Bölüm Bir, Eksik Parca

73 1 0
                                    

# No clear mind - Alone and Together

'Parça Parça içim, yokluğunda..'

*
İzel, MMXV (2015)
Ellerimi üstümdeki paltomun ceplerinden çıkardım ve kısa bir nefes vererek önümü iliklemeye başladım. Havanın dondurucu soğuğu ve kuvvetli rüzgarı bedenime saldırırken Vücudumun tepkileri hiç hoş değildi. Yaz da bile üşüyen birisi olarak nasıl oluyorda kışınları ayakta kalmayı başarabiliyordum anlamıyorum. Bakışlarım girdiğim sokakta gezindi.
Ara sokakta sadece benim ayak seslerim duyuluyor, ara sıra gelen miyavlama seslerinden hariç hiç bir insan sesi duyulmuyordu. Normal bir insan korkabilirdi. Ama bir insan kaybedecek bir şeyi olduğunda korkardı. Benim ise kaybedecek kimsem kalmamıştı artık. 'Onun için her şey Göze alırım' diyebileceğim ne bir ailem nede bir sevgilim kalmıştı . Vücudumun her bir hücresi acıyordu. Nefes alırken acı çeker mi bir insan? Ben çekiyorum. Her nefes alışımda, her uyanışımda ve gece o odada her gözümü kapatışımda. O karanlığın beni kucakladığı odada. Acı aslında her yerde ve daima vardı . Acı hayatımın sonuna kadar bana eşlik edecek tek şeydi. Ve ben bunu çok erken fark ettim. Daha yedi yaşındayken hayatın ne kadar acımasız olduğunu öğrendim. Gözlerimin önünde annemin vahşi bir şekilde öldürülmesine şahit olmuştum. Küçüktüm ve gördüklerimi kabullenmek bir yana bir korkak gibi saklanmış ve bütün o işkencenin bitmesini beklemiştim. O yaşta olan bir çoçuk zaten ne yapabilirdi ki. Her bir anı aklıma kazınmıştı o gecenin. O gün belki yıllar önce yaşanmış olabilirdi. Lakin ruhumdaki bu sızzı bana o lanet olası günü her saniye hatırlatıyordu. Geceleri Gözlerimi kapattığımda normal insanlar gibi uyumak belkide güzel bir rüya görmek, artık sadece hayal olmuştu. Eskiden bir şeylerin daha güzel olacağına inanır, ve bir şeyleri başarma umuduyla yaşardım, ne kadar sonu hüsran olsada.
Her yeni sene başlangıcına, tek bir şey dilerdim. Unutmak. Belkide bana verilebilen en iyi hediye olabilirdi. Her yeni yıla girdiğimizde, kötü anıları unutmak. Farkındaydım. Tükeniyordum. İçimde git gide, küçülmek yerine büyüyen bir düğüm vardı. Onu açamıyordum. Ne yaparsam yapıyım, ne kadar denersem deniyim, bir şeyler yanlış oluyordu. 'Hayat bu'. Demişti bir keresinde yurtta bir kadın. 'Hayat mücadele etmektir. Hayat bazen, ağlamak ve bazende gülmek gerektirir.' Cok iyi hatırlıyordum. Azize sultan derdim ona hep.Kısa saclı, yüzünde yaşının etkisiyle oluşan, çizgileri olan, yaşlı bir kadındı. Onu severdim. O zamanlar, içine kapanık bir kızdım. Kendi yaşıtlarımla birlikte oynayıp, konuşamazdım. Sadece o başarmıştı. Sadece o yaklaşabilmişti bana. Bana iyi davranırdı. Kendi kızı gibi. Yeri geldiğinde hayatın ne kadar acımasız olduğundan, yeri geldiğinde ise, alsında o kadar da kötü olmadığından bahsederdi. Onu ciddi anlamda özlüyordum. Kimsesiz bir çocuğa, verebileceği kadar sevgi vermişti. Başkaları gibi, bir kenara itip, çürümemi izlememişti. Ondan, yurttan ayrıldıktan sonra, bir daha hiç haber alamamıştım. Belkide ölmüştü? Belki Mutlu bir şekilde ailesi ile yaşıyordur. Derin bir nefes aldım. Onun Mutlu olmasını isterdim.
Düşüncelerimi bir kenara itmeye çalışıp, binanın kapısını açtım ve  hiç kimseye gözükmemeye çalışarak asansöre doğru ilerledim. Neden hala burda yaşadığımı bazen sorgulasamda, bir kaç saniye sonra gerçek yüzümde bir tokat etkisi yaratıyordu. Ben kimsesizdim ve buna mecburdum.
Çantamdan anahtarımı çıkardım ve deliğe sokup iki kere döndürdüm. Gelen 'kilit' sesiyle birlikte kapıyı ittirerek açtım ve içeri girip arkamdan kapattım. Kulağıma gelen seslerle birlikte kaşlarımı çatıp, mutfağa doğru yöneldim.
"Sen bana bunu nasıl yaparsın? Ya, anlayamıyorum nasıl bu kadar bencil olabiliyorsun!" Kaşlarım daha fazla catılırken, bir kaç adım atıp mutfağın kapısını önünde durdum.

Soğuk RitimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin