day 8

20 3 1
                                    

Hic ozlenmeyen ficin utanmadan baş
çıkaran yeni bolumuu 🥳🥳🥳
Fic ayni ben!
Yorum yazar mısınız sunki küsüyor😞
İyi okumalarr 🍓🫧

———————————————————————————
Yorulup nefes nefese kalan teyze kovalamayı bırakıp kapının yanındaki yerine oturdu yeniden.

Eliyle biraz uzaktaki yapışık iki çocuğa 'gelin' işareti yaptı.

Çocuklar yavaş yavaşta olsa kadının yanına geldiler ve geldikleri gibi özür dilemeye başladılar.

""Teyze özür dileriz ben istemiştim yapmayı ama bi daha olmaz söz veriyorum.""

Dedi Sunoo hızlı hızlı konuşarak. Ardından Nikide söze başladı.

"Evet teyze özür dileriz aslında biz sana ha-"

"Tamam tamam susun çocuğum başım ağrıdı."

Çocukların yüksek sesle ve hızlı konuşması kaç yıldır yalnız ve sessiz bi hayat süren kadına bir anda çok gelmişti doğal olarak.

"Telafi etmek istiyorsanız gelin bana çilek reçelini kavanozlara doldurmakta yardım edin"

Çocuklar hemen kabul edip içeri girdiler teyzeden sonra.

"Ordan kavanozları çıkarın bakayım." Diye parmağıyla mutfak dolabını gösterdi kadın.

Niki hemen gösterilen yere doğru giderken onun tişörtümden sıkıca tutan Sunooda onunla gitti.

Teması bırakmadan iş yapmak zor olacak gibi diye düşündü Niki.

Kavanozun bir tanesini Sunoonun boşta kalan eline verip masaya doğru geldiler.

Oturduklarında Sunoonun eli hala Nikinin tişörtünden yapışmıştı.

Niki onun böyle bir iş yapamayacağını biliyordu. Ve böyle şeylere hevesli olduğunu da.

Sandalyesinin altından tuttu Sunoonun. Kendi sandalyesiyle birleştirdi. Yanındaki buna şaşırmış, hatta utanmıştı.

Neden yaptığını anladığında elini tişörtten yavaşça çekti. Bacakları temas ettiği için bir birilerini hala göre biliyordular.

"Dikkat edin, üstünüze dökmeyesiniz ha"

Diye dikkati kendisine çekti teyze. Reçelleri kaşıkla kavanozlara doldurmaya başladı her biri. Sessizlik oluşmuştu bunu yaparken.

Çocuklar arada reçeli ellerine bulaştırıyor, ama masaya dökülmemesi için uğraşıp teyzeye çaktırmamaya çalışıyorlardı.

Niki Sunoonun burnuna 'yanlışlıkla' reçel bulaştırdı ve aralarında minik bir savaş çıkmıştı.

Sinsi sinsi gülümsemeleri ve minik kıkırtıları sayesinde teyze her yerlerinin yapış yapış olduğunu az çok anlamıştı ama gülücükleri bozmadı.

Sonunda bir kazan çilek reçelini kavanozlara doldurmuştular.

Teyze çocuklara teşekkür etti ve ellerini hemen yıkamaları gerektiğini söyledi.

Temizlik işleri bittikten biraz sonra kapısı çaldı kadının.

"Merhaba, acaba buralarda şu boylarda, kırmızı gömlekli bi oğlan çocuğu gördünüz mü?"

"Peki kahverengi saçlı mavi giyimde bir çocuk gördünüz mü?"

Diye 2 soru peş peşe geldi. O aranan 2 çocuğum ikiside teyzenin evindeydi. Hatta teyzenin arkasında durmuştular. Ama onları teyzeden başka kimse göremezdi.

""Teyze söyleme lütfen.""

Diye rica etti Sunoo.

Ellerini sımsıkı kenetlemiştiler bir biriyle.

İlk defa.

"Hayır görmedim."

"Emin misiniz?"

"Evet hiç evden çıkmadım bu gün."

"Tamam teşekkür ederiz."

Gittiler kapıdakiler. Yetkili birilerine benziyordular. İşin ciddiyetinin farkına vardılar çocuklar.

Onlar gittikten sonra derin nefes aldı ikiside. Gözleri kenetlenmiş ellerine gitti. Bunu bozmak için hiç biri adım atmadı. Öyle kalmaya karar verdiler.

Teyzede onların ellerine görmüştü. Tebessümünü gizlemeye çalıştı çocukların tatlılığına karşı.

"Ne yapacaksınız çocuklar."

Hiç biri cevap veremedi. Ne yapa bilirdiler? Bir birilerini kaybedemezdiler. Olmazdı. İkiside bir biri için bu kadar büyük ve önemli bir yer taşıyorken olmazdı. Kötü şeylerle birlikte savaşıyorken olmazdı. Başka bir hayatta da yeniden birlikte doğacaklarına söz vermişken olmazdı. Ne kadar bunu daha önce dilde düzgün itiraf etmemiş olsalarda, bir birilerini seviyorken olmazdı.

Ama bunu yapmazlarsa her şey giderdi. Her şeyi kaybetmiş olurdular. Kimsenin onları görememesi bu demekti. Aslında her şeyi kaybetmek sorun değildi. Onlar her şeyi bir birilerinde bulmuşlardı. Ama hiç bir şey söylemeden birden ortadan kaybolmak onlar için endişelenen insanlara karşı suçlu hissetmelerini sağlamıştı.

"Bakın çocuklar, ben sizi gördüm. Bir an bile bırakmadınız bir birinizi. Gülüşlerinizi gördüm. Sizi sorarkenki korkunuzu gördüm. Ne yapmanız gerektiğini düşünmekte acele etmeyin. Hem belki bu durum düzelir. O zamana kadar bende size yardım etmek isterim çocuklarım. Kendinizi yalnız hissetmeyin. Evimide dağıtmayın."

Güldüler çocuklar. Teyzeye sarıldılar kenetli olmayan elleriyle. Teyzede onların saçlarını okşadı. Çarşaf konusunda ne kadar kızsada çok sevmişti onları yaşlı kadın.

Reçel ekmek yedikten sonra teyzeyle sohbete daldılar ikiside. Birazdan karanlık düştü. Teyze onlar için yere büyük bir döşek saldı ve üstüne büyük bir yorgan attı.

Işıklar sönmüş, her kes yataktaydı.

Sunoo uykuya dalıyordu bile. Yorulduğu belliydi. Gözlerini kapamıştı.

Tam karşısında Niki onu izliyordu. Ne yapsada çabuk uyuyamayan tipte biriydi.

Elleri hala birleşikti. Uyurken koparlarmıydı bilmiyordu sma şu an bunu düşünemiyor, sadece karşısındakinin nefes alıp verişini izliyordu. Pencereden gelen ay ışığının hafif aydınlattığı yüzünü izledi. Aralarındaki mesafeyi tam olmasada biraz kısaltıp saçlarına dokundu.

Bir süreden sonra o da gözlerini kapadı. Yarın ve ya ondan sonraki gün ne yapacakları düşüncesini kafasından atmayı başarmıştı. Bu gece huzurlu, ve düşüncesiz bir uyku çekmek istedi.

___________________

days of reborn | sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin