini daha önce görmemişsindir.
-Tam tersi,gördüğüm için konuşuyorum.
-Öyle mi! Bilmiyorum,
hatırlamıyorum.Ve hatırlamadığım bir şeyi de benden bekleyemezsin.-Tamam tamam,sadece eski Sara'ya göre daha akıllısın.
-Güzel bir şey mi söyledin,kötü bir şey mi?
-Bssbvdb,iyi bir şey.
-Şey,benim telefonum nerede?
-Sen son aşağıda görmüştüm,çantanla beraber.
-Anladım,ben Alice sorayım.Hem şu planımı da devreye koyarım.Sen şimdi odana git,gerisi bende.
Bu arada,çok güvendiğin bir adamın var mı?-Var,neden?
-Alice kovulduktan sonra,onu alıp bir yere kapatsın.Sonra da beni alıp onun yanına götürsün.İtiraf etsin yaptıklarını.
-Tamam,söylerim.O halleder.
Moreno çıktıktan sonra,gidip Sara'nın takılarına bir göz attım.İçinden en pahalı olanı elime alıp,dikkatlice inceledim ve yerine bıraktım.Sonra telefonu bulmak için aşağıya indim.
-Alice,Alice nerdesin?
-Buyrun efendim?
-Benim telefonum nerede?
-Hemen getireyim efendim.
Gidip kapının yanındaki portmantodan çantamı getirmiş,bana uzatmıştı.
-Telefonunuz içinde efendim.
-Ben bahçedeyim,sen de odamı topla.
-Peki efendim.
Bahçeye çıkıp,en köşede bir yere geçtim.
Ezberimde ki numarayı tuşlayıp bekledim.-Efendim?Alo,alo sesim geliyor mu?
-Sesin geliyor,biraz daha bağırırsan kısılacak.
-Kimsin?
-Beni nasıl tanımazsın,ben karnımdaki çocuğumla seni bir dakika bile unutamazken....
-Ne !ne çocuğu? Yanlış kişiyi aradın galiba.
-Sen Uzay Gök değil misim?
-Benim de sen kimsin?Ben kimseyle birlikte olmadım ki.
-Şaka lan şaka korkma,üç buçuk attın korkudan.Bakir kertenkele.
-Sen kimsin lan!
-Bakir kertenkele deyince bile anlamalıydın Uzay Gö* aman Uzay Gök.
-Sen ...Sen Almila olamazsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH GÖÇÜ
ChickLitAbimi bulmak için gittiğim İtalya'da,kaza geçirirsem ve gözlerimi açtığımda kendimi başka bir beden de bulursam en fazla ne olabilir ki?