2 hafta sonra
Matt'ten
"Efendim güzelim?" diye açtım telefonu heyecanla. Cemre ile konuşmak beni hala çok heyecanlandırıyordu.
"Büyük gün bugün, hazır mısın?"
"Savaşa gitmiyorum," dedim gülerek. "Alt tarafı annen ile bir kahve içeceğiz."
Güldü. "Savaştan daha az yaralı çıkardık."
Cemre söylediklerinde haklıydı. Annesi ile ilk defa tanışmıyor olacaktık. Annesi geldikten iki gün sonra Cemre deplasmana gitmişti. O yokken annesi beni arayıp buluşmak istediğini söylemişti. Ve konuşma pek keyifli geçmemişti.
Annesi turnuvanın son dönemlerinde benim o zamanlar farkında olmadığım Cemre'nin sancılı dönemlerini de biliyordu. Artık hastalığını da biliyordu. Kızının dört ayda geldiği durumu da görmüştü. Ve hepsi için beni suçlamıştı.
Bunu Cemre'ye anlatamamıştım. Onu üzmek istemiyordum. Doktor Ali'ye gittiğimizde Cemre'nin durumunun pek iyiye gitmediğini öğrenmiştik. Böyle giderse Cemre ya ameliyat olacaktı ya voleybolu bırakacaktı ya da...
Ya da annesi haklı çıkacaktı.
Buluşacağımız yerin konumunu attı Cemre. Onun içinde çok tatlı bir telaş, çok tatlı bir heyecan vardı. Ona kıyamıyordum. Moralini bozamıyordum.
Gittiğimde Cemre ve annesi beni bekliyorlardı karşılıklı oturarak. Annesi ile selamlaşarak Cemre'nin yanına oturdum. Cemre bizi tanıştırdıktan sonra "Meşhur Matt," dedi annesi imalı bir ses tonu ile. Cemre boğazını temizledi. Annesi devam etti. "Biz geçen hafta tanıştık, yetiştirmedi mi sana?"
Cemre şaşırmıştı. "Ne zaman tanıştınız?" diye sordu bana merakla.
"Geçen hafta bir görüştük," diye mırıldandım.
"Benim niye haberim yok?"
Annesi "Sakin ol Cemre," dedi. "Hesap sormak istedim sana yaptıkları için."
"Ne diyorsun anne?"
"Sen keyfine kalbini hasta etmedin herhalde. O etti."
"Ben özür dilerim," dedim annesine aynı o günkü gibi. "Cemre'yi üzmek gibi bir niyetim yoktu."
"Ama benim kızım senin yüzünden bu halde."
"Anne, saçmalıyorsun," dedi Cemre. "Benim bir şeyim yok. Sana söylediğime pişman etme beni."
"Bana söylemeyecek miydin bir de? Ben ne zaman öğrenecektim Cemre hasta olduğunu? Ben senin annenim. İlk benim öğrenmem gerekiyor."
"Anne, lütfen yapma böyle."
"Önemli değil Cemre," dedim sakince. "Annen haklı söylediklerinde."
"Saçmalamayın," dedi. "Ben iyiyim. İyileşiyorum. Siz bana inanmıyor musunuz?"
"Ameliyat olman gerekiyor," dedim.
"Senin yüzünden kızım kalbinde pille gezecek. Yıllardır uğruna savaş verdiği voleybolu bırakmak zorunda kalacak. Sen hayatına hiç girmeseydin benim kızım çok güzel yaşıyordu. Kendi hayatı, kendi düzeni vardı. Sen onu alt üst ettin."
"Öfkenizi anlıyorum," dedim sakince. Gerçekten anlıyordum. Benim de çocuğum bu durumda olsa muhtemelen ben de bu tepkiyi verirdim.
"Ben anlamıyorum ama," diye isyan etti Cemre. "Ben iyiyim diyorum size. Yaza kadar, olimpiyatlara kadar hiçbir şeyim kalmayacak."