Selammm umarım bölümü beğenirsiniz ve yorumlarınızı fikirlerinizi ve oylarınızi eksik etmezsiniz şimdiden keyifli okumalar
-&-
K
arşımdaki sarhoş ve gözleri dolu dolu olan Martin ile ne yapacağımı şaşırmıştım. O ise kapı pervazına yaslanmış bana bakıyordu. Şokun etkisinden çıktıktan sonra hızla ona yönelip içeri çekmiştim o ise yürümemekte ısrarcı olarak yerinden kıpırdamıyordu. En sonunda sinirlenip
"İçeri girmek gibi planların var mı Gavira?"
Ben bunu dedikten sonra yalpalayarak içeri adım attı. Onun tek başına yürüyemeyeceğini fark edip koluna girdim arkasından dış kapıyı kapattım ve kendimle birlikte onu mutfağa doğru ilerlettim. O kadar çok içmişti ki leş gibi kokuyordu. Mutfağa geldiğimizde onu mutfaktaki sandalyelerden birine oturttum ve daha sonrasinda telefonumu alıp Pedri'ye, Gavi'nin iyi olduğu onu bulduğuma dair mesaj atıp telefonu kapatıp karşımdaki bana bakan Martin'e döndüm.
Onu yeniden görmek kalbimdeki bir yerleri sızlatıyordu.
O sırada fısıltı şeklinde bir şey söylemişti ama ne söylediğini anlamamıştım."Pablo takıma bir açıklama borçlusun. Seni çok merak etmişler Pedri bana geldiğinde çok telaşlı duruyordu."
Dediklerime karşılık sadece başını sallamıştı. Bende bunun üzerine iç çekmiştim ve arkama dönüp ayılması için kahve yapmaya karar vermiştim. Kahve için suyu koyduktan sonra arkadan gelen burun çekme sesiyle endişeli bir şekilde Pablo'ya dönmüştüm. Ağlıyordu, büyük adımlarla yanına gidip karşısına gelicek şekilde bir sandalye çekip oturmuştum.
"Pablo iyi misin? Neler oluyor?"
Onun ise ben bunu dedikten sonra ağlaması şiddetlenmişti sanki şuan karşımda o sahaların tozunu attıran Pablo yerine küçük bir çocuk duruyordu. Ağlamasının şiddetlenmesi ile daha da endişelenirken
"Bana Pablo diyorsun" ve bunun ardından burnunu çekmişti.
Dediğinden bir şey anlamamıştım ya da o an anlamak istememiştim.
"Tanrı aşkına senin adın bu tabi ki sana Pablo diyeceğim."
Ben bunu dedikten sonra dudaklarını büzüp fısıltıyla -ki yakınında olmama rağmen ben bile zor duymuştum-
"Ama herkes Pablo diyor, sen herkes değilsin sen Martin derdin."
Kalbimdeki burkulmaya engel olamamıştım. Evet ona Pablo yerine Martin dediğim doğruydu ama bu onunla sevgili olduğum zamanlardı ve asıl olay neydi biliyor musunuz biz artık sevgili değildik hatta sevgililiği bırak hiçbir şey değildik.
"Pablo biz artık sevgili değiliz bunu biliyorsun değil mi?"
Bu dediğime sessizce başını sallamıştı ama gözlerindeki kırılmayı görebiliyordum. O sırada kahvenin suyu ısınmışti ve ben kahveyi yapıp Pablo'ya uzatmıştım. İlk başta içmek istemese de el mecbur içmek zorunda kalmıştı. Bende bu sırada sessizce onu izliyordum. Kahvesini bitirdikten sonra biraz ayılmıştı.
"Pedri'ye mesaj atayım seni gelip alsın."
Kapalı olan gözlerini açıp gözlerimle buluşturmuştu. Bir süre kafasında bir şeyleri tarttıktan sonra onaylama amacı ile kafasını sallamıştı.
"Engelimi kaldırmışsın."
Bunu dediği sırada Pedri'ye mesajı atmıştım ve telefon da olan bakışlarımı ona çevirmiştim.
"Evet, kaldırdım."
Bunun üzerine hafifçe tebessüm etmişti.
"Tina-"
Sinirle ona
"Bana Tina deme Pablo"
Bunun üzerine sertçe yutkunmuş ve
"Peki,demem."
Dedi ve söyleyeceği şeye devam etti" Gerçekten artık umurunda değil miyim?"
Neyden bahsettiğini anlamıştım. Son postumun altına gelen yorumlardan birinden bahsediyordu.
" Artık umurunda değilsin Pablo. Artık sana Martin demiyeceğim, artık senin için maçlarına antrenmanlarına gelmeyeceğim, seninle uyumayacağım senin eşyalarını kullanmayacağım. Çünkü bizi bitirdin anlatabiliyor muyum? Bizi yok eden beni paramparça bir şekilde ortada bırakan sensin ve bana burda gelip bana neden Martin demiyorsun diyemezsin."
En sonunda taşmıştım. Bana yaptıklarını hak etmemiştim. Beni terk etmesini hak etmemiştim. Güzel anılarımız olmuştu fakat ilişkimizin sonlarında beni ihmal etmek dışında bir şey yapmamıştı.
Ben bunları söyledikten sonra eli yanağıma gitmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken gözümden akıp yanağıma gelen yaşları siliyordu. Ağladığımı o yanağımdaki yaşları silerken fark etmiştim. Daha sonra ise yaptığının farkına varıp elini yüzümden çekmesini sağlamıştım. O ise kendini sıkıyordu ama daha fazla dayanamamıştı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
"Çok özür dilerim, tartışırken bu kadar ileriye gidebileceğimizi düşünmemiştim. Her şey bir anda oldu ne olduğunu sabah anladım . Valentina beni affet lütfen. Sensiz olmuyor yapamıyorum. Kendimi boşlukta hissediyorum."
Dedikleriyle durulan göz yaşlarım tekrar akmaya başlamıştı. Bende böyle olmasını istemezdim ama bizi bitiren oydu. Dedikleri kalbimi sızlatıyordu. Beş aya yakın görüşmemişken şimdi görüşmemiz bir hataydı. Pablo Gavi artık bana iyi gelmiyordu.
Gözümdeki yaşları silip" Bak Gavi ilişkimiz biteli çok oldu ve bu ilişki tekrarlanırsa bizi daha çok zehirler bırak anılarda kalalım."
Gözlerindeki paramparça olmuş camları ve o camların açtığı yaraları görebiliyordum. Bu kendimi iyice kötü hissetmeme sebep olmuştu.
"Pablo elini yüzünü yıkamalısın. Lavabonun yerini biliyorsun zaten."
Kafasını salladı ve yerinden kalkıp elini yüzünü yıkamaya gitti. Geldiğinde ise tekrar karşımdaki sandalyeye oturmuştu.
Tam Gavi oturduğunda kapı çalmıştı. Gelenin Pedri olma ihtimali yüksekti bu nedenle Gavi ayağa kalkmış ve benimle birlikte kapıya doğru gelmişti.
Fakat bir sorun vardı.
Kapıyı açtığımda gördüğümüz kişi Pedri değildi.
Yani gelen Pedri değildi.
Gelen elinde bir buket beyaz zambak ve 1 hafta sonra olucak maçın bileti ile Fermin Lopez'di.
-&-
Olaylar çok hızlı ilerliyor gibi gelebilir ki bencede biraz öyle ama Tina Gavi'yi çok çabuk affetmiyecek Martin'i biraz süründürücez 😉😉Neyse hikaye hakkındaki fikirleriniz neler?