Sorunlardan oldum olası nefret etmişimdir. Bu kavram herkese, her yaşa göre değişsede Savaş'a göre tek bir anlam ifade ediyordu, o da içinde kan olan her şeydi. Acıtmak, can yakmak, zarar vermek, öldürmek... Bu kelimeler Savaş'la tanışana kadar bana yabancı gelen kelimelerdi. Anlamları sadece sözlükten bildiğim kadarıyla aklımdaydılar, hiç bir zaman gerçeğini yaşamak gibi bir durumum olmamıştı. Ama şimdi o durumlardan biriyle karşı karşıyaydım. Savaş'ın düşman olarak adlandırdığı insanlar Savaş'la takıldığım her saniye git gide benim de düşmanım konumuna geliyordu. Korkuyor muydum? Kesinlikle evet. Vazgeçecek miydim? Kesinlikle hayır. Çünkü biliyordum ki asıl Savaş'ın yanından ayrılırsam her şey çok daha kötüye gidecekti.
Korku düşünmemi engelleyen bir zehir gibi beynimi kaplamışken bunun artık ölüm kalım meselesi olduğunu anlamam çok sürmemişti. Burada canı yanacak olan kişi dendiğinde gözlerin her zaman ki gibi benim üzerimde toplanacağını bildiğimden korkum her adımda daha da artıyordu.
Araba da duran saatin mavi rakamları her ilerleyişinde bunun son saniyem olmayacağının bir kanıtı yoktu. Zaman ilerliyordu ve ben bunu durdurmaya yetecek güce sahip biri değildim.
Savaş'a baktığımda tek gördüğüm traşsız, seyrek sakallı suratında hiç bir endişe olmayan bir adamdı. Ya olacaklardan endişelenmiyordu ya da bu duruma o kadar çok alışmıştı ki tepki veremiyordu. Soğuk kelimesinin beden bulmuş hali gibiydi. Bazen bir heykelden bile farkı olmadan gözlerini üzerime diktiğinde korkuyordum ama bazen de o kadar içten, sıcak biri oluyordu ki düşüncelerimi yanıltıyordu.
Uzun süre izlendiğini anlamış gibi yüzünü bana döndüğünde bakışlarımı ondan kaçırmadan ne düşündüğünü gözlerine bakarak anlamaya çalıştım. Griler kurumuş ve çatlakları olan beton duvarı andırırken o beton duvarın arkasına geçemedim. Sanki o duvarları yıkmamam için duvarın arkasını tutuyormuş gibiydi.
"Yine çok sessizsin," dedi gözlerini gözlerimden ayırarak. Görüş alanıma hafif kırışıklar girdiğinde derin bir nefes aldım. "Şu an ne düşündüğünü merak ediyorum,"
"Bende senin ne düşündüğünü merak ediyorum," dedim. Görüş alanıma kaşları çatılmış bir Savaş gelirken eski Savaş'ın geldiğini anlamıştım.
"Ne demek istiyorsun?"
Araba koltuğunda dikleşirken, "Gerçekten az önce kovduğun kızı tekrardan evine mi alacaksın?" diye sordum. Amacım onun sınırlarını zorlayıp, beni eve alacağı varsa da artık almamasını sağlamak değildi, sadece ne düşündüğünü öğrenmekti.
"Başka çarem yok," dedi ifadesiz bir şekilde.
"Hayır var, beni bırakabilirsin," dedim kafamı iki yana sallayarak. Kelimler beynimde karışarak cümleleri anlamsızlaştırıyordu. "Hiç acımadan beni bırakabilirsin,"
Arabayı sürmeye devam ederken, "Evet, acımasızca seni bırakabilirim ama istemiyorum," dediğinde bunun iyi mi kötü mü olduğunu anlayamıyordum.
"Kafamı karıştırıyorsun,"
"Kafanın karışmasını gerektirecek bir durum yok, çilli. Benim yüzümden birine zarar vermesine izin veremem." Bakışları beni bulurken kendimi soyutlayarak izlenmemeyi diledim ama hayat her zaman benden nefret ediyordu."Özellikle o kişi orada benim hayatımı kurtarmışsa."
Bu sözlerinden sonra onunla daha fazla konuşmadım. Bu cümlesinden de anlaşıldığı gibi bana can borcu olduğu için sorunun yüzde ellisini kendi üzerine çekmeye karar vermişti, çekmeliydi de. Demir'in vücudunda kocaman bir delik açılmasının nedeni ben olabilirdim ama Demir'i tanımamın Savaş'la ilgisi vardı. Belki o gün ısrar etmeseydim Demir'le tanışmazdım ama yinede kötü bir çevresi olması hâla onun sorunuydu. Eğer birileri kötüyse onlarla muhattap olmayacağını, arana belirli bir çizgi çekerek senin dünyana gelmelerini engellemen gerektiğini bilmen gerekirdi, değil mi? Peki neden ben Savaş'ı yargılamaya çalışırken cümlelerimin kendim içinde geçerli olduğunu fark ediyordum? Aslında Savaş kötü birisi değildi, sadece acıklı hikayesi bütün sinir sistemini alt üst etmiş, onu bu donuk hayatı yaşamaya mahkum etmişti. Eski yaşantısının üzerine bir duvar örmüş ve eski Savaş acı bir şekilde o duvarların altına gömerek yeni Savaş'ı yaratmıştı. Karısından bahsettiği zamanlarda çatlak beton duvarı andıran gözlerinde, eski Savaş'ın çıkmak için mücadele verdiğini görüyor gibi oluyordum ama bu sadece fazlasıyla gelişmiş olan hayal gücümün bir eseriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çil -Askıda-
Teen FictionElimdeki soğuk metal sayesinde güçlüydüm. Bakışlarım en az onun kadar soğuk ve ürkütücüydü. En başından beri korktuğum şey, onun sayesinde sıradan bir şey gibi geliyordu. İntikam, acımasızlık, korku ve sevgi. Bunları bana o öğretmişti. Ama bu sade...