Gecenin dondurucu soğuğunda elinde bir poşet, poşetin içinde bir kaç paket yiyecek, kaçıyordu Hamza. İstanbul gecelerinin hafif esintisi siyah saçlarına vuruyor, nefesi adımlarını kovalıyordu. Bu kovalamaca eski bir apartmanın önünde son buldu ve elini soğuk duvara yaslayıp biraz nefes almak için bekledi. Arkasına dönerek peşinden gelmediklerine emin olduktan sonra merdivenin köşesine oturdu. Hava biraz soğuktu ama Hamza soğuğa alışkın olduğu için bu durum onu pek de etkilemiyordu. Poşeti bir kenara bırakıp iki eliyle başını sıkıştırdı, poşetine bakıp derin ve sisli düşüncelere daldı.
Havanın iyice soğuduğunu fark edince yerinden kalktı, ince de olsa ceketini ilikleyip yürümeye başladı. İçine giydiği lacivert kazağının boğazını tek bir hamleyle yukarıya çekti. Daha önce bu sokaklardan hiç geçmemişti, yabancısıydı bu kaldırımların- nasıl çıkılacağından da pek emin değildi- ama yürüyordu işte. İleri de bu kasvetli karanlığa bir umut olmak istercesine yanan, ışığı açık bir pastane gördü. Yaklaştı içeride kimse var mı diye kontrol edip eski ve demirleri paslanmış kapıyı açtı. Kapını çıkardığı gıcırtı iliklerine kadar titremesine neden olmuştu. Sanki bir suç işliyormuş gibi... Kapının sesinden olsa gerek, birinin geldiğini anlayınca dükkânın içindeki küçük bir odadan orta yaşlarda olmasına rağmen yine de sakallarına ak düşmüş birisi çıktı ve Hamza'nın tedirginliğini fark edince, hafifçe tebessüm ederek:
"Gel delikanlı, gel."
Adam ela gözlerini, kapı eşiğinde bekleyen gence sabitleyerek konuştu :
"Bende şimdi teheccüd namazı kılacaktım evlat, sen otur şöyle ısın biraz bitirince gelirim senin yanına."
Hamza boş gözlerle bakıyordu Kadir Amca'ya hem üşümüştü hem de çok yorulmuştu. Bu adamın gecenin bir saati dükkana neden birisini aldığını da merak etmiyor değildi. Masanın üzerindeki sandalyelerden birini yavaşça aldı ve oturdu. Çok garip gelmişti ona bu kadar yakın davranması kim bir yabancıyı dükkanına alırda kendisi odaya gider ki. Hamza bunları düşünürken dolapların üstündeki saate baktı ve saattin 3'e geldiğini fark etti buraya gireli yarım saatten fazla olmuştu. Sakince ayağı kalktı ve Kadir Amca'nın girdiği odaya doğru yürüyordu bir taraftan da hazırlıklı duruyordu eğer bir şey olursa hemen dükkândan kaçacaktı. Odanın kapısını yavaşça açtı. Dükkân sahibi oturmuş ellerini kaldırmış bir şeyler okuyordu. Dikkatle dinlemeye başladı sanki Türkçe değildi bu okudukları. Ama anlamasa da kalbinde hoş bir his oluşmuştu sanki yıllardır özlem duyduğu şey buymuş gibi ve iyice yakınlaştı daha net duyuyordu.
Bismillahirahmanirrahim
-''Ikra ' bismi rabbikelleziy halak
Halekal ' insana min alak
Ikre ' ve rabbükel ' ekrem
Elleziy ' alleme bil kalem
(İnsanı bir kan pıhtısından yarattı
OKU! Rabbin sonsuz kerem sahibidir
O Rab ki kalemle yazmayı öğretti
İnsana bilmediği şeyleri öğretti)
Sadakallahülazim''
Hamza ayakta sanki buz kesmişçesine duruyordu hareket edemiyor başka bir şey düşünemiyordu. Bu anlamadığı sözler onu o kadar etkilemişti kendi bile bu duruma şaşırmıştı. . Kalbinde öyle bir his vardı ki yakıyordu içini yakıyordu ama o yangının sönmesini de istemiyordu. Herkes yangınları söndürmek için kova kova su taşırlardı ama Hamza bu içindeki yangının kendisini bile yakmasına izin verebileceğini hissediyordu. İşte o derece tarif edilemez duygular içerisindeydi şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALGIZ
Teen FictionÇocuk yaşta, birbirinden farklı hikayeleri olan bir çeteyle yolu kesişen Hamza ve onların içerisinde geçirdiği arayış dolu yıllar... Dünyasına giren yeni hayatlarla takip edeceği bir ışık buldu. Öte yandan Hukuk okuyan Gül Seda ailesinin içinde bulu...