Merhabalar, inşallah yeni bölümü beğenirsiniz. Yorum ve yıldızlarınız benim için çok önemli, yıldızlayarak beni çok mutlu edersiniz. İyi okumalar. Yorum ve düşüncelerinizi bekliyorum
Çaresizlik, tüm ihtimallerinin tükenmesi ve nefes almaya takatinin kalmadığı, korku şelalesinin gür bir şekilde bedenine aktığı saniyeler. Korumak istediğin insanların bakışları bir taş gibi kalbini ezer. İşte tam o anda açılmaz denilen kapılar açılır, lal olmuş diller çözülüverir.
Hamza, endişe içinde etrafa bakıyordu. Kaçmak için ufak bir fırsat bile şu anda iş görürdü. Nefes alıp verdikçe göğsü ağrıyor olmasına rağmen kendini dayadığı duvardan destek alarak doğruldu. Kafasını kaldırıp baktığında abileri de kendinden farklı değildi. Tayfun'un kaşının üstünden akan kan aşağı doğru süzülürken yer yer yüzünde morluklar oluşmuştu. Deniz ise üstü başı toz olmuş, yüzü kan içerisindeydi. Sesler yaklaşırken Tayfun ağzına dolan kan birikintisini tükürerek,
"Deniz, Hamza'yı da al çıkın buradan."
Deniz, yarı kapanmış gözünü kendinden emin duran arkadaşına yöneltti.
"Ne yani buraya kadar mı diyorsun? Saçmalamayı bırak asıl sizin gitmeniz lazım. Benim arkamda bekleyen kimse yok."
Deniz bu sözüyle sert çete başının küçük kızından bahsediyordu. Gerçekten bekleyeni yoktu. Yolunu kaybetmiş beyaz bir güvercin gibiydi. Hamza anlamasa da Tayfun ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. Hamza artık dayanamayarak söze girdi.
"Beni niye gönderiyorsunuz anlamadım? Gideceğimi kim söyledi?"
Deniz, ucu hafif kan olmuş saçlarını geriye atarak, elini genç çocuğun omzuna koydu.
"Hamza, sen yeni bir hayat kurdun. Bizim zaten dönüp dolaşacağımız yer belli."
Tayfun da destek verircesine kafasını sallıyordu. Hamza, söylenenleri dinleyecek değildi. Hele ki bu durumda asla, ne olursa olsun onları bırakmazdı. Hamza'nın yüzündeki kararlılık alışık olunmadık derecede keskindi. Yıllarca içinde bastırdığı duygular artık karanlıktan çıkarak ben buradayım diyordu.
Bu hızlı konuşma esnasında boş sokağın duvarlarında gitgide artan siren sesi yankılanıyordu. Arkalarındaki sokaktan bir çift ayak sesi duyuldu. Her adım nefeslerini biraz daha kesiyordu. Bu ses muhtemelen her şeyin bitimini simgeliyordu.
Vücutlarının her bir hücresi ağrırken mantıklı düşünmeleri imkansızdı. Artık olanları kabullenmekten başka seçenekleri yoktu. Buraya gelirken Deniz kendini her ihtimale hazırlamıştı. Fakat sonlarının bu kadar hızlı geleceğini tahmin etmiyordu. Daha söylemek istediği şeyler, yıkmak istediği duvarlar vardı. Üçü de nefeslerini tutmuş, birbirlerine bakıyordu. Biranda siren sesi kesildi, kısa bir süre sonra etrafta şu ses yankılanmaya başladı.
"Sevdiğiniz kız parfümünüz markasını mı sorsun istiyorsunuz? Aradığınız parfüm Zümar parfüm. Yoğun odunsu kokusu ve..."
Galiba şu an beyinleri oyun oynuyordu. Daha demin kulaklarına çalınan ses reklam mıydı? Sokağın yıpranmış duvarları bile olanları anlamak için dikkatle etrafı dinliyordu. Hamza arkasını dönerek karanlıklar içinden çıkan tanıdık simaya baktı. Fakat olanlar gerçeklikten çok uzak geliyordu. Ürkek ve telaşlı bir sesle, kendisine doğru koşuşturan hafif kıvırcık saçlı oğlana seslendi.
"Eren."
Hamza dışında kalan diğer ikili olayı kavrayamamış hala tetikte bekliyorlardı. Eren, koşarak arkadaşının yanına geldikten sonra ellerini dizine götürerek bir süre nefeslendi. Beyaz gömleğin üzerine kolsuz bej renk bir kazak giymişti. Hamza, burnundan akan kanı elinin tersi ile silerek, etrafa bakmaya devam etti. Eren, kafasını kaldırıp, dayak yemekten bitap düşmüş gençlere bakarken bakışlarını Hamza da sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALGIZ
Teen FictionÇocuk yaşta, birbirinden farklı hikayeleri olan bir çeteyle yolu kesişen Hamza ve onların içerisinde geçirdiği arayış dolu yıllar... Dünyasına giren yeni hayatlarla takip edeceği bir ışık buldu. Öte yandan Hukuk okuyan Gül Seda ailesinin içinde bulu...