Kraliçeden Mektup

38 7 39
                                    

   Gözlerimi pencereden gelen ses ile açtım, bir şey pencereme vuruyordu. İlk başta ne olduğunu sorgulasam da dün annem ile babama yazdığım mektup aklıma gelince güvercinimin pencereye vurduğunu anladım. Hızlıca yatağımdan kalkıp pencereye yöneldim ve pencereyi açıp kuşumu içeriye aldım. Ayağına bağlanan mektubu aldıktan sonra onu kitaplığın arkasındaki bölmeye götürüp besledim ve kafesine koydum. Ardından da yavaşça mektubu açtım, mektup kraliçeden yani annemdendi. Mektupta tam olarak şunlar yazıyordu:
"Sevgili kızım Orialle iyi olduğuna çok sevindim. Eğer krallığımıza izinsiz bir giriş yapıldıysa bunu önlemek bize düşer. Sen kendini ve tacını korumaya bak. Ayrıca senden bir de özel bir ricam olacak, tehlikeli bir şey fakat senin yapabileceğine inanıyorum. Öyleyse istediğim şeye gelelim:
Krallığımızın geleceğini tehdit eden bir grup, bir örgüt var. Adı Fedom Birliği, ve orada tüm ırklardan varlıklar beraber çalışıyor. Amaçları ise çok tehlikeli birisini kurtarmak ve tüm taçları çalmak, senin bunu durdurabileceğini düşünüyorum. Bu grubu durdurmak için senin o gruba sızmanı istiyorum, grubu içeriden parçala benim dikenli prensesim. Bu mektup sana ulaşır ulaşmaz saraya gel, sana vermem gereken birkaç eşya ve bilgi var.
Sevgilerimle, annenden..."

   Annemin dediğine uyacak ve hemen şimdi yola çıkacaktım. Önce orta boylu bir çantaya tacımı, silahlarımdan birkaçını,bir miktar para, biraz su ve biraz atıştırmalık koyup sırtıma taktım. Tacı görünmemesi için en alta koymuştum. Evden çıktıktan sonra da cebimdeki paranın çoğuyla köyün merkezindeki ahırdan bir at kiraladım. Kiraladığım at simsiyahtı ve oldukça asil duruyordu. Burnuna elimi koyup biraz beklettikten sonra bana biraz güvendiğini düşünüp sırtına atladım ve sarayın yolunu tuttum.

   Sarayın kapısının önüne geldiğimde her zaman olduğu gibi yine büyülendim, bu kocaman yapıyı ne zaman görsem etkilenirdim ve aynı zamanda da içimi bir ürperti kaplardı, sanki burası lanetliymiş gibi bir his oluşurdu içimde. Kesik kesik nefesler aldıktan sonra muhafızların karşısına geçtim ve kraliçenin bana gelmemi emrettiğini söyleyip bileğimdeki damgayı gösterdim. Annem muhafızlara bu damgaya sahip olan kişiyi ona gösterip içeriye almalarını söylüyordu ve muhafızlar da artık buna alışmışlardı. Annemi çağırıp onay aldıklarında ise kapının yanındaki iki muhafız birden karşımdaki kocaman demir kapının yanındaki ipleri çekti ve kapıyı açtı.

   Annemi, daha doğrusu kraliçeyi selamlayıp içeriye girdim ve annem ile konuşmaya başladım. "Kraliçem nasılsınız? Umarım keyfiniz yerindedir." dedim ve anneme gülümsedim, o da bana karşılık olarak gülümsedi ve "Şu anda etrafta yabancı yok Orialle, benimle rahat ve samimi konuşabilirsin." dedi. Ben de ona karşı gülümsedim ve "Peki o zaman anne şu vampir işini nasıl çözeceğiz, hani vampirler falan..." dedim ve tam cümlemi tamamlayacaktım ki annem "Sen hiç merak etme dikenli prensesim, şu Fedom birliğini çökerttiğin anda tüm problemler çözülecek. O birlik o kadar sinsidir ki seni bile manipüle edebilirler, onlara karşı dikkatli ol ve sakın güler yüzlerine kanma. Unutma oldukça masum görünenlerin içinde bile bir kötülük yatar. Gerekli şartlar sağlandığında herkes birer katil olabilir." diyerek sözümü kesti. "Son cümlelerine pek katılmıyorum anne, eğer o kişi ahlaklı bir insansa ne olursa olsun katil olacağını düşünmüyorum. Tabii bu düşüncem yanlış da olabilir, sonuçta hiçbir düşüncemize kesin olarak doğru diyemeyiz, hiçbir düşünceyi kesinlikle doğru olarak nitelendiremeyiz. Sonuçta herkesin bakış açıları farklı."diyerek annemi yanıtladım ve annemin suratındaki gülümseme yok oldu. "Şöyle ki Orialle, ahlak da bu sağlamamız gereken şartlardan birisi olabilir. Zaten bu sağlanması gereken şartlar din, hukuk, ahlak gibi derin şeylerdir." dedi ve gözlerimin içine uzun süre baktı, ben de buna daha fazla dayanamayıp "Elbette haklı olabilirsin anne, biraz önce de belirttiğim gibi hiçbir düşüncemizi kesin bir şekilde doğru olarak nitelendiremeyiz bence. Belki sen haklısındır belki ben... Belki ikimizde haksızızdır, kim bilir?" dedim çok hafif bir ses tonuyla. Ben annemden korkmuyordum, ben kraliçeden korkuyordum. "

   Yüzüme tekrar bir yapmacık soytarı gülümsemesi ekledim ve "Peki, peki bu konuları tartışmayalım lütfen anne. Halkımız için oldukça endişeliyim, bu Fedom birliği hakkında konuşalım lütfen. Ben bu birlik hakkında neredeyse hiçbir bilgiye sahip değilim malesef. Nasıl aralarına sızabilirim, onlar nasıl topluluklardır, suçları nelerdir gibi bir sürü sorum var fakat cevaplarını bilmiyorum, lütfen benim için bu soruları cevaplayın." diyerek sözümü bitirdim. Gerginliğimden dolayı nefes alış verişlerimi kontrol edişte zorlanıyordum ayrıca kalbim çok hızlı atıyordu. Annemden neden bu kadar korktuğumu anlayamıyordum. "Sadece ilk sorunun cevabını bilmek senin için yeterli olacaktır, öbürleri gereksiz. Bu grup hakkında soru sorman görevi kabul ettiğin anlamına mı geliyor prensesim?" dedi cümlesinin sonuna doğru yapay bir maymun gülümsemesi takınarak. Annem sahteydi, ben de onun önünde sahteydim... İkimiz de birbirimize gerçek duygularımızı yansıtmıyorduk. "Elbette görevinizi kabul ediyorum majesteleri, bu görev benim için büyük bir onurdur. Ayrıca halkım ve halkımın korunması için yapmayacağım hiçbir şey yok, en azından şuanda öyle." dedim ben de sahte gülümsememi takınarak.

   Annem de bana birkaç silah verdikten sonra gidebileceğimi söyledi ve ben de bunu söyler söylemez sarayı terk ettim, yanıma Fedom birliği hakkında bilgi verip saraya geri dönmesi için bir muhafız verilmişti. Artık bir görevim vardı...

Taç savaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin