0.6

213 12 7
                                    

Tam dört gün geçmişti. Ama Ashton bana haber vermemişti. Üstelik ona mesaj attığım halde. Turneleri bitmişti, bunu biliyordum. Şuan aynı şehirdeydik ve yine de bana yazmamıştı, yazdıklarıma da cevap vermemişti.

Acaba beni kullanmış mıydı? Saçmalama Skylar diye geçirdim içimden.

Whatsapp'a girdim ve tekrar yazmaya başladım.

Skylar: Hey Ashton nerelerdesin?

Skylar: Neden böyle birşey yapıyorsun?

Skylar: Cidden çok sinirleniyorum.

Skylar: Tanrım Ashton nerelerdesin?! Hangi cehennemdesin?!

Skylar: Eger benimle oynadıysan seni...

Bir saniye. Ben ne saçmalıyordum? Ona ne yapabilirdim ki?

Hiçbirşey.

Ona hiçbirşey yapamazdım. O ünlüydü ve istedi kızla oynardı.

Telefonumu duvara fırlattım.

"Senden nefret ediyorum Ashton Irwin!" Hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

"Neden ne istiyordun benden?!" Aniden ayağa kalktım ve komodinin üstündeki herşeyi yere fırlattım.

"Ben ne yaptım sana?!" Beynim işlevini yitirmişti, hareketlerim de öyle. Ben ortalığı yıkıp dökerken, annem yukarı çıktı.

"Madeline?" Odanın köşesinde oturmuş, donuk bir şekilde tam karşıya bakarken, kırık ayna parçalarının kestiği elimden kanlar süzülüyordu.

Annem elimi görünce dehşetle gözlerini açıp yanıma koştu.

"Madeline? Ne oldu? Çabuk hastaneye gidiyoruz!" Ben dönük bir şekilde tam karşıma bakarken, yanaklarımdan süzülen yaşlara engel olamadım.

Bana bunu neden yapmıştı?

***

Gözlerimi araladığımda, hastanenin iğrenç kokusu burnuma ilişti. Burnumu kırıştırdım ve yattığım yerden dikleştim.

Annem, babam ve tanımadığım bir kız.

"Küçük hanım, yaşadığın sinir krizinin açıklaması, telefonda görüştüğün o çocuktan kaynaklı olabilir mi?" Sessizliği bozan babama baktım.

İnkar etmek, en iyisiydi.

"Hayır baba," dediğinde güldü ve kravatını gevşetti.

"Bu yüzden mi seni bayılttıklarından beridir 'Yapma Ashton', 'Beni bırakma Ashton', 'Neden bana bunu yaptın Ashton' diye inliyordun?" Başımı tırnaklarıma çevirdim ve tırnaklarımla oynamaya başladım.

"Ben..." diyebildim sadece. Ne diyebilirdim ki?

"Peki sen nereden biliyorsun baba?"

"Telefonun açıktı. Biz annenle konuştuk ve kararlaştırdık. O çocuklar konuşmanı yasaklıyoruz," dediğinde ilk çok üzüldüm. Sonra ise "O benimle konuşmazsa zaten nasıl konuşabiliriz ki?" diye mırıldandım.

"Anlamadım Madeline?" diyen babama dil çıkarma isteğimi bastırdım. Içeriye giren yaşlı doktora baktım.

"Geçmiş olsun, genç bayan. Ucuz anlattınız. Elinizdeki küçük kesikler dikiş istemedi ancak, 1 ay kadar elinizi sargıda kalması gerekecek," dediğinde söylediklerini idrak edip, başımı salladım.

"Ve ilaç takviyesine gerek yok, " dedi ve "İzninizle, " deyip dışarı çıktı.

Annem ile babam yine bana birşeyler söylerken, Ashton'ı düşündüm.

Zaten hiç çıkmamıştı ki aklımdan.

Her sabah uyandığımda, her akşam gözlerimi kapattığımda, yine hep onu düşünüyordum.

Ben ona aşık olmuştum.

Ancak o ne yapmıştı? Beni kullanmıştı.

Benimle, duygularımla oynayıp, kullanılmış kağıt gibi çöpe atmıştı. Belki, belki benimle konuşmasının sebebi, benden hoşlanıyor olduğunu düşünüyordum. Ama yanılmıştım.

Annem parmağını şıklatınca ona baktım.

"Yanımızadaki hanımefendi kim biliyor musun?" dediğinde, başımı sağa sola salladım. Ben nerden bilebilirdim ki?

" Geçirdiğin sinir krizini açıklığa kavuşturacak, pisikolog. İsmi ise, Katherine." Zorla gülümseyerek ona döndüm. Gayet iyi rol yapıyordum.

"Biz yanlız kalabilir miyiz?" Annem ve babam yavaşça ayrılırken, kız bana gülümsedi.

Telefonumu uzatınca şok oldum.

"Sanırım 46 yeni mesaj gördüm ve okumak istemedim. Sana getirmenin en iyisi olduğunu düşündüm," dediğinde gülümsedim.

"Teşekkür ederim, herşey için çok teşekkür ederim. Minnetimi nasıl gösterebilirim bilemiyorum. Gerçekten çok teşek-"

" Sadece içten gülümsemen yeterli oldu," dedi ve dışarı çıktı. Sanırım Ashton beni kullanmamıştı.

Ben tam bir aptaldım. Kim bilir ne kadar üzülmüştü?

Onu aramalıydım.

Ilk görüşmemizin böyle olmasını istemiyordum. Ancak onu aramak en iyisi olacaktı.

Hemen şifreyi girerek, Whatsapp'a girdim. Arama tuşuna bastım ve telefonu kulağıma götürdüm.

Daha önce sesini duymuştum. 'Keek'lerden ve 'Funny Moments' dan. Oldukça tatlı bir sesi vardı ve bunu canlı bir şekilde -telefonda olması umrumda değil- duymak kalbimin hızlı atmasına neden oldu.

Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor... AMAN TANRIM AÇTI!

"Alo?" Boğuk sesi ile konuşan Ashton, kalbimin durmasına yardımcı oldu. Ağlamış mıydı? Ya da sinirliydi. Belki de cinsellik ile ilgili bir şey mi yapıyor? İğrenç.

"Ashton?" İnce çıkan sesim,yavru bir kedinin miyavlayışı gibi çıkmıştı.

"Aman Tanrım Skylar, ama Tanrım. Lütfen beni dinle. Beni kesmeden dinle," dedi ve iç çekti. Ben onun sesini 'evrenin en şirin sesi' ilan ederken devam etti,

"Sikik kafalı Mikey telefonumu tuvalete attı ve üzerine sifonu çekti. Ne oldu biliyor musun? Telefon Note 4 olduğu için delikten içeri girmedi ve kaç gündür tamirdeydi. Seni kızdırdım, biliyorum. Ancak senden çok özür dilerim." Cümlesini sonlandırdığında sevinçle bağırdım.

"Bu ilk telefon görüşmemiz!"

***

Selam arkidişlerrrr! Ciddi olmayan yazarınız ben, ilk defa acılı bir şey yazdım! Vuhu! Neyse, bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorummm...

Whatsapp ●a.i●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin