Herkes yavaş yavaş hazırlanıp çıkmaya başlamıştı. Ama Hamza hala orada öylece bekliyordu. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu, acaba hemen şimdi kaçsa, işler ne kadar kötüleşebilirdi ki? Kaçsa ne yapacaktı ki sanki gidecek yeri mi vardı? Bu düşünce önce kalbini yaralasa da saçma da olsa bir şeyler yapmakta kararlıydı. Bu işi diğerlerinden ayıran, Hamza'nın ilk takım işi olacaktı. Şimdiye kadar Deniz'in büyük katkılarıyla doğru düzgün dışarı işine çıkmamıştı. Kaldıkları evin içinde ağır işleri ve dışarıdaki ufak işleri yapardı. Deniz'in uyaran ses tonuyla irkildi.
"Hamza!! Daldın yine hadi çıkıyoruz."
Hemen bir şey yapması lazımdı. En son her zamanki kötü fikirlerinden biri aklına geldi. En kötü karar kararsızlıktan iyidir diye aklından geçiriyordu. Başına ne geldiyse bu kötü fikirleri yüzünden gelmişti. Hayat önüne hep iki tercih sunmuş, o ise hep yanlış olanı seçmişti. Şimdi planı hayata geçirme vaktiydi. Sanki gözü kararmıştı, önce eliyle komodinden destek alıyormuş gibi yaptı daha sonra kendini yere bıraktı. Deniz elindeki malzeme torbasını olduğu yere bırakarak endişeyle yanına koştu.
"Hamza Hamza iyi misin? Duyuyor musun beni."
Tayfun sert adımlarla kalabalığı yararak Deniz ve yerde yatan Hamza'nın yanına geldi. Hamza, Tayfun'un sert bakışları arasında ezilmesine rağmen oyunculuğunu sürdürdü. Ta ki o olgun ve sert sesi duyana kadar
"NE OLUYOR BURADA! Bu çocuk yine kaytarmaya mı çalışıyor. Kalk kalk."
Diyerek Hamza'nın kolundan çekiştiriyordu. Tayfun'un güçlü ve yapılı elleri arasında, Hamza'nın ince kolu adeta kaybolmuştu. Hamza iyice korkmasına rağmen, nefesini tutarak yerde kalmaya devam etti. Numara yaptığını anlarlarsa ne olacağını tahmin bile etmek istemiyordu. O yüzden pozisyonunu hiç bozmadı. Ve yine Deniz kurtarıcısı olmuştu. Tayfun'un ağır bedenini ittirerek yerde yatan gençten uzaklaştırdı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun çocuk kendinde değil görmüyor musun?"
Yıllardır Deniz'in merhameti Hamza'ya karşı hiç azalmamıştı, ilişkileri abi- kardeş ilişkisinden farksızdı. Hamza yavaşça gözlerini açtı. Yaşadıkları onca tatsız olay ve aşağılanmaya rağmen birbirlerine iyice kenetlenmişlerdi. Hamza, Deniz'le Tayfun'un tartışmasını istemiyordu. Tayfun'un tersiyle uğraşacak kimseyle daha tanışmamıştı, gerçi Tayfun hep tersti. Karşısındaki kişi eski dostu dahi olsa hem sözlü hem de fiziksel olarak sert olabiliyordu. Deniz:
" Hamza iyi misin? Bir şey ister misin?"
"Hayır abi gerek yok daha iyiyim. Biran gözüm karardı sadece."
Hamza kimseden ses çıkmayınca ayağa kalkarak kapıya yöneldi. Artık umudu tükenmişti. Eninde sonunda bugün gelecekti. Elinden gelen her şeyi yaptığını düşünerek kapının önündeki ayakkabılara uzanacakken Deniz kolundan tutmasıyla duraksadı. Deniz'in sesi o kadar merhamet dolu ve nazikti ki acaba farklı bir ailede farklı bir ortamda tanışsalardı nasıl olurdu hep düşünüyordu. Ela gözleri insanı içine çekiyor, uzayın boşluğuna savuruyordu. Abisinin sesi saliseler içinde kulağına ulaştığında rahatladı.
"Bugün gelme sen, dinlen biraz."
Hamza çok şaşkınlığını gizleyemedi. Çünkü Tayfun da kafasıyla onaylıyordu. Tayfun kendisine bakıldığını fark edince, içindeki merhametin görülmesinden endişe edercesine konuştu.
"Amacım seni dinlendirmek değil! Başımıza bela olmanı istemiyorum sadece. Anladın mı beni? "
Hamza'nın kafasıyla onaylamasıyla birlikte, askıdaki siyah deri ceketini üzerine geçirdi. Siyah takımıyla ayrı bir görünümü vardı. Sert bir havası olsa da içten içe herkesle tek tek ilgilenirdi. Yöntemi yanlıştı diyelim. Hamza içinden derin bir oh çekti. Artık herkes hazırlığını bitirmiş çıkıyordu. Sarp, Hamza'nın kulağına doğru yaklaştı, o sinsi ve samimiyetten uzak sesiyle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALGIZ
Teen FictionÇocuk yaşta, birbirinden farklı hikayeleri olan bir çeteyle yolu kesişen Hamza ve onların içerisinde geçirdiği arayış dolu yıllar... Dünyasına giren yeni hayatlarla takip edeceği bir ışık buldu. Öte yandan Hukuk okuyan Gül Seda ailesinin içinde bulu...