day 2

35 6 2
                                    

"Yemeğe geç kalma"

Dedi annesi. Kafasını sallayıp bindi bisikletine.

Yolda, otların arasında, kuru toprağın üzerinde, kaldırımlarda sürdüğü bisikleti en güvenilir arkadaşıydı.

Kulaklıklarını da unutmazdı hiç bir zaman. Her fırsatta kulaklarındaydı onlar. Bisiklet sürerken ayrı
bir güzel oluyordu.

Şarkı açtığı telefonunu sepete koyarak pedalı çevirmeye başladı.

Rotası belli miydi? Belki. Bir planı yoktu yola çıkarken.

.

Yeni keşfettiği boş, geniş çimenliğe varmıştı. Ara verip bisikletini park etmek için yavaşlarken yeşilliğin içinde yabancı 2 cisim gördü.

Yere çarpıldığı belli olan, tekeri hala dönen bir bisiklet, hemen yanında ise çimenliğe yüzüstü uzanmış biri.

Kim olduğunu biraz yakınlaştığında anlamıştı.

"Hey"

Cevap gelmesini umarak seslendi. Umduğu gibi olmuşdu.

Beden kollarından yardım alarak oturak hale geldi.

""Sende mi buraya geliyorsun?""

Dedi yanağında toprak olan biraz öndeki bisiklete ve sonra önünde endişeyle oturana bakarak.

"Bir süredir."

""Burayı senden önce bulduğuma eminim.""

Dedi yüzündeki imalı, bir o kadar da çocukça gülümsemeyle.

"Nasıl?"

Dedi bir kanıt beklermiş gibi.

Ayağa kalktığında dizindeki çizik göründü diğerinin. Ardından kanıt bekleyen de kalktı.

Dizindeki çiziklere takıldı gözü.

Bir söz diyemeden diğeri yürümeğe başladı. Arkasına bakıp yerinde öylece durup bakanı görünce ise kıyafetinden tutup çekti.

Mesajı aldıktan sonra yerinde baka kalan önde gideni takip etmeye başladı.

Aşağı yukarı 6-7 dakikalık yürüyüşten sonra büyük bir su haznesi çıktı karşılarına.

""Burayı biliyor musun?""

Kafasını iki yana salladı karşısındaki göle bakarken.

""Gördün mü. Sana demiştim""

Dedi yumuşak sesiyle.

Bulundukları bölgeyi ilk keşfetmesine gururlanmasını komik bulan ise kıkırdadı kafasını aşağı yukarı sallarken.

Dizini ve kollarındaki toprağı yıkamak için yakınlaşıp göle eğildi. Ardından yere oturdu. Arkada kalana 'gel' dermiş gibi baktı.

O da oturdu diğerinin yanına. Kendisine uzatılan uzun meyve suyu paketini alıp teşekkür etti.

Her öğrencinin aldığı ucuz ve dedikodulara göre içinde böcek olan meyve suyunu ikiside seviyordu.

Sakin, mavi gölü izleyerek yudumladılar pembe suyu.

Kolundaki saate bakıp yemek saatinin yakınlaştığını gördü ve ayağa kalktı. Soran gözlere karşı konuştu.

"Annem yemeğe geç kalınca kızıyor."

Kafasını 'anladım' anlamında sallayıp gülümsedi, yerinden kalkmadı.

Bisikletine doğru yürürken arkadan gelen iç çekme sesi aklına takılmıştı.

Yemek masasına oturmasına rağmen ağzına bir şey almamıştı. Çengelle yemeği bir oraya bir buraya yapıyordu.

Masanın farklı yerlerinden bakan gözleri görmemiş gibi yaparak yemeğini hemen bitirmek üzere yemeye başladı.

"Afiyet olsun"

Hızlı adımlarla giderek kendini yumuşak yatağın üzerine yüzüstü attı.

Kafasını kaldırmadan elini cebine atıp kulaklıklarıyla kulağını tıkadı. Diğer cebindense telefonunu çıkardı. Yarıda kalan şarkıyı oynattı.

. . .

Yarım kalan şarkıya karar vermek okuyanın görevi🙌
Sizce hangi şarkı?

days of reborn | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin