Bölüm 5

1 0 0
                                    

  SELAMMMM 2 GÜNDÜR YAZMİYODUM CUNKU KİTAP TUTMUYOO😭😭 

  Ben o sansa bakmaya devam ederken İnk te onu tanıtmaya başladı.

İnk: Maria, bu Cross! X-Eventinden. Maalesef X-Event bittiği için tek kendisi kaldı. Belki başka birisiyle daha tanışırsa daha iyi hisseder diye düşündüm! Üçümüzün iyi eğleneceği hakkımda bir şüphem yok! 

   İnk bunları söylerken ben sadece Cross'a odaklanmıştım. Oldukça iyi bir görünüşe sahipti ve o bilmem ne eventine uyuyordu. Zaten o eventten olduğu aşikardı. Bu yüzden şaşırtıcı değildi. İnk konuşmasına daha da devam ederken elimi uzattım. İnk kendi kafasında kurduğu hayalleri anlatıyordu ve yerinde zıplıyordu. Tabii İnk böyle davranmaya devam ederken biz çoktan sessiz,sakin bir şekilde el sıkıştık. Soğuk bir görünümü vardı. Fakat durup dururken bana tehditkar bir şekilde bakıp ağzıyla burnunu atkısına sakladı. Ben ise ne olduğunu sorarcasına başımı yana eğmiştim. Bana çabuk güvenmesini beklemiyordum ve öyle birşey de söylemezdim. Bu yüzden sessizce bakmaya devam etmiştim. Ancak sanki arkasında ona fısıldayan biri vardı da ona göre hareket ediyordu. En sonunda İnk saçma sapan konuşmayı bırakıp pişman bir gülümseyen yüzle çok fazla daldığını belirtti. İkimizde İnk'e baktık ve İnk'in bu gergin hava karşısında biraz daha paniklemeye başladığını hissettim. Biz ona bakmaya devam ederken İnk çizim yapmayı önerdi ve bende kabul ettim. 

   Zaman sanırım biraz çabuk geçiyordu. Ortalama birkaç saat geçmiş ve biz hala resim yapıp sohbet muhabbet edip ortamdaki gergin havayı yoketmiştik. Gerçi bu İnk'in sayesinde oldu. İnk yaptığım resimleri övüyordu ve benim hakkımda daha çok şey öğrenmeye çalışıyordu. Fakat yılışık davranıyordu bana göre. Bir insan nasıl bu kadar pozitif ve renkli olabiliyor? Anlayamıyorum. Zaten onun doğasında vardı. Cross'a gelirsek aynı benim gibi, sessiz ve sakin biriydi. Olgun ve daha düzgün davranıp normal cevaplar veriyordu. Tabii es geçmeyeyim, geçmişi hakkında çok şey öğrenmiştim. Gerçi geçmişini anlatmasını İnk ısrar etmişti. 'O' diye bahsettiği biri tarafından bütün düzeni çökmüş ve burada sessiz şekilde yanlız başında kalıyormuş. Adına üzülmedim desem yalan olur. Benden de kötü bir geçmişi vardı. İnk'e onun geçmişi hakkında birşeyler sorduğumdaysa hemen konuyu dağıtıyordu ve dikkatleri başka şeye çekiyordu. Hiç heyecan verici ya da dikkat çekici bir anısı olmadığından yapıyordur heralde  dedim. Sonuçta bir gardiyanın pek dikkat çekici birşeyleri olmazdı. İnk diğerlerine göre çok daha renkli bir kişilikti. Ama her zaman merak ettim. . . Neden çantasındaki o akrilik boyaya benzeyen kalp başlığı olan tüpleri kullanmıyordu ki? Sorduğumda ise onların sadece özel olduğunu belirtiyordu. Benim için şüphemi körüklemekten birşey yapmıyordu. Biraz bile ısrar etmeye kalkışsam bunun kabalık olduğunu söylüyordu. Bu yüzden sürekli susup kalıyordum. Sormak istediklerimde ukte olmuştu bana. Soramamıştım. Ama artık onu çok sıkmaya başlamış gibi hissettiğim içinde zorlamadım onu. Fakat adım gibi emindim, ağzındaki baklayı çıkarmam lazımdı ya da o bakla gelecekte gün yüzüne çıkacaktı.

   Bir süre sonra artık gitmemiz gerekliydi. İnk,Cross'u da çok sıkmak istemiyordu. Çünkü Cross pek iyi yollardan geçmediği belliydi. Kafa dinlemesi gerekirdi. Gerçi bu benim de kafamın şişmediği anlamına gelmiyordu. . . Çok sorgulamadan biz gitmiştik. Crosstan uzak kalınca İnk'i uyarmaya başlamıştım. Sürekli onun birşeyler sakladığını söylüyordum. İçimdeki seste bana hak veriyordu fakat bana tek katılmayan kişi İnk'ti. En sonunda sustum. İnk'le kavga etmek istemiyordum. Sonuçta daha tanışalı ne kadar oldu bilmem ama en azından 10 yıl kadar birbirimizi tanımıyorduk. Artık içimdeki ses İnk'in arkamdan bıçaklayacağını söylemeye, ona güvenmemem gerektiğini ısrar etmeye başladı. Fakat zorda olsa tekrar içimdeki sesi susturdum ve herşeyin nasıl ilerleyeceğini izlemeye karar verdim. İnk tekrar işinin olduğunu söyleyip gitti. Bu durum yavaş yavaş canımı sıkmaya başladı. . . Benden mi kaçıyordu? Yoksa benden korkuyor muydu? Bu artık 3. veya 4. olmuştu. Her insan aynı şeyi düşünür; birşey saklıyor. Ahh. . .Bunu tekrar yaparsa artık onu takip etmekten çekinmeyeceğim demek oluyor. Zaten bunu düşünüyordum. Kafamı biraz dağıtmak amacıyla başka bir arkadaşım olan Epic'in yanına gittim. Gerçekten kafa dağıtmak için çok iyi bir seçenekti. Gerçekten onu seviyordum. İnk gibi çok canlı bir kişiliği yoktu. . .Çoğu zaman sakindi elbet. . .Sapıklığını göz ardı edersek tabii. . .Ama benim gözümde hala tatlı bir kişiliğe sahipti. Gerçekten çok iyi bir arkadaş. Onun yanında Dream'in yanında olduğum kadar rahat olabiliyorum. Genelde önlükle geziyordu ya da ben öyle biliyordum. Çünkü hep onun yanına geldiğim zamanlar laboratuvarda oluyordu. Amaaaa bu sefer farklıydı. Çünkü onun laboratuvarına ışınlandığımda laboratuvarında yoktu. Boş zamanlarında antrenman yaptığımız alana da gidip baktım. Orda da yoktu. Antrenman  ne ara yaptığımı soracak olursanız. . .Bende bilmiyorum. Zaman algımı yitirdim galiba. . . Deneylerle ilgilenmediği zamanlarda bana güçlerimi öğretiyordu. Zaten sadece ondan değil, Dreamden de eğitim alıyordum. Her ikisi de herhangi bir savaşta nasıl kendimi koruyacağımı ya da saldıracağımı öğretiyordu. Gerçekten şanslıydım. Herneyse konumuza dönelim. Ben laboratuvarın hiçbir yerinde bulamadıktan sonra meydana bakmaya başladım. Ünlü Kraliyet Bilim adamıydı ve tanınıyordu. Bu yüzden çoğu kişiye sorsam nerede olduğunu söyleyebilirdi sanırım ve sorduğumda da tam olarak dediğim şey olmuştu. Nerede olduğunu söylemiştiler. Bahsettikleri yere gittiğimde Epic bir gölün iskelesinde oturuyordu. Başta pek tanıyamadım. Çünkü önlük yerine kendi tarzına uyan bir ceket giyiyordu. Biraz yaklaşıp yüzünü gördüğümde yanına oturdum. Üzgün bir yüz ifadesi vardı. Aynı zamanda parmaksız eldivenler takıyordu. İç çekip ona ne olduğunu sordum. Bana güvendiği için seve seve anlattı tabi ki. Bende onu rahatlatmaya çalışarak sırtını sıvazladım.

    Epic hakkında da çok şey öğrenmiştim. Onun da geçmişi kötüydü aynı Cross gibi. Bugün karamsar olmamayı planlıyordum fakat sanırım öyle olmayacaktı. En azından onu bir şekilde rahatlatmayı başarmıştım. Birşeyler yiyip kafa dağıtmayı önerdiğimde yüzü gülümsemişti. En azından gördüğü kabuslardan zihnini biraz uzak tutabilirdim ve eğlenceli vakit geçirebilirdik. Bunun onu rahatlatacağına emindim. Ardından iskeleden kalkıp bir kafeye gittik. Epic her zaman ki gibi kurabiye sipariş etmişti ve bende milkshake sipariş etmiştim. Milkshake biraz soğuktu. Epic onun sıcaklığına baktığında hastalanmayacağıma emin olup olmadığımı sordu. Bende emin olduğumu söyledim tabii. Biz birşeyler yiyip içerken Epicle sohbet ettim. Bazen bana karşı birazcık flört ediyordu ama iyi niyetli olduğuna kendi adımdan daha çok emindim. Bir süre sonra konuşmaya birşey kalmayınca Epic'e güvenebileceğimi düşündüm. Bu yüzden ona İnk'i tanıyıp tanımadığını sordum. Tanıdığını öğrendiğimde bütün endişelerimi dile getirmeye başladım. Şüphelerimi dile getirdim. Beklediğim gibi sakin ve anlayışlı tepkiler veriyordu. Buda ona daha çok güvenmemi sağlıyordu. Sanırım zamanla Epic'e daha çok güveniyorum. . . .En azından tatlı ve anlayışlı biri. Ben dile getirmeye devam ederken oturduğumuz kafenin kapı zili çaldı. Dönüp baktım. Giren kişiyle bakıştık.

  OYHH SUKURRRR. BUGÜN SİZİ SEVİNDİRMEK İSTEDİ MVE SERLİK YAPTİM BİRAZZZ GUZEL YERDE KESTİM. HADE GORRRUSUURUUZZZ GOTUNUZU SIKI SIKI ORTUN VE SINAVLARINIZ GOTUNUZE GİRMEMİSTİRRR HADE GORUSURUKKKK<3333333333

Ya Savaşın Ortasındaysak. . .?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin