Bölüm - 3: Raine'nin Annesine Ne Oldu?

43 18 39
                                    

Özgürlük, her bireyin en temel hakkıdır. Kendi kararlarını verebilme, hayatını istediği gibi şekillendirme ve düşüncelerini özgürce ifade etme özgürlüğünü içerir. Düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü, bireylerin potansiyellerini keşfetmelerine, yaratıcılıklarını ortaya koymalarına ve topluma katkı sağlamalarına olanak tanır. Bu özgürlük, özgür bir toplumun temel taşlarından biridir.

"Özgürlük gelecek umudu değildir. O, şu 'an'adır. "

- Albert Camus

---

- Raine'nin Küçüklüğü (Devam) -

Henry, evin bahçesine adımını attığı anda şok geçirircesine donup kaldı. Gözleri genişlemiş, nefesi kesilmişti. Ev, dumanla kaplanmış ve her yanı alevler içinde yanıyordu. Aklına ilk gelen şey karısı Evelyn oldu. Zamanın daraldığını bilen Henry, karısını kurtarmak için harekete geçti. Kucağında taşıdığı kızı Raine'yi yere bıraktı. Kızını burada bırakırsa, askerler onu bulacaktı. Raine, çaresizlik içinde gözlerini babasına dikti. Eğer burada biraz daha kalırlarsa, askerler onlara yetişecekti.

Henry, kızına baktı ve titreyen bir sesle, "Benim canım kızım. Beni lütfen affet," dedi. Raine, babasının sözlerinden hiçbir şey anlamamış gibi bakıyordu. Gözlerinde babasını anlamaya çalışan bir ifade vardı ama içi karışıklıkla doluydu.

"Ne diyorsun baba? Hiçbir şey anlamadım," diye karşılık verdi Raine, gözlerinde anlamak için bir çaba belirirse de, içi karışıklıkla doluydu.

"Ne diyorsun baba? Hiçbir şey anlamadım," diye karşılık verdi Raine, içindeki endişe ve korkuyla.

"Bir şeyi istiyorum senden," dedi babası, sesi biraz daha sertleşerek. Raine, bu beklenmedik sertlik karşısında sarsıldı ve oldukları durumun farkına vardı. hemde daha çok küçük olmasına rağmen.

"Baba, ben ayrılmak istemiyorum!" diye haykırdı Raine, gözlerinden yaşlar süzülüyordu. İçindeki endişe ve korku, babasının bu ani talebiyle birleşmişti.
Derin bir sessizlik kapladı ortalığı. Henry, kızının gözlerine bakamıyordu, gözlerini sürekli kaçırıyordu. Zamanları kalmamıştı.

"Baba, lütfen dinle beni. Ayrılmak istemiyorum, lütfen baba!" diye yalvardı Raine, sesi kırılganlığıyla titreyerek.

Son cümleyi söylerken, artık dayanamayarak Raine, babasının bacağına sarıldı, gözyaşları durmaksızın akıyordu. Henry'nin bacağı ıslaklıktan damlıyordu, kızının yüzündeki tüm hüzün ve çaresizlik baba bacağına bulaşmıştı.

Henry, ağır adımlarla kızını kendinden uzaklaştırdı, onu hafifçe iterek. Kalbi ağır bir yük taşıyordu, ancak yapması gerekenlerin peşine düşmeliydi. Raine'nin güvenliği için bu adımı atmaktan başka seçeneği yoktu Onu yanlızca bu şekilde koruyabilirdi. Yüzünde sevdiği kızının hüznü ve kendi çaresizliği yansıyordu. Ancak kararlıydı, ne olursa olsun onu koruyacaktı.

Henry evin içine, alevlere atladı. Kızını yanına alarak alevlere yem edemezdi. kızını en iyi bu şekilde koruyabilirdi. Raine'nin burda iki seçeneği var. Birincisi, babasını beklemek ve onunla birlikte yakalanıp askerlerin eline düşmekti. Bu seçenek, belirsizlik ve tehlike dolu bir geleceği beraberinde getiriyordu. Ancak babası için beklemek, onunla birlikte olmak isteği de Raine'nin içinde büyük bir güç haline gelmişti. Ayrıca bu seçenek babasına karşı gelmek olur. çünkü babası onun kaçması için orada bıraktı. Diğer seçenek ise, ormanda hiç bilmediği bir maceraya atılmaktı. Bu seçenek, kaçınma ve hayatta kalma içgüdülerini tetikliyordu. Ancak orman, Raine için tamamen yabancı bir yerdi. Bilmediği tehlikelerle dolu olabilir ve bir o kadar da keşfedilmeyi bekleyen gizemlerle doluydu. Orman harici başka bir yere kaçamazdı. Çünkü o küçük bacaklarıyla hızlı koşamaz ve yakalanırdı.

GÜÇ VE ADALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin