-8

8 1 0
                                    

"Bu bölüm kabul edilemeyecek şiddet sahneleri içermektedir."

Yıllarca bu an'ın hayalini kurdum ben.
Kokusunu duymayı istediğim kızın kollarımda uyuduğunu. Şuan tam da hayalimi gerçekleştiriyorken? Onun narin bedeni kollarımın arasındayken, sıcak nefesi tenime değiyorken? Neden içim de bir huzursuzluk vardı? Gerçi benim içim de hep bir huzursuzluk vardı. Onunla ilk tanıştığım gün ahizeden gelen bebeksi sesi  ve ardından hapşırıp, kendi hapşırdığına gülüşü. Hepsi sanki dün yaşamışım gibi aklımda. Bazen diyorum keşke o lanet uygulama sadece görüntülü konuşmak için gereken bir uygulama olsaydı. Neyse. Şuan ona bunu kimin yaptığını bulmalıyım. Neden burada yalnız kalmak istedi? Neden babasının borcunu o ödemek zorunda? Aklımı karıştıran zibilyon tane soru var.

"Benim mahi kızım. İpek saçlım, kömür gözlüm."

Mahi kızıma bir kaç sevgi sözcüğü mırıldanmak gelmişti içimden. Elimden gelse bunu 7/24 yapardım nefes bile almadan.

"Efsa! Efsa! Ölme. Bırakma bizi lütfen. Lütfen gitme, ablan seni çok seviyor o- o sensiz yaşayamaz. Hadi aç gözünü!"

Doğruldum ve elimi kansunun yüzüne koyup yavaşça okşamaya başladım.

"Mahim? Aç gözünü. Bir kabus sadece."

Dudakları titriyordu ve nefesi git gide sıklaşmaya başlamıştı bir an gözlerimi kapattım ve kansunun bir yazışma esnasında, korktuğu zaman annesinin gözünün altını öpüp onu teselli ettiğini öğrendiğim aklıma geldi.
Başımı yavaşça eğdim ve hafifçe gözünün altını öptüm.
Kansu sakinleşmişti gerçekten ve kapalı gözlerinden akan göz yaşları birer birer koluma düşüyordu. Sol tarafıma keskin bir acı saplandığını hissettim ve kesilen nefesimle birlikte doğruldum ardından şakaklarımı ovaladım. Onun göz yaşları mıydı? Bu kadar kalbime acı veren.

Bir kaç saat sonra Kansu gözlerini açtı ve önce bana baktı ardından duvardaki saate ilişti gözleri. Ne zaman bir şeylerden uzaklaşmak istese ya da utansa saate bakıyordu.

"İyi misin?"diye sordum sessizce. Sesim de anlamadığım derin bir çaresizlik vardı.

Bakışını bana çevirdi ve ardından kanlanmış gözlerini kaçırarak konuştu.
"İyiyim."

Oturduğum sandalyeden kalktım ve yatağa yaklaştım gözlerimi kansudan hiç ayırmıyordum.

"Dur"dedi. Sesinde bir korku sezdim ve ben soracakken o konuşmaya devam etti.

"B-ben temastan korkuyorum, bu sadece sana has bir şey değil biri bana yaklaştığında veya temas etmeye yeltendiğinde kalbim acıyor.

Bana daha önce böyle bir şeyden bahsetmemişti ama garip bir şekilde anlamsız gözlerle ona bakmaya devam ettim.

"Mesela, sen o gün beni öptüğünde o kadar canım yanmış ki kendi küçüklüğümün hanisülasyonunu görmüşüm. Ölecektim ben Oğuz. Ölecektim. Efsa'mı kurtaramadığım gibi kendi çocukluğumuda kurtaramadım ben."

Adımı gurur değil de Oğuz olarak söylemişti ve sol tarafıma saplanan acı daha da keskinleşmişti. Adımı Oğuz olarak telaffuz ettiği için mi canım yanmıştı yoksa kendi geçmişi yüzünden şimdi ki haline kızdığını dert yandığını söylediği için mi anlamamıştım, bilmiyorum belki de anlamak istemiyordum.

"Ne oldu küçüklüğünde? Efsayı hatırlıyorum ama küçüklüğünde başına ne geldi?"

Bacaklarını katlayıp gövdesine çekmişti ve bileğinde ki bileklikle oynuyordu. Yüzünün yarısını kapatan saçlarının arasından bana baktı ve göz yaşıyla kaplanmış alt dudağını acıyla ısırıp ardından gülümsedi.

3.ŞahısHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin