"Seni dinliyorum Jongin?"
"Önce sen anlatmalısın. O adamlar neden sana saldırdı?"
"Hiçbir lanet fikrim yok Jongin! Birisi arabamın önüne atladı ve diğeri zorla arabadan çıkarıp yere attı beni tekmelerken 'Lanet baban bütün sevdiklerimizi katletti. Şimdi katletme sırası bizde!' diyip duruyorlardı. Ah! Lanet olsun Jongin neler dönüyor tüm bu siktiğimin olayları ne? Benim babam öldü! ÖLDÜ! En azından ne boklar yediğini anlatsaydı da kendimini koruyabilseydim! Sakın iyiliğim için olduğunu söylemeye kalkma! İyiliğim yerde üç kişi tarafından tekmelenmekse sağol ben istemiyorum!"
"Sakin ol Sehun. Sana söz verdiğim gibi... He-herşeyi anlatacağım. İnanıp inanmamak senin kararın. Fakat senden tek bir isteğim olacak. Lütfen bunları Tao'ya anlatma."
Son söyledikleri yalvarır bir tonda çıkmıştı. Sehun ise kafasını olumlu anlamında sallayıp donuk gözlerle Jongin'e baktı.
"Bak ben... Ben bir melezim. Yani yarı kurt-yarı insanım. Avcı kesim ise insanlardan oluşuyor. Türümüz... İnsanlarla savaşa girmeyi asla istemedik fakat insanlar... Onlar bizi toplumun dışına itti. Öldürüldük , yaralandık , işkenceye maruz kaldık. Senin baban. Bu kesimin lideriydi Sehun... Türümüzden yüzlercesini öldürdü , katletti , acı çektirdi. İlk lider o değildi fakat türümüze en çok acı çektiren lider oydu. Türümüzü 'Wolfoxys' olarak adlandırıyoruz. Avcılar ise kendilerine 'Decoy' diyorlardı. Wolfoxys ve Decoy birbirlerine senelerce yardım ettiler. Fakat insanoğlunun anlamsız nefreti ve kıskançlığı o beraberliği bozdu. Şimdi iki tarafa da nefret hakim ama endişelenme babanın yaptıkları yüzünden senden nefret edecek değilim Sehun."
Sehun dehşetle dinliyordu. Nasıl bir boka karışmıştı böyle?
"Peki se-sen kurtsan ve dövdüklerin de kurtsa. Çok güçlüydün fakat onların da güçlü olması gerekmez mi? Nasıl sana karşi koyamadılar?"
"Wolfoxysler üç seviyeye ayrılıyor. İlk ve en düşük seviye 'Blue' İkinci seviye 'Yellow' son ve en güçlü seviye ise 'Red'. Seviyeler isimlerini göz renginden alıyor. Sana saldıranlar Blue yani ilk seviyeydi. Bense Red yani son seviyeyim."
"Jongin. Be-ben gitsem iyi olacak."
"Gidebilecek misin? Seni götüreyim mi?"
"Arabayı kendim de kullanabilirim."
"Uhm... Sehun. Decoylarda liderlik babadan oğula geçer ve şimdi... Yeni lider sensin. Yeniden barışı sağlayabilirsin. Sana güveniyorum."
"Lanet olsun! Bir sikten haberim yokken nasıl barışı sağlayabilirim?!"
Koşarak kapıdan çıktı ve biraz ilerdeki direğin altına oturdu. Kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Nasıl bir boka bulaşmıştı böyle?! Bir filmde izlese saçma bulacağı lanetin içindeydi! Dizlerini karnına çekti ve başını dizlerine gömdü ağlamayı kesemiyordu. Omzuna dokunan elle irkildi. Başını kaldırdı. Elin kime ait olduğunu görünce içini bir güven kapladı. Kendisine bakan baykuş gözler , karanlıkta bile kızardığı belli olan tombul yanaklar onu rahatlatmıştı. Kyungsoo yavaşça elini omzundan kaldırdı ve Sehun'a uzattı. Sehun eli kavrayıp ayağa kalktı. Hala hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kyungsoo hiç birşey sormadı. Neden ağlıyorsun demedi. İyi misin demedi. Sadece Sehun'un hala tuttuğu eline baktı ve Sehun'u kendine çekip sarıldı. Sehun başını Kyungsoo'nun omzuna gömüp daha çok ağlamaya başladı. Kyungsoo sessizdi hala ağlamaya devam eden kas yığınına sarılmış biraz yatışmasını bekliyordu. Birazcık ( ! ) da utancı yüzünden konuşamıyordu tabii. En sonunda cesaretini topladı ve fısıldadı.
"Geçti Sehun. Burdayım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Bites -Askıda-
FanficHikaye Smut İçerir söylemedi demeyin xjkflfifj --- Üç kurt. İki insan. Çözülemeyen bir gizem. Yıllarca birikmiş saf öfke , özlem ve yanlızlık. Peki bunların hepsi başbaşa bırakılırsa ne olur?