birinci bölüm

438 33 36
                                    

karşımda chan, kucağında kız arkadaşı; onların karşısında ben, kucağımda kız arkadaşım.

mutfak masası, etrafta üyeler ve bir kaç arkadaşımız.

elimle regl sancılarıyla kıvranan kız arkadaşım julie'nin karnını okşadım, bana kızarmış yanakları ve yorgun bakışlarıyla dönerken.

"bize müsade," mırıldandım, sadece felix umursayıp veda etmişti. bu lafımla julie de kalktı ve koluma sarıldı biz yurttan çıkarken.

"nereye gideceğiz?" julie'nin sorusuna karşılık elini tuttum ve sarsak adımlarla aşağı indim merdivenden, arabaya girmesi için kapısını açtım. benden cevap alamayan kız arkadaşım yorgunlukla arabaya bindi, ardından ben sürücü koltuğuna geçip battaniye verdim karnını örtmesi için. arabanın camından kafamı kaldırıp bakarken chan'ın odasının penceresine gözüm takıldı.

chan, kız arkadaşı somi ile yarını yok gibi öpüşüyordu. derin bir iç çekip arabayı çalıştırdım. kimseye yakalanmıyordu grup üyelerimizin yaptığı ilişkiler ama chan çok korkusuz davranıyordu. bunalıyordum chan ve somi'yi yılış yılış görünce.

hayır, kıskanmıyordum da. sadece yapmamalıydı, açık pencerenin dibinde kız arkadaşını yememeliydi. liderse liderliğini düzgün yapacaktı.

"şöyle bir tur atalım, ne dersin? sonra tekrar bizim yurda dönebiliriz ya da seni evine bırakırım, sana da geçebiliriz."

söyledim, yola bakarken. sonra kız arkadaşıma baktım gözümin ucuyla. "tabii istersen."

"sadece eve gitmek istiyorum seungmin." kollarını bağlayarak konuştuğunda kafamı salladım. ayda bir kaç günlüğüne çekerdim triplerini, onun dışında çok sorun çıkaran biri değildi julie.

julie... julie ile lisenin ilk gününden bu yana tanışıyorduk ve bir kaç ay önce sevgili olmuştuk. yıllarca süren arkadaşlığın ardından bir anda sevgili olunca garip hissediyordum. yıllarca arkadaşım dediğim kişiyle aynı yatağa düşünce mal gibi kalmıştım.

julie'yi seviyordum, onunla arkadaş olmayı da sevgili olmayı da seviyordum. sevmesem ilişki kurmazdım, sevmediğim insana dokunmazdım. ne istediğimi bilirdim, çocuk muydum ki ben?

ama bir şeyler eksik gibiydi işte. julie ve ben biraz eksiktik. yine de grup üyelerim ve arkadaşlarımız her zaman bize imrenirdi ve ilişkimizi merak ederdi.

julie'nin evinin önünde frene basmamla kafamdaki düşüncelere de freni bastım. julie'ye aldığım bir kaç çikolatayı verdim kendisine.

"bir şey ister misin?" sordum, kafasını salladı ve dışarı çıktı. camımı indirdim ona bakmak için. ilgisizliğine anlayış gösteriyordum, modu sürekli değişiyordu.

"konuşuruz tamam mı?" dedim, bu sefer olumlu anlamda kafasını salladı dilini yutmuş gibi. el sallayıp arkasını döndü, onu eve geçene kadar izledikten sonra yurda döndüm.

yurdun kapısından geçtiğim gibi koridorda bana bakan dikilmiş bir chan görmek iyi gelmemişti. kaşlarımı çattım, baktım kendisine.

"sevgilim öpüşmemizi izlemenden rahatsız oldu kim seungmin."

sırıttım, kızgın laflarına karşı. "sevgiline izlemediğimi, sadece gözümün takıldığını belirtirsin. yiyişmenizi izlemek gibi bir niyetim olacak kadar yoklukta değilim."

çatık kaşlarla üzerime yürüdü, ellerini arkasında bağlayan chan. benden kısaydı, ama çok da güçlüydü. korkusuzca konuşsam da sıfatımın kayması tek eline bakardı.

"seungmin, sevgilim rahatsız olduysa, bir daha bakmayacaksın. gözün de takılmayacak."

sesli bir kahkaha attım bu sözlerine, sonra ciddi ciddi suratına baktım.

"sevgilin o kadar rahatsız oluyırsa sokak ortasında açık hava sineması gibi yemeyin birbirinizi açık pencerenin önünde, bang chan hyung."

sözlerime devam ettim, "sokaktan geçen herkes net bir şekilde görebilirdi o halinizi, haberin ola."

sinirlenip üzerime yürüdü, "seungmin, kız arkadaşımla ne sorunun varsa aklından çıkar."

"ne sorunum olabilir, delirdin mi sen?" dedim sinirli sinirli. "bana bak bang chan hyung, benim kız arkadaşımdan başka kızla işim olmaz, iyi ya da kötü." duraksadım.

"bunu sen de aklına sok, kız arkadaşında aklına soksun. beni grup ve iş harici zırvalarla meşgul etme, iş arkadaşım." dedim, dediklerimin üzerine birkaç saniye bekledim.

"izin ver de odama geçeyim." elimden geldiğince kabalaşmamaya çalışarak söylediğim cümleden sonra bile hâlâ duruyordu yerinde. sabır dileyerek geçtim yanından, odama girdim.

grup üyeleri olarak hiçbir zaman düzgün ilişkilerimiz olmamıştı ve düzgün arkadaşlar olamamıştık sekizimiz de. başarılıydık ama hiçbir zaman sekiz arkadaş olamamıştık, hep bir kavga ve gerginlik söz konusuydu. aramızda saçma sapan gruplaşmalar vardı. çok imreniyordum aile gibi yaşayan gruplara.

ama bang chan ile anlaşmaktansa böyle berbat bir ilişkiyi tercih ederdim.

kavgasız tek bir pratiğimiz yoktu, kameraların önünde birbirimizin yüzüne gülüp yurtta birbirimizin yüzüne bakmazdık.

sadece felix ile çok yakındım, hyunjin, han, jeongin ve changbin hyung ile aram fena değildi, leeknow hyung beni her dans pratiğinde azarlardı ve bang chan bundan güç alarak benimle kavga ederdi.

iç çektim başımı yastığa koyarken, sadece hayattan ve mesleğimden zevk almak için katlandığım insanları düşünmek canımı sıkmıştı.

herhalde uyusam geçerdi.


selamlar ‼️
bu fici yazmak ve yazmamak konusunda cok arada kalmistim ama yayimliyorum su an 😞 düz yazıma pek güvenemiyorum umarım iyi is cikarabilirim 😭
bi sonraki bölümde görüsürüz ‼️

fan servis, chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin