Neden dedim titreyen sesimle neden yapıyorsun bunu çenem öfkeyle kasılmış göz pınarlarım sinirden yaşarmış artık ağlamaya yüz tutmuştum ölen abisinin intikamı mıydı bu yoksa ablamın atakanı daha bebekken bırakıp gitmesinin mi bir intikamdı belli koca bir nefretti bize karşı hissettiği...tekrar neden dediğimde boğazımı zorlayan hıçkırığıma engel olamadım hiç haberin yok değilmi alina boynuma solumaktan vazgeçmiş yine üsten üsten bakışlarıyla yakıyordu çehremi hiç haberin yok yeğenin ne halde kaç yaşında boyu kaç santim hiç bilmezsin değil mi dedi alayla sinir karışımı bir gülüş savururken yutkunarak diklendim beş yaşında neredeyse bağırıyordum beş yaşında ve onu bir kez bile görmediysem bunun müsebbibi de sizsiniz parmağımla yeri gösterip hala sinirle bağırıyordum ki Alpaslan sözümü kesti biz değiliz dedi kelimeleri dişlerinin arasından keskince dökülürken ablam onu daha bir aylık bebekken bırakıp giden ablan peşinden abimide kahrından öldüren o orospu ablan düzgün konuş dedim gürleyen sesimle her yeri benim bu kadar bağırmama gelen hiç bir korumamız yoktu çünkü artık hepsi şahsuvarlarındı üç gün önce kıvılcımı kopan kıyametimi o gündeyken tanıyamamıştım bugün ise o kıyametin mahşerine hapistim düzgün insan hakkında düzgün konuşulur el kadar bebeğini bırakıp başka adama giden kadına diyebilecek daha düzgün bir kelimem yok benim kelimeler ağzının içinden bir bıçak gibi savruluyor sinirle başını keskin dönüşle dikte ediyordu sinirine sinirle karşılık verdim ben de neden acaba neden bizi bile görmek istemiyor ablam ne oldu da bizden bile kaçıyor acaba sikerim ablanı bana ne lan senin ablandan dedi sinirle iğrenir gibi bakarken gözlerim yaşlı elini savurmasına baktım derin bir solukla kendini sakinleştirdi umrumda değil dedi öfkeyle hala derin derin solurken umrumda değil umrumda değilsiniz sen alina keskin ve kararlı bakışlarını bana kaldırdı hüküm verir gibi sen atakana bir donör doğuracaksın hatta on donör doğuracaksın duyduklarımı anlayamadım kelimeler zihnimde bir yere oturmuyordu ona şaşkınlıkla bakmaktan öteye gidemezken Alpaslan şahsuvar kesin kesin konuşmaya devam ediyordu olana kadar olana kadar doğuracaksın dedi odamın içinde elleri arkasında boğaz manzarasına kadar ilerlerken damızlık olarak kullanılmamdan ziyade başka bir şeye takılmıştım ne donörü dedim hayretle gözlerini Arnavutköy sahil kıyılarına doğu sabitledi mylelobostik lösemi diye fısıldadı anlamak için gözlerimi kıstım atakana donör lazım Avrupa Amerika Asya aramadığım yer kalmadı yok amına koyayım yok konuşurken kendi kendine sinirlenmişti ama onun sinirinden ziyade ellerimi ağlayarak ağzıma kapattım o diye mırıldandım atakanın adını ağzıma bile alamazken o hasta mı hayır diye mırıldandım hayal kırıklığıyla hayır aman Allah'ım elimi ağzıma kapatmış zamansız bir çığlık atmamak için dudaklarımı zaptetmiştim çok da umurunuzdadır ya amına koyim diye mırıldandanan alpaslan bana bakmadan boğazı izlemeye devam ediyordu amaa ama olmaz diye mırıldandım göz yaşlarımı silerken yeğen olmaz yani yeğen kardeş gibi olmaz dedim art arda şaşkın bir hüzünle başımı iki yana salladığımda Alpaslan bir anda bana yüzünü dönüp keskin bir şekilde bakarken tahammülsüzce gözlerini devirdi abim ablan yüzünden öldü ne kardeşi diye tısladı umursamaz ve bir o kadar da küçümser bir tavırla ama ablam dedim yutkunurken o yaşıyor ona ablamla yat diyordum resmen Alpaslan bir ok misali keskin bakışlarını tam gözlerini sabitledi bir hafta boyunca hiç bir şeyin olmadan bir düşün sen alina kalman için gece kondu ayarladım dedi zevkle büyük büyük gülerken hayretle soluduğumda aşağılıksın Alpaslan dedim tükürür gibi.seçim senin alina hayatına veda etmeyi tercih edersen mecbur ablanla yatacağım artık dedi dalga geçer bir halde gözlerimin içine içine bakarken bir hafta sonra der demez eliyle korumasına beni işaret etti ve devam etti bir hafta sonra the busphorus hotelde yakın koruması beni götürmek için kolumdan tuttuğumda kolumu savurdum bırak beni bırak sansar bırak yolu göster hanımefendiye diyen Alpaslan çok eğlenmiş gibiydi ve kendini gülmekten zapteder bir haldeydi ha bir de dedi elini cebine atarken bak dedi gülerek bana bir kart gösterdiğinde sana akbil çıkarttım aylık doldurdum ama bir hafta sonra ben gecekonduda yaşamaya devam edeceğim dersen parasını alırım ha ama ona göre kahkahasını zapt edememiş karnı sarsılarak sırıtıyordu neye bu kadar güldüğünü anlayamadım akbil neydi ki afallamış ve garipseyen gözlerle ona baktım kafayı yemiş sin sen Alpaslan şahsuvar son dediğimle Alpaslan sinirlenmiş sansara beni götürmesi için el işareti yapıyordu bırak dedim elimi tekrar kurtarıp kapıya ilerlerken ardım sıra sansar gelirken hızla merdivenlerden indim gayem evden çıkmaktan ziyade salona gitmekti odam gibi boğaza bakan ve boğazdan gelen meltemin ön camlardan süzülerek içeriye yayıldığı geniş salonda başını dertli bir şekilde elleri arasına almış babamı gördüğümde gürledim "BUNU NASIL YAPARSIN BABA!!"babam ağladığı belli ela gözlerini bana kaldırdı alina dedi titrek bir sesle üç gün önce iflas ettiğinde daha çok ağlamıştı sanki sen şahsuvarların ne bok olduğunu bilmiyor musun baba şahsuvarlara bir kızını daha nasıl verirsin gümüşlükten bir antika vazoyu yere çaldım vazo paramparça olurken ben babama bağırmaya devam ediyordum Alpaslan benim odama kadar girmiş neler şaçmalıyor baba ne demek gecekondu ne baba neee cevap ver oturduğu sedef kalmaları olan antika koltuktan kalkmaya babamın hiç mecali yoktu ben dedi titrekçe ben iflas ettim her şeyimizi aldılar bu evi bile onlara borçlandım ve dedi ağlamaya başladığında borçlandıklarımın şahsuvarlar olduğunu bile bilmiyordum altından zigon sehpanın üzerindeki el işi çini vazoyu yere serdim bu sefer de yerde binbir parça olacak şekilde hışımla ne demek bilmiyordum onlara borçlandın ve bilmiyordun öyle mi ya tüm olanlardan sonra senin şahsuvarlarla ne işin olabilirdi baba arkamdan tok adımlarla inen Alpaslan şahsuvardı gür ve tok bir sesle konuştu o vazoların parasını nasıl ödemeyi düşünüyorsun sinirle arkamı döndüğümde aynı hiddetle Alpaslana bakıyordum bu borç işinde kesinlikle onun bizzat parmağı hatta komple onun tuzağı vardı bir vazoyu daha alıp Alpaslan şahsuvarın ayaklarının dibine saldım paramparça olacak şekilde götümlee diye bağırdım Alpaslan bir an şaşırsa da ardından gözleri muzip bir parıltıyla parladı ve kahkaha atmamak için alt dudağını ısırdı seninle çok eğleneceğiz alina sonat dedi zevkle sırıtırken babamı düşürdüğü bu derbeder halden de ayrı bir memnundu lakin babam üç gün önce zaten bunu bilmesine rağmen benden gizlemişti "ZEVKİNE SIÇAYIM"dedim sinirle çıkışa doğru beni gecekonduya götürecek korumalara ilerlerken ardımı bir an babama döndüğümde o benimle gelmiyordu çünkü o zaten üç gün önce anlaşmasını yapmıştı yalıda kalacaktı bir sığıntıdan farksızdı ve artık bende.
ARKADAŞLAR TOHUM ADLI KITABIMIZIN İKİNCİ BÖLÜMÜ BİTMİŞTİR KEYİFLİ OKUMALAR 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
RomanceELİnanın babası küçükken elinayı sattığı için elinanında bunu öğrenmesiyle acaba elinayı neler bekliyor