Bölüm 2

14 5 26
                                    

1 SENE ÖNCE...

Dolunay sabahın taze ışıklarıyla gözünü açtı, yatağın da bir ok gibi gerilip, tatlı bir gülümseme kuşandı. Bugün güzel bir gün geçirmek istiyordu ve öyle de hissediyordu. Yeni çalışacağı hastane de ilk iş günüydü, ondan kaynaklanan bir şey olsa gerek ki bugün oldukça iyi hissediyordu. Siyah saten, pijamalı geceliğiyle yavaşça yataktan ayaklarını sarkıttı. Çıplak ayakları soğuk fayansla buluşunca ilk başta hafiften üşüse de aldırış etmeden adımlarını atmaya başladı.  Banyoya girdi ve duş suyunu kendine göre ayarladı.

Bembeyaz tenine çok yakışan o siyah geceliği çıkardı. Minik şarkılar mırıldanarak siyah saçlarını ıslattı, ela gözleri suyun altın da kapandı ve suratında tatlı bir sırıtma oluştu. Hızlı ama güzel bir duş aldıktan sonra odasına koşar adımlarla gitti. Daha ilk günden, yeni işine geç kalmak istemiyordu. Dolabından kahve tonlarında bir elbise çıkardı. Dizinin üstün de biten bu kalem elbise ona çok yakışıyordu. Bembeyaz teninde, süt kahve duran bu elbiseyle kendine cerrah havası katmıştı. Yıllarını vermişti bu meslek için o yüzden her şey olması gerektiği gibi  ilerlemeliydi.

Siyah saçlarını tepeden topladı ve salaş bir topuz yaptı. Beyaz duran yüzüne biraz renk eklemek için yanaklarını bir allık yardımıyla pembeleştirdi. Tatlı tenin de bu denli güzel durduğunun farkın da bile değildi. Ona en çok yakışan tonlardan biriydi pembeye boyanmış yanakları. Ela gözlerini süslemek istedi ve bir kaç boya da oraya sürdü. Tonları giydiği elbiseye uygun olsun istediği için kahve ağırlıklı kullanmıştı. Dolgun dudaklarına  pembe bir ruj sürüp, ayna karşısından kalktı. Zaten kusursuz güzellikteydi, bu yüzden fazladan bir şeyler yapmasına gerek yoktu.

Ayağına ince ipli, bağlamalı, beyaz renk bir topuklu giyindi. Eline de beyaz, ufak, sade bir çanta aldı. Artık hazırdı.

 Bir şeyler yemek istemiyordu çünkü bu saatlerde pek bir şey yiyemezdi. Hem geç kalabilirdi.  Arabasının anahtarını alıp çıktı. Şansına trafik yoktu rahat bir şekilde hastane kapısından içeri girdi. Yanına görevlendirilmiş stajerlerle tanışmak için heyecanlıydı. Büyük  bir kapıdan geçtikten sonra, az ilerde 'asansör' yazılı tabelayı gördü ve oraya doğru ilerledi. İkinci kata çıktı, ilk sağdaki odaya girdi. Herkesle merhabalaştıktan sonra güler yüzünü kaybetmeden odadan ayrıldı.  Arkadan duyduğu bir sesle hafif sağa doğru döndü. Bu az önce tanıştığı kızdı., ismi Nergis'ti. Elin de bir bardak kahve vardı.

"Merhabalar hocam. Ben sizin kişisel asistanlığınızı yapacağım bir süre. İlk kahveniz benden olsun istedim. Bir şey olursa odanızda ki telefondan dokuz ya da bir numarayı tuşlayabilirsiniz. İlk hastanız saat on gibi, bu süre içerisin de yaklaşık bir saatiniz var dilerseniz size hastane hakkında küçük ayrıntılar anlatayım?" dedi, esmer tenli, kahve gözlü, kısa boylu kız.

"Teşekkür ederim Nergis, ben hastane hakkında yeterli bilgiye sahibim. Zaten burda tanıdık arkadaşlarım da var. Herhangi bir sorun olacağını sanmıyorum ama kibar davranış için teşekkür ederim. Seni tanımak güzel." dedi Dolunay nezaketen. Çünkü o buraya bir arkadaşının ısrarı sonucu gelmişti ve o arkadaşı ona her şeyi detaylı bir şekilde anlatmış, gerekli bilgiyi vermişti. Ya da sadece öyle düşünüyordu. 

Dolunay odasına geçti ve derin bir nefes aldı. Burası buram buram çiçek kokuyordu. Dolunay ne kadar kibar bir kadın olarak görünse de çiçekleri sevmiyordu. Çünkü içinde uyuyan küçük bir kabalık vardı ve bu gibi şeyleri pek sevmiyordu. Bir doktor gibi kibar, nazik, asi, hanımefendi gibi durmak zorundaydı. Masasının üzerine baktığın da , bir buket papatya gördü ve yüzünü buruşturarak çiçekleri odanın dışına çıkardı. 

"Nergis şu çiçekleri odamda bulundurmayalım hatta mümkünse biri çiçek getirirse odaya girmeden al elinden." dedi ve papatyaları Nergis'in kucağına bırakıp odasına döndü.

DOLUNAY: Yalanın BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin