Karşımda duran yastığa öylece bakarken ensemde bir nefes hissetmiştim. Hissettiğim nefesle anında arkamı dönerken karşımda Martin'i görmem kaçınılmazdı. Ne o bir şey söylüyordu ne de benim ağzımdan tek bir kelime çıkabiliyordu.En sonunda dilimin bağı çözüldü.
"Kıyafetlerimi attığını söylemiştin?"
Sorum üzerine afallamıştı. Büyük bir ihtimalle bunu sormamı beklemiyordu.
Karşımda duran beden ilk önce sertçe yutkunmuş ondan sonrada söze girmişti fakat söylediği şey beklediğim bir şey değildi."Sen benimkileri attın mı?"
Bu sefer susma sırası bendeydi. O heyecanla cevabımı beklerken ben ne söyleceğimi düşünüyordum.
Doğru ve gerçek olanı mı söylemeliydim yoksa yalan ve yanlış olanı mı?
"Attım seninkileri evde yer kaplıyordu."
Söylememle yüzündeki heyecanlı olan ifadesi gidivermiş, yüzü düşmüştü. Anladığını belirtmek için kafasını sallayıp odadan çıkabilmem için kenara çekilmişti.
Onu affetmek istiyordum ama bu 5 ay boyunca yaşadıklarım,aşmaya çalıştıklarım kolay şeyler değildi. Martin'in biraz sürünmesi lazımdı. Tamam ona bir şans daha tanımıştım ve affetmiştim fakat her şey bir anda olamıyordu. Bu nedenle bizimde aramızın eskisi gibi olması için zamana ve düşünmeye ihtiyacımız vardı.
Martin ile doğum günümde ayrılmıştık. Evet, en mutlu günüm bir anda en mutsuz günüme dönüşmüştü. Ayrılmadan öncede ihmal ediyordu beni özellikle son 2 ayda. İlk başlarda o kadar kafaya takmasam da bu durum daha sonralarında beni rahatsız etmeye başlamıştı. Çünkü benimle buluşmak yerine arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor onlarla takılıyordu. Tamam bunu yapabilirdi sonuçta özgür bir bireydi ama en sonunda bu durum beni ihmal etmeye kadar gelmişti. Son nokta ise doğum günümde yanımda olmak yerine arkadaşlarıyla bara gidip sarhoş olmasıydı. O gün doğum günü partim bittikten ve herkes dağıldıktan sonra gelmişti hem de kör kütük sarhoş bir şekilde. Zaten sonraki olanları tahmin edebiliyorsunuzdur. En sonunda ben daha fazla dayanamamiş ve onunla konuşmaya karar vermiştim fakat konuşma işi bir anda kavga boyutuna evrilmişti. En sonunda benden bıktığını ve ayrılmak istediğini söyleyip gitmişti.
Kafamın içindeki düşüncelerden kurtulup şimdi ki zamana döndüğümde aşağıya varabilmiştim.Lexie'nin uyuduğunu fark etmemle arkama dönmüştüm fakat bu sefer Martin'le burun burunaydım. Sanki ikimizde geri adım atamıyorduk ne o çekiliyordu ne de ben hareket edebiliyordum. O sırada belimi sarmış ve belimi okşayan bir el hissetmiştim.
(Anlık okurlar 👁️👄👁️)
En sonunda kendime gelmem ile geriye çekilmiştim daha doğrusu bunu denemiştim. Çünkü Martin'in belimdeki eli geri çekilme çabama karşı koymuş ve bu yakınlığı bozdurmamıştı. Öylece birbirimizin gözlerine bakarken Martin'in yüzü bana yakınlaşmaya başlamıştı. Tekrar transa girmiş gibiydim. Hiçbir şey yapamiyorum sanki. Sadece o bana yaklaşıyordu.
Maksimum 5 dakika önceki dediklerimle şuan ki yaşanan olay o kadar zıttı ki size anlatamazdım. Tam dudaklarımızın arasında milimler kaldığı sırada bir havlama sesi duymuş ve olduğumuz transtan çıkıp hemen birbirimizden uzaklaşmıştık.
Kendime gelmek için gözlerimi açıp kapadığım sırada Martin'de derin soluklar alıyordu. Sinirlendiği belliydi. Ben ise kendimi toparladıktan sonra yere eğilmiş ve havlandıktan sonra hiçbir şey yapmamış gibi oturan Lexie bakıyordum.
Bir süre onu sevdikten ve Lexie tekrar mayışıp gözlerini kapattıktan sonra ayağa kalkmıştım. Benim ayağa kalktığımı gören Martin'de oyun oynadığı telefonu kapatmış ve ayağa kalkmıştı. Ben paltomu giyerken o da dışarı çıkmam için kapıyı açmıştı.
"Görüşürüz Tina"
"Görüşürüz Martin"
Bana hoş bir gülümseme sunduktan sonra bende ona el sallamıştım. Tam arabamın kapısını açıp içine yerleşecekken bir ses duymuştum.
"Yarın ki maça verdiğim forma ile gel."
Onun görmeyeceğini bildiğim için gülümsemiş ve cevap vermeden arabaya binmiştim.