Matt'ten
Herkes gittikten Cemre ile ortalığı toplamaya başladık. Sıkıntılı görünüyordu ama bir şey sormak istemedim. O bardakları bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra "Otursana," dedi. "Biraz konuşmak istiyorum."
"Bir şey olduğunu anlamıştım," dedim ben de. Gülümsedi. "Beni tanıyorsun artık."
"Ne kadar kötü bir şey?" Diye sordum.
"Bana kızacağın bir şey," dediğinde derin bir nefes aldım. "Dinliyorum."
O da karşıma oturdu. Bana bakmadan uzanıp elimi tuttu. "Bana kızmadan önce şunu anlamanı istiyorum; ben de bu durumu yeni kabulleniyorum."
"Cemre," dedim sakince. "Anlat güzelim. Ben karar vereyim kızıp kızmayacağıma."
"Ben hastayım," dediğinde hiç şaşırmadım. "Tahmin ediyordum."
"Anlamadım?"
"Herkesin senin bu kadar çok antrenman yapmana kızmasının, doktorların sürekli seninle ilgilenmesinin bir sebebi olmalıydı. Şimdi bana tamamını anlat, hastalığın ne?"
"Bu aslında doğumuma dayanan bir hastalık, erken doğmuşum."
"Hep sabırsızmışsın," dedim ellerini sıkarak.
Gülümsedi. "Gelişimimin geç olması, daha sonrasında yaşanan olaylar derken kalbimde bir hastalık gelişti."
Bu sefer şaşırmıştım. "Kalbinde mi? Cemre şunu tam bir anlatır mısın?"
"Ventriküler fibrilasyon, yani aritmi. Kalbim düzensiz atıyor sadece."
"Kalbin düzensiz mi atıyor? Sen ne diyorsun Cemre?"
"Kalp ritmim düzensiz, bazen çok hızlı atıyor hiçbir şey yokken bazen çok yavaş. Ama ben iyiyim."
Bu durumu küçümsemesine sinirlenmiştim. Ayağa kalkıp mutfakta bir ileri bir geri adımlamaya başladım. "Sen şimdi bana her an kalp krizi geçirebileceğini, her an kalbinin durabileceğini mi söylüyorsun?"
"Hiçbir şey olmayacak, ben iyiyim. Haftaya tedaviye başlayacağım."
Sinirimden güldüm istemsizce. "Haftaya tedaviye başlayacaksın? Lütfetmişsin. Cemre sen ne dediğinin farkında mısın?"
"Sakin ol, bak gerçekten hiçbir şeyim yok. İyileşeceğim."
"Bunu ben neden bilmiyorum?"
"Ben hasta olduğumu kabul etmek istemedim."
"Cemre sen her an ölebilirsin. Bu senin inadını bekleyebileceğimiz bir durum değil."
O da ayağa kalkıp yanıma geldi. Ellerimi tuttu. "Bana hiçbir şey olmayacak. Korkma."
"Bence sen biraz kork. Cemre biz kalbinden bahsediyoruz. Bu öyle düşmüşsün yaralanmışsın, değil. Sen farkında mısın durumun?"
"Farkına vardım dün gece," dedi.
Ellerini bırakarak ondan uzaklaştım. "Dün gece mi?"
Gözlerini kapattı. "Dün gece koşamadım dedim sana. Benim buna kalbim yetmedi."
"Sen de sabahtan beri kendini öldürmek istercesine koşuyorsun bu yüzden." Duraksadım, bir şeyler yerine oturmuştu. "Bana senin için kendimi öldürecektim dediğin bu muydu? 4 ayda mı oldu bu?"
"Hayır, hayır," diye itiraz etti hemen. "Dedim ya erken doğmuşum, geç ve tam gelişemeden kalbim. Daha önce de -" sözünü yarım bırakınca "Daha önce de ne Cemre?"