다섯

651 45 8
                                    






"A-anladım." Dediğimde gülümseyerek yanağımı okşadı.

"Aferim bebeğime." Alnımı öpüp telefonunu alarak salona gittiğinde şaşkınlıkla arkasından baktım. Hipnotize etmişti resmen beni.






Tae'den

Kahvaltı masasını toplayıp salona gittiğimde Jungkook, telefonla konuşuyordu.





"Evet evet işine son verilmesini istiyorum. Eşiyim beyefendi!" Aniden sinirle bağırdığımda dudaklarımı birbirine bastırdım, gülmemek için kendimi zor tutuyordum.





"Evet bir daha aramamak üzere hoşçakalın." Keyifle kapatıp bana döndüğünde sırıttı.



"Artık çalışmıyorsun." Cidden izin vermiyordu. Kafamı sallayarak koltuğa oturtarak Hana'nın saçlarını okşadım. Jungkook bize bakıyor bir şeyler düşünüyor gibiydi.





"Tae, eşyalarınızı toplayın evime götüreceğim sizi." Dediğinde sabır çektim.




"Jungkook, her şeyimize karışamazsın! Hatırlarsan sen yoktun yanımızda!" Tamam şuan damarına basıyordum ama iki gün bizde kaldı diye her şeyime karışması sinirimi bozuyordu. Tanrı aşkına hala onu affetmemiştim bile!





"Öyle mi Tae!" Sesini alçak tutuyor ama sinirle konuşuyordu. Çocuklar korkmasın diyeydi.




"Min-Jun, Hana hadi odanıza gidin biz babanızla biraz konuşacağız." Dediğimde ikis de dolu gözlerle bana bakıp odalarına çıktılar.




"Daha ne kadar çektireceksin bana!! Pişmanım dedim sana. Korkma diyorum ama sen hala eski kafadasın!" Haklıydı belki ama ben de haklıydım. İki gün yakın davranıp ilgi gösterdi diye hemen affedemezdim onu.




"Korkuyorum ve hala sana güvenmiyorum Jungkook!" Tanrım, kalbim neden yanlış yaptığımı söylüyor? Öylece baktı bana. Tebessüm ederek yüzüme baktı bir süre daha sonra hiçbir şey demeden ceketini alarak evden çıktı.



Gözlerim dolduğunda koltuğa oturarak kafamı ellerim arasına aldım. Salak ben! Yine eskiler yüzünden kalbini kırıp uzaklaştırdım bizden. Gözyaşlarımı silerek çocukların odasına girdiğimde ikisi de birbirlerine sarılarak sessizce oturuyorlardı. Geldiğimi gördüklerinde ikisi de koşarak gelip bana sarıldılar.



"Babacığım, Jungkook babamız yine mi gitti?" Hana dolu gözlerle konuştuğunda ben de usulca gözyaşlarımı dökerek sıkıca çocuklarıma sarıldım.



"Gitmedi işi çıktı yine gelecek güzel kızım benim." Saçlarını öperek okşadım. Min-Jun daha da sarıldı bana. O bu sefer sessizdi genelde konuşur içini dökerdi bana ama yapmadı. Minik oğlum bana kırgın gibiydi.




"Baba,  neden Jungkook babamıza kızdın? O sadece bizim mutlu olmamız için uğraşıyor." Min-Jun konuştuğunda bu sefer ben sessiz kaldım. Bir cevabım yoktu.




Min-Jun bir şey diyemeyeceğimi anladığında benden ayrılarak yatağına girip yorganını  kafasına kadar çekti.



Tanrım ne yapacağım ben? Bir yol göster lütfen!



.
.
.






Min-Jun ve Hana ağlayarak uyuya kalmışlardı ben de aşağı inerek biraz düşünme fırsatı bulmuştum. Biraz ileri gittim farkındaydım.



I Want You || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin