0.5

247 14 0
                                    

Ona kendi resmimi gönderdiğim günden beri daha da yakınlaşmış gibiydik. 10 gündür sürekli bana komik fotoğraflar atıyordu tabi ben ona göre oldukça az göndermiştim. Ona mesaj atmıştım fakat sanırım konserde falan olmalı ki hala cevap vermemişti. Kapı çalındığın da telefonu heyecanla yastığın altına fırlattım.

"Girebilirsiniz." diye seslendim. Kapı açıldığında bunun annemin yeni işe aldığı kız olduğunu gördüm.

"Rahatsız ettiysem özür dilerim hanımım. Bay ve Bayan Wilson sizi yemeğe çağırdılar." dediğinde bana söylediği şeyi sevmemiştim. Hanımım kelimesi çok... anladınız işte.

"Öncelikle bana lütfen Madeline ve ya Skylar de." dediğimde itiraz edecek gibi oldu. Elimi kaldırıp onu susturdum ve "Annemlere birazdan geleceğim söyler misin?" diye nazikçe sordum. O başını sallayıp odadan çıktığında telefonumu alıp ayağa kalktım. O dışarı çıktığında birden rahatladım. Elbisemin eteğini düzelttim ve telefonumu hırkamın cebine koydum. Odamdan çıkıp zıplaya zıplaya merdivenlerden indim. Annemlerin yanına gideceğim aklıma gelince zıplamayı kesip kendime çeki-düzen verdim. Bu da Bayan Petit'in 'Bir hanımefendi bla bla...' kurallarından biriydi.

Yemek salonuna girince uzun masanın bir başında annem diğer başında bam oturuyor benim gelmemi bekliyorlardı. Ailemizin temelini oluşturan "saygı" kurallarından biriydi. Yerime oturunca ikisi de bana baktı ve yemeğe başladık. Aman ne sevgi dolu bir aile(!) Yemeğin ortasında telefonumun mesaj sesi odaya yayıldı. İkinci kere çalınca annemler yemeklerini bırakıp bana baktılar. Özür diler bakışlar attım.

"Çok üzgünüm. Sınıf arkadaşımdan gelmiş olmalı." dedim ve cebimden telefonu çıkarttım. Şimdi mi Ashton, gerçekten mi?

"Kim o arkadaşın Madeline?" diye sordu babam kaşlarını çatarak. Ona 'Ünlü Ashton Irwin' diyecek halim yoktu. O sırada aklıma bugün konuştuğum Sophia geldi.

"Sophia Turner. Amigo takımında beraberiz." dedim aceleyle. Umarım inanırlardı, yoksa işim biterdi. Onlarla konuşurken Ashton'ın mesajına baktım.

Ash: Hey üzgünüm

Ash: Duş alıyordum da

Dudağımı ısırıp annemlere baktım. Onlar da anlamış olmalı ki tamam deyip izin verdiler. Zaten pek umursadıkları yoktu sadece iyi bir ebeveyn gibi gözükmeye çalışıyorlardı.

Skylar: Önemli değil ailemle yemek yiyordum zaten

Skylar: Konser nasıldı?

Ash: Her zaman ki gibi :/

Bunu söylemesini sevmiyordum. Sonuçta onu seven o kadar hayranı vardı ve o bunu umursamıyordu sanki. Sinirle cevap yazdım.

Skylar: Sana böyle söyleme demiştim.

Skylar: O insanlar sizi görüp, dinlemek için kim bilir nerelerden geliyor :/

Ash: Bebeğim beni yanlış anlıyorsun. 5sosfam olanları çok seviyorum ama konserde aynı şeyleri yapıyorum :)

Böyle deyince sinirim geçmiş oldu. Bebeğim dediği için sinirin geçmiş olmasın? diyen içsesime dil çıkardım ve ellerimi tuşlarda gezdirdim.

Skylar: Keşke buraya da gelseniz lol

Ash: Turun bitmesine az kaldı belki bir şeyler ayarlarız ;)

Skylar: Gerçekten mi???

Birden dans etmeye başladım. Ordan oraya zıplıyor, etrafımda dönüyordum ki yeni yardımcımızı görmemle kıpkırmızı kesildim. Birbirimize şaşkınca bakarken koşarak mutfaktan çıktım. Bir odaya girdiğimde buranın misafir odası olduğunu gördüm. İki kişilik yatağa oturup whatsappa girdim.

Ash: Hemen heyecanlama güzelim önce sormam ve tamam denirse ayarlama yapmamız gerekiyor :)

Skylar: Yani ben demin boşuna mı dans ederken yardımcımıza rezil oldum? -_-

Skylar: Senden nefret ediyorum Ashton.

Ash: Hayır, etmiyorsun lol

Haklıydı etmiyordum. Umutsuzca seviyordum o kadar...

Skylar: Moralimi bozduğun için bana 3 tane farklı pozlarda fotoğrafını gönder -_-

Ash: Bu benim için bir emirdir, prenses ;)

On saniye sonra mesaj geldi. Açılmasını beklerken odayı inceliyordum. Pek bir şey yoktu aslında yatak, tuvalet aynası, bir dolap ve koltuk vardı. Burayı sadece teyzelerimden biri ve ya halamlar geldiğinde kullanıyorduk. Aklıma fotoğraf gelince telefona baltım. Birinci resimde şaşırmış bir şekilde ağzı o şeklinde açık iki elini yanağına koymuştu. İkinci resimde Luke'da arkadan katılmış ikisi de dudak büzüyordu. Böyle yapınca Luke'un piercingi daha çok öne çıkmıştı ve oldukça şirin gözüküyordu. 3. Fotoğrafta Luke Ashton'ı yanağından öpüyordu. Ashton ise gülümsüyordu. Yani bu durumda gamzesini öpüyordu.

Skylar: Aman Tanrım!

Skylar: Çok tatlısınız özellikle de Luke

Ben bunları yazdıktan sonra yazıyor yazısı çıktı. Kısa bir süre sonra üç mesaj ardı ardına geldi.

Ash: Özellikle de Luke mu?

Ash: Şimdi ben daha az mı tatlı oluyorum -,-

Ash: Bunu düşünmenin sebebi piercingi olması değil mi?

Yaptığı kıskançlığa kahkaha atarak güldüm. Oturmaktan sırtımı ağrımaya başladığı için yatağa uzandım.

Skylar: Hey sakin ol kıskanç kıvırcık :D

Ash: Ben kıskanç değilim Skylar

Skylar: Bal gibi de kıskanıyorsun

Ash: Seninle bu konuyu tartışmayacağım çünkü ben kıskanmıyorum.

Kıskanıyordu işte. Hemde sırf Luke'a tatlı dediğim için. Belki de kendini fazlasıyla beğendiği için kıskanıyordu. Bu düşünce ile tekrardan kahkaha attım.

Skylar: Tamam sustum lol

Ash: Okul nasıl gidiyor ufaklık ;)

O mesaj attığında gözüme saat ilişti. Tam 20 dakikadır buradaydım ve annemlerin şüphelenmeye başladıklarını tahmin edebiliyordum. Ayağa kalkıp odadan çıktım ve yemek odasına hızlı bir ilerledim.

Whatsapp ●a.i●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin