3. BÖLÜM 🌃

18 2 0
                                    

Yeni bölümden selamlar efeniimm.🧡 

Medya- Emir Karasu

Cem Karaca-Bu Son Olsun 

Valla heyecanlandım yine... Birazcık beklettim bölüm için ama olsun, bunun telafisi içinde çok hoş bir bölüm yazdığımı düşünüyorum. 

Neyse ne! Size keyifli okumalar,
Edoli! 💖


Emir'in Anlatımıyla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Emir'in Anlatımıyla...

Çatışma sona erdiğin de elimize kimseyi geçirememiştik, sinirim giderek artıyor ve yanımda ki insanlara zarar vermeme neden oluyordu. Önde ben, yanımda Cem, en arkada ise Doruk vardı. Hepimiz etrafımıza bakınarak ormanlık yoldan göle doğru ilerliyorduk. "Komutanım, göle gittikten sonra ne yapacağız?" Arkamdan kulağıma fısıldayan Alp ile derin düşüncelerimden ördüğüm kılıftan sıyrıldım. "İlk önce gidelim oraya, halledeceğiz emin ol. Göl onların eğitim aldığı yere çok yakın. Onlardan önce göle varacağız ve orada saklanıp pusuya yatacağız, onlar gölün yanından geçerken hamlemizi yapacağız." Saniyeler içinde aklıma gelen her şeyi sıraladım. "İyi güzel komutanım da nerede pusuya yatacağız?" Sırıtıp Cem'e baktım. "Gölün içine." Cem de bana bakınca direkt gülümsedi, biliyordum ilk anlayan o olurdu. "Yine derin bir nokta komutanım." Doruğun sesiyle hepimiz güldük. "Nasıl duydun sen oradan lan? Yarasa mısın oğlum sen?" Yine ve yine... Zorba Cem ve onunla başa çıkamayan Hançer Timi. "Sus iki dakika Cem!" Bu konu da sözümü dinlemeyeceğini bile bile söyledim bunu. "Kusura bakmayın komutanım ama ben bir süre boyunca bu konu hakkında söyleneceğim." Cem yine şaşırtmadı beni.

Beş dakika boyunca Cem'in söylenmesini dinleye dinleye göle ulaşmıştık sonunda. "Komutanım ciddili göle pusuya mı yatacağız?" Doruğun sorusuna benden önce Cem cevap verdi. "İstersen sen yatma pusuya Dorukcuğum. Seni şöyle alalım." Derken eliyle çalılıkların arkasını gösterdi. "E tabii ölmek istiyorsan direkt ortada kalıp açık hedef haline de gelebilirsin." Yiyin birbirinizi, saldım artık. Eğer bir şey dersem ben araya kaynardım kesin. "Kesin sesinizi, şu işimizi halledip gideceğiz ne korktunuz." Göle doğru ilerledim, deniz eğitimi her zaman işe yarardı.

Çok geçmeden nefeslerimizi tutup göle pusuya yatmıştık. Silahlarımızı hazır hale getiren tüm tim benim bir işaretimi bekliyordu. Bu işi elime yüzüme bulaştırmamak için dua etmek ve elimden geleni yapmak dışında bir şey yapamazdım. Etrafımı net göremediğim için sadece duymaya çalışıyordum. Etraftan gelen herhangi bir konuşma, bir ses benim işaret vermem için yeterliydi. Ancak o kadar sessizdi ki etraf, kuş cıvıltıları dışında ses duyulmuyordu.

En sonunda adamların sesleri geldiği gibi elimle bir işaret verdim ve gölün içinde hepimiz aynı anda doğrularak etrafımızda ki adamlara ateş etmeye başladık. "Komutanım! Çaka kaçıyor!" Doruğun sesiyle etrafımda ki adamlara aldırmadan silahımı aşağı indirdim. "Hay böyle işin ben!" Tam gölden çıkmıştım ki bir silah sesi duydum, çok yakınımdan. Arkamı döndüğüm de Cem'i gördüm. "Bir can borcun var artık bana Emir komutan." Anın içinden sıyrılmış gibi hissediyordum. "İstediğin can olsun." Başka bir ses duyuldu o sırada. "Komutanım kusura bakmayın ama siz öyle durunca hepimiz geberip gideceğiz, bir el atın be." Cem'in sırtını sıvazladıktan sonra silahımla yeniden hedef alıp bir kayanın arkasına geçtim. Tam kayaya yaslanıyordum ki biri sırtıma yaslandı. Kafamı yana çevirince görüş açıma Cem girdi. "Can borcumu ödeyeceğim merak etme devrem." Cem alayla güldü. "Can isteyen kim devrem? Sen yaşa yeter." Hedefimi alıp, aldığım hedefi de vurdum. "Sen yaşa devrem, ben yaşar mıyım orası muamma." Cem sol koluyla sırtıma sertçe vurdu. "İstersen yaşama komutan ama bil ki benden önce şehit olursan ahımı alırsın." Asker olan insanın en büyük rekabeti ne midir? Arkadaşlarının ölümünü görmemek için ilk kendisi ölmek ister ve en büyük rekabetleri de bu olur. "Öteki taraftan rezervasyonun mu var? Ne bu acele? Şimdi şöyle konuşma, ortalık yerde çarpılacağız." Cem sustu, bir süre konuşmadık. En sonunda silah sesleri durulunca telsizimi elime aldım. "Hançer birden, Hançer dörde. Hançer birden, Hançer dörde." Çağan'ın telsizi eline alması uzun sürmüştü herhalde. "Hançer dört dinleme de komutanım." Telsize doğru konuşmaya başladım yeniden. "Yaralı var mı?" Bende aynı zamanda etrafa bakınıyordum. "Yok komutanım." Olduğum kayanın arkasından çıktım. "Toplanın!" Kafamda ki kaskı çıkarttım. "Çaka nerde?" Herkes birbirine baktı. "Lan, Doruk!" Doruk ona seslenen Çağan'a baktı. "Hiçbir fikrim yok komutanım." Elimde ki kaskı yere sertçe fırlatıp yüzümü sıvazladım. "Ne demek bir fikrim yok lan? Kim gördü en son." Herkes Doruğa bakınca derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. "Bana niye bakıyorsunuz ya? Hep ben mi göreceğim? Sizde görseydiniz." Ellerimi saçlarıma attım ve saçlarımı karıştırdım. "Allah'ım, ne günahım vardı da böyle delilerine denk geldim?" Cem omzuma vurdu. "Öyle demeyin komutancığım, alınıyorum." Doruk güldü. "Deli deyince de akla ilk siz geliyorsunuz komutanım." Cem'in neler hissettiğini o an anlayamadım ama çok geçmeden Cem hislerini gösterdi zaten. "Lan! Valla dayak manyağı ederim seni ama anana yazık." Ben burada kalp krizinin eşiğindeyken onların birbirlerini yemesi sinir seviyemi iyice artırıyordu. "Susun iki dakika. Ne yapacağımızı düşünüyorum şurada." Yere oturdum sinirle. "Adamı manyak ettiniz iyice." Ateşte yanıma oturdu ve yerden bir dal alıp toprakla oynamaya başladı. "Doruk, hiç mi görmedin?" Anca Doruk, anca Doruk. "Komutanım, siz hiç görmediniz mi?" Doruğun dedikleri ile Çağan güldü. "Cem, bu Doruk seni geçecek benden söylemesi." Ben burada ne düşünüyorum onlar ne konuşuyor. "Gebertirim onu." Yeniden ayağa kalktım ve üstümü düzelttim. "Yürüyün, bulacağız onu." Kimse lafımın üzerine tek kelime etmeden peşimden gelmeye başladı. "Komutanım, ya bulamazsak?" Doruğun sorusu ile olduğum yerde durdum. "Yer yarıldı da içine mi girdi? Elbet bulacağız." 

SAVAŞIN İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin