Gül yine yerlerde sürünerek girdi eve. Mecazen diyordu tabii ama gerçekten çok yoruluyordu. Eski patronunu mumla aradığı da bir gerçekti.
Hay dili kopsaydı da kızlarla yeni patronları olan adamı çekiştirmeseydi. Ama nereden bilebilirdi ki gelen adamın o olduğunu...Adama bir de ters davranmıştı. Şimdi de işte böyle cezasını paşa paşa çekiyordu. Biliyordu o sebeple böyle davranıp bütün işleri yağdığını. Güya ne hayalleri vardı. Birkaç günlüğüne de olsa tatile çıkacak, kafasını dinleyecekti. Şimdi hepsi birer hayal olmuştu. Gerçekleşmesi mümkün olmayanından hem de.
Yüzünü buluşturdu ve kendini en yakın sandalyelerden tekine bedbaht bir halde bıraktı. Tek eliyle başını desteklerken uzunca, kederli bir iç geçirdi. Haline kimse acımıyor muydu acaba ?
Bir tas çorba yapanı bile yoktu üstelik. Gençken bir de bugünlerin hayalini kurmuştu. Öyle daha özgür olacağını, her gün çılgın partiler vereceğini, gününü gün edeceğini düşünüyordu. Ailesinden uzakta, 1+1 bir evde, ayakları üzerinde durarak yaşayınca aklınca çok mutlu olacağını sanıyordu. Tabii o zaman hayallerinin içinde kol gibi faturalar yoktu. Alışveriş kısmına hiç girmiyordu. Dün 50TL'ye aldığı şey yarın 65-70 arası değişince hâliyle ay sonunu zor getiriyordu. Allah'tan ev sahibi insaflı bir insandı da üç ayda bir zam koymuyordu. Etraftan duyuyordu da bunları hâline şükrediyordu. Özetlemesi gerekirse yani şimdiki büyümüş halinden hiç mutlu değildi. Dertten başka bir şey değildi büyümek...
İçini bir dizi gerçeklerle kararttıktan sonra mecburen harekete geçti ve meşhur sandviçini yaptı. Bu gidişle içinde zaten böyle bir ağaç meyve verecekti ama ne yapsındı, yemek yapmaya bile fırsat bulamıyordu. Çünkü bu işi alamazlarsa kendini kapı önünde bulması an meselesiydi. Patronu olacak domuz bunu açıkça ifade etmese de durum buydu. Başka seçenekleri, daha doğrusu seçeneği yoktu. Bu da elini ayağını dolandıran bir başka sebepti. Diğeri de zaten şu uyuz patronuydu.
Aklına adam geldikçe böyle hırçınlaşıyordu işte. Bir insan ne kadar gıcık olabilirse o kadar gıcıktı işte. Burnunu oynattı ve sinirle sandviçini ısırdı. Hıncını yediği şeyden çıkarırken bilgisayarını da açmıştı. Ekrana yine öblek öblek bakarken önüne şirket grubunun mesajları düşüyordu. Başta çok ilgisini çekmemişti konuşulanlar ama patronunun adı geçince bir merak etmişti. Sessizce yazılanları okumuştu.
Sevgilisi olduğunu öğrenince biraz garipsemişti. O buzdolabı gibi donuk olan adamın birini sevmesi gözüne imkansız gibi gelse de kızlar yaptığı jestleri anlatıyordu. Her bir okuduğu da Gül'ü hayrete düşürüyordu ama en son okuduğu şey kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Demek bu reklam kampanyası bu yüzden önemliydi. Adam sevgilisi için özel bir tasarım da istiyordu aynı zamanda. Hayalinde oturtamıyordu bir türlü nedense. Keyfi biraz kaçarak ekranı kapadı ve işlerine geri döndü.
İşi dediği şey de kadına yapılacak-hem de sevgililer günündeki- sürprizdi işte. Şöyle bir düşünüyordu da kimse kendisine bu denli güzel şeyler yapmamıştı. Hatta böyle bir şey yaşamamıştı bile. O özel günde bir çöp bile alamayan o kızlardan biri de Gül'dü. Hatta daha da kötüsü, biri yanlışlıkla kendisine hediye verip o senin değildi bile demişti. Lise yıllarında yaşadığı o travmadan sonra bugüne bakışı hepten değişmişti. Belki de ondan bir şeyler üretemiyordu. İçinden bir şeyler gelmiyordu. Bugüne kadar hiç doğru düzgün sevilmemişti ki. Anca işte izlemeye gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın 12 Ay Hali (TAMAMLANDI)
Romance12 ay, 12 ayrı ve birbirinden farklı aşk hikayeleri.