0.8

1.8K 410 264
                                    

200 yorum 🎀

***

Changbin, kendini elindeki telefonla beraber koltuğa attı. Kafasını Chan'ın dizine koyarken "Gördünüz mü?" demişti. Minho "Neyi?" deyip elmasını ısırarak koltuğa yerleşti ve kardeşini kolunun altına aldı.

"Dispatch," dedi esnerken. "Yine birini patlatmış."

"Şaşırdık mı? Hayır." deyip uzandı ve tabletini eline aldı Seungmin. "Yine siyaset olaylarının üstü kapansın diye gündemi sarsacak şeyler patlatıyorlar. Gündem meşgul olduğuna göre fena bir şey patlatmışlar."

Hepsi buna alışmıştı, ülkede meydana gelen pis olayların üstünü kapatmak için hep magazin dünyasındaki kişiler harcanırdı. Chan "Şaşırmadık," deyip telefonunu kontrol etmiş, Hyunjin'in mesajına geri dönmediğini görürken telefonu kapatmıştı.

Minho güldü. "Sizi de patlatırlar yakında."

Changbin "Hadi oradan," dediğinde hep beraber gülüşmüşler "Dispatch ile uğraşmak istemiyorum," deyip kahvesini içmişti Seungmin.  Dikkatlice makaleyi okurken "Hwan's.." diye mırıldandı.

"Kimdi bu ya?"

Minho atıldı. "Fotoğrafçı değil miydi işte? Bir ara haberleri dönüyordu her yerde, Versace gibi markaların çekimlerini falan o yapıyormuş. Bu fotoğrafçı Koreli diye öyle çok konuşuluyordu, onu biliyorum."

İlgisini çeken konu ile hafifçe kaşları çatılırken "Sonra," diye mırıldandı Chan. Çenesini kaşıdı. "Sonra ne oldu?"

"Bilmem, ben bunları duymuştum."

Ona bakmadan yanıtladı Seungmin, arkadaşlarına kıyasla kendisi daha çok sektöre hakimdi. "Bundan iki sene önce mi ne yine bir olayın üstü kapansın diye onun adına makale atılmıştı, onu hatırlıyorum. Kullandığı bir konseptin çalıntı olduğuna dair, o zamanlar konseptin Hwan'sa ait olduğu ve Lee Seojun'un aslında çaldığına dair bir söylenti vardı, gel gör ki o gerçekmiş... İki yıl sonra ortaya çıksa bile."

"Oğlum çok acımasızca lan," dedi Minho. "Düşünsene, iftiraya uğruyorsun, tüm her yerden ipini kesip ortadan kayboluyorsun ve belki kendin için tam unuttum dediğin yerde olayın gerçek yüzü patlak veriyor ama artık sen yoksun."

"Harbi."

Changbin de ona onay verirken Chan rahatsızca yerinde kıpırdanmıştı, Hwan's kelimesinin Hwang'a benzemesi, Hyunjin'in eskiden fotoğrafçıydım dediği anlar aklına geldiğinde şüphelenmeden edememişti.

"Hwan.s'ın fotoğrafı var mı?" diye merakla sorduğunda Seungmin omuz silkti. "Sanatçılarını ön planda tutmak istediğinden kendi fotoğrafı camiada yok diye biliyorum ama derin bir araştırma ile bulunur."

Ayağa kalktı. "Bulsana bana."

Telefonunu da alarak oda değiştirirken arkadaşları onun bu kadar takılmasına şaşırmışlar, Chan telefonundan Hyunjin'i ararken Hyunjin koltuğun üstünde sessizde olan telefonunu duymamıştı.

Sabahtan beri tek odağı önündeki tabletti, manşetlerde en başta yer almasına bakıyordu. Tam da iki sene önceyi hatırlatmıştı bu, o zaman neredeyse tüm herkes onu suçlamak adına trendlerde birinci olmaya sokmuşken şimdi durum tam tersiydi.

Birleştirdiği ellerini çenesine yaslamış, gergince dizlerini sallıyor, yeni gelen her bir yorumu okuyordu. Gergince saçlarından geçirdi ellerini. "Neden?" diye mırıldandı. "Ben tam unuttum derken neden?"

Saçlarını çektiği için sızlayan kafa derisi ile kafasını eğdiği yerden kaldırmış, ani bir kararla odasına geçmişti. Üstüne siyah bir eşofman ile aynı renk sweat geçirdi, koyu renkteki saçlarını sıkıca bağlamış, siyah şapka ve maske takmıştı.

into you, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin