-Bölüm 2-

610 34 12
                                    

Koyu renk yazılar Kyungsoo'nun iç sesi ^^ Eğik olanlar ise Sehun'un °^°

Zaten normale geçince hikayeye döndüğümüzü anlarsınız =_= *3*

"Soo! Hadi yine geç kalmak istemiyorum!"

Chanyeol hızla yürürken minik beden de arkasından paytak paytak koşuyordu. Dolaptan kitaplarını alan Sehun ise bu manzaraya gülümsedi. Ne yazık ki Kyungsoo'nun bu durumdan haberi bile yoktu. Hoş , zaten haberi olsa heyecandan ölebilirdi. Kendilerini hızla sınıfa attılar. Nefes nefese yerlerine oturdular. Ders coğrafya idi. Kyungsoo sıralardaki insanları süzüyordu. Orta kısma geldiğinde gözleri bir noktaya kilitlenmişti. Bu meşhur Oh Sehun olmalıydı ve kendisine bakıyordu! Kyungsoo iri gözleri ile Sehun'u süzüyordu. Sehun küçük gözlerini daha da kısarak gülümsediğinde Kyungsoo da ona kalp biçimli dudaklarıyla içten ve geniş bir gülümseme sundu. Sonra yaptığı şeyin farkına varıp dehşetle önüne döndü. Az önce Oh Sehun'a cilveli gülümsemesinden yollamıştı!

Kahretsin Soo! Sen tam bir salaksın! O gülümseme de neyin nesiydi? Çocuk sürtük olduğumu falan düşünmezse iyidir! Ah! Bana neden baykuş diyorlar ki? Baykuşlar zeki olur bense tescilli bir gerizekalıyım!

Kyungsoo yanındaki arkadaşına baktığında pis pis sırıttığını gördü. Chanyeol ona *senihınzırbaykuş* bakışı atıp salak gibi gülümsüyordu. Soo sorarcasına bakınca Chanyeol sonunda konuştu.

"Becer beni gülüşü ha Bay Do?"

Chanyeol haykırarak gülmeye başladı. Soo ise ona *çenenikapamazsankulaklarınıkeserimYoda* bakışı atıp susturdu.

---

Jongin ve Tao gelmişti. Sehun'u otuz iki diş sırıtırken bulunca kafalarını yana yatırıp Sehun'a değişik bakışlar atmaya başladılar.

"Sehun..."

"Sehun."

"Sehun pandama cevap ver seni lanet barbie!" diye gürledi Jongin.

"Ne var be ne var?!"

"Neden sırıtıp duruyorsun sen?"

"Sanane panda."

"Senle mi uğraşacağım banane ya."

"Pekala pekala. Baykuş bana baktı ve böyle koccamaaan gülümsedi~"

"Bana aegyo mu yapıyorsun Sehunnie?"

"Ah. Olabilir."

"Sevgilime sarkma lanet barbie!"

"Oh. Üzgünüm Jongin fakat Tao benim ilk aşkım."

"Yah! Sehun susar mısın? Öyle birşey yok Jonginnie! Sehun dünya ahret bacımdır."

"Kaltak sen bana nasıl kız muamelesi yaparsın?!"

Tao gülümseyip göz kırptı. Jongin eriyecek gibi hissetmesine engel olamamıştı. Tao sevgilisinin hayranlık dolu bakışlarına karşılık kemerli burnuna minik bir öpücük kondurdurdu. Jongin ise ona memnun bir gülümseme sunup başını omzuna yasladı. Sehun ise yüzünü buruşturmuş onlara bakıyordu. Öğretmen içeri girip bıkkın bakışlar atıp attığı bakışlara yakışır bir biçimde dersi anlatmaya başladı. Sehun ise düşünüyordu. Baykuş gözleri , kalp gülümsemeyi , beyaz dişleri , tombul yanakları... Herşeyiyle dikkatini çekmişti bu minik beden. Neden bilmiyordu. Onlarca kişiyle yatmıştı. Hiçbir sevişmesinde böyle şeyler hissetmiş miydi? Hayır. O bedenlere sahip olurken zevk harici birşey hissetmemişti. Şehvet bile yoktu içinde. Kyungsoo ise gülünce yukarı kıvrılan ince dudakları , iyice kısılıp hilal şeklini alan gözleri şuan göremese de hala inceliyor gibiydi. Öyle ki derse odaklanamıyordu. Sarı saçların süslediği alnı , küçük gözleri , minik şekilli burnu , sivri çeneyi tamamlayan ince pembe dudakları aklından çıkaramıyordu. Öyle ki zili bile duymamıştı arkadaşının kalın boğuk sesiyle kendine geldi.

"Cehennemin dibinden Soo'ya. Cevap ver lanet pezevenk."

"Huh?"

"Soo! Ah Tanrım! Sana dördüncü seslenişim."

"Üzgünüm. Düşünüyordum..."

"Neyi? Neyi neyi neyi? Soo neyi düşünüyordun söylesene. Ya hadii!"

"Susarsan söyleyeceğim Yoda!"

"Ah... Evet... O mesele. Pekii."

"Ne kadar harika bir arkadaşım olduğunu hadi yemekhaneye gidelim açım beeen!"

Soo çocuk gibi debelenirken Chanyeol ise gözlerini devirdi. Koca bebeğin ardı sıra yemekhaneye ilerledi. Baykuş minik bedeninin aksine bir fil gibi yiyordu. Elindeki tepsinin üstünde oluşmuş yemek yığını ile boş masaya doğru ilerlemeye başladı. Boş sandalyeye oturduğunda Yoda da yanında bitmişti. Ağzına biraz pirinç atıp sağ tarafta çiğnemeye başladığında ensesinde bir nefes hissetti.

Dönüp baktı ve sivri çeneden ince dudaklara daha sonra minik burna ve sırasıyla küçük gözlere , parlak sarı saçlara baktı. Kalbinin hızlandığını hissetti. Ardından tanımlayamadığı melek sesi duydu.

"Merhaba. Oturabilir miyim?"

"T-tabii. Oturabilirsin."

"Teşekkürler."

Küçük gözler memnuniyet ile kısıldı. Sandalyeyi çekip nazikçe oturdu. Sanki minik bedeni ürkütmekten korkar gibi hareket ediyordu fakat o minik bedenin içinde yatan vahşetten haberdar bile değildi.

"İsmin neydi?"

"K-Kyungsoo."

"Bende Sehun. Oh Sehun. Memnun oldum Baykuş."

Duyduğu kelime ile zaten iri olan gözleri daha da açıldı. Tombul yanakları yanmaya başlamıştı. Dili tutuldu. Konuşamıyordu. Oh Sehun'un onu ürkütmesine gerek yoktu. Zaten içindeki vahşet onu ürkek biri yapıyordu. Bu ürkekliği birtek biricik Yodasının yanında atıyordu. Fakat şimdi hissettiği o tür birşey değildi. İçgüdüleri onu Oh Sehun'a çekiyordu. Sehun ise minik bedenin iri gözlerine kilitlenmiş öylece bakıyordu. İnce dudakları utangaç yüze dayanamayıp kıvrıldı. Yavaşça dişler ortaya çıktı ve gözler hilal şeklini aldı.

"Tekrar memnun oldum Soo! Görüşmek üzere."

Havalı çocuk Sehun daha önce arkasında çok şey bırakmıştı. Örneğin tek kullanımlık bedenler gibi. Ancak bu sefer arkasında bıraktığı şey kirli bedenler değil masum bir çift gözdü.

Love Bites -Askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin