Türkleşmiş bir koreli kızımızın İstanbuldaki hayat mücadelesidir eğlenceli bir romantizim hem de Kore dizisi tadında keyifli bir kurgudur
Esas oğlandan bahsedecek olursak sorumluluk sahibi sert duruşlu hüzün bakışlı bir İstanbul beyefendisi diyebili...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'Portakallı ve vanilyalı istiyorum' dedim dondurmacı adam Selim beye döndüğünde oda 'Vanilya yeterli' dedi ve bana döndü ' ohani ne zamandan beri çalışıyorsun' bende biraz düşündüm ' 5 ay olmuştur' dedim hmm ladı ' niye sordunuz' ' hiç sohbet olsun diye' dedi gülümsedi dondurmacı abi 'buyurun' dediğinde turuncu topları görünce elimi uzattım ama adam geri çekti kaşlarımı çattım 'Buyrun' diye tekrar uzattı almak istediğimde yine geri çekti Selim bey gülüyordu ' Dalga mı geçiyorsunuz' dedim sinirle dondurmacı adam da gülüyordu bana ' aaa abla bu adettir bilmez misin ?' O kadar dondurma satın aldım görmedim Ne adeti bu ya niye içinden söylüyorum ki ' Ne adeti bu ya ?' Dedim Selim bey yanıma eğilerek tabelayı gösterdi 'Maraş dondurmacısı burası dondurmayı böyle verir ama dondurması çok güzeldir' bunları gülerek söylüyordu zaten çatık olan kaşlarımı daha da çattım öyle mi peki madem adam dondurmayı tekrar uzatınca hıp hızlı çekip aldım o kadar hızlı çekmişim ki yüzüme geldi bocalamadım ama yanağıma burnuma sürüldü yine rezil olmayım derken kepaze oldum ya ben elimde dondurma Selim beye bakakaldım zaten gülüyordu kahkaha atmaya başladı hemen dondurmacıya döndüm oda gülüyordu ' bu ne ya of halime bak ne biçim adetmiş bu' aynen de öyle hiç beğenmedim bu adeti Selim bey rafta bir peçete alıp çocuk yüzü siler gibi çeneden tutup yanaklımı ve burnumun üstünü sildi onu izliyordum gülerken çok tatlı olduğunun farkında mı acaba gözleri gözlerime değince hemen kaçırdım ' oldu temiz temiz yiyebilirsin artık' 'Saol' dedim dondurmacı abiye sinirli sinirli baktım ama adamın da beni taktığı söylenemezdi Selim bey kendi dondurmasını alırken ' sizi niye kandırmadı' dedim adam bana dönüp ' Selim abiye şaka olmaz bacım' dedi bacı mı bacı ne bacadan mı geliyor ' bacım mı ?' Dedim Selim bey ödemeyi yapıp bana döndü 'yaniiii abla kardeş gibi' diyerek bana açıklama yaptı bu dondurmacı bana çok şey öğretti uzun bir hmmm ladım elimdeki peçete ile yüzümü silerken bir yandan da boş parka Selim beyle yürüyorduk . Bir anda banka oturdu bende ayakta ona baka kaldım yana kayıp oturmamı işaret etti bu gün bir garipti oturdum ' beğendin mi?' Diye sordu 'evet beğendim ama baya uğraştırdı beni adam' güldü ' evet ya baya komiktiniz' ' sağolun ya Selim bey' hala sırıtıyordu bir yandan da ağzının kenarındaki dondurmayı baş parmağı ile sildi baya karizmatik duruyordu uzaklara bakıyor ne düşüyor acaba yeğenlerini mi sormak çok istememde karışamazdım özeli onu yerine 'ne düşünüyorsunuz?' Diye sordum bana baktı ' sıkıldım sanırım bu iş güç yoğunluğundan acaba izine mi çıksam? Diye düşünüyorum' dedi ' kaç yıldır buradayız' ' kuruluşundan beri burdayım' gözlerimi kocaman açtım ' baya kıdemlisiniz' ' tabide sen baya çözmüşsün bu Türkçeyi' ' evet ama hala bilmediğim şeyler varmış' diyerek dondurmayı gösterim ' Damlada portakallı dondurmayı sever' dedi dondurmama bakarak ' tabi sevilmeyecek bir tat mı bu ya' diyip bir parça portakallı kısımdan ısırdım burnuma deydi peçetemi cebimden çıkarırken Selim bey parmağı ile burnumun ucunu silmişti bile ona baktığımda ' pardon çocuklardan alışkanlık' dedi ve telefonu çalmaya başladı cebinden çıkarıp baktığında bir görüntülü arama olduğunu gördüm ama kim bakamadım yanımda otururken açtı 'baba' babamı ? ne babası ' ahmetim hayırdır niye aradın bu saate' 'baba ablam ödev yaptırıyor bana' ' ee ne güzel' mızırdanarak ' ama ben yapmak istemiyorum' dedi bitirdiğim dondurmanın çubuğunu yanımda duran çöpe atıp merak ettiğim için biraz bakmak istedim ' aaa o kim' ben utanarak uzaklaştım Selim bey ' ohani benim iş arkadaşım' 'o nasıl bir isim baba ya' güldüm ona göre garip bir isim di doğru telefonu bana döndürerek beni gösterdi' Merhaba Ahmet' çok tatlı bir çocuk bu yanaklara bak ısırmak istiyorum ' Merhaba abla sen ne kadar güzel bir ablasın hiç bize benzemiyorsun' dedi gözlerini büyüterek ' teşekkür ederim canım ödev yapmak sıkıcı dimi' dedim ' evet ohan abla ya' ismi düzgün söyleyemedi ama önemsemedim alışkınım ' ama ödevi de yapman lazım' düşünür gibi ses çıkardım 'şöyle güzel bir süt ile balkonda oturup mu yapsan nasıl olur' dedim evin salonuydu sanırım bura hava çok güzeldi ben her daladığımda bahçeye yada balkona çıkardım yan taraftan ses geldi Damla sanrım 'evet öyle yapalım bencede bende sıkıldım ödev yapmaktan' dedi Selim bey kendine çevirdi telefonu 'aynen hadi çocuklar öyle yapın' ikisi birden ' görüşürüz baba' dedi ama Ahmet hemen tekrar 'baba' dedi ' efendim ahmetim' dedi 'ohan ablaya çevirsene' dedi bana çevirdiğinde ellerinin içini öpüp uzattı öpücük atıyordu bana bende aynısını ona yaptım kapattılar 'çok tatlılar ya' dedim içimde tutamayarak ' evet öyleler sende baya iyi anlaşıyorsun sanırım çocuklarla' ' evet aram iyidir ufaklıklarla' dedim ayaklandı bende kalktım ' hadi kalkalım işe gidip daha toplantı yapacağız' dedi bıkınlıkla sanki mental açıdan çökmüş gibiydi bir gülüyor bir durgunlaşıyordu. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Arabada aklından geçen o malum soruları sormamak için kendimi zor tuttum aşırı merak ediyordum ama benim yanımda rahat rahat konuşuyor ediyordu bunu bozmak da istemiyordum o yüzünden sustum tüm yol iş konuştuk şimdi firmaya gelmiştik 'görüşüsüz toplantı da' dedi ve uzaklaştı bende ofise çıktım bugün henüz bitmemişti ama bu kadarı bile bana yetmişti tatlı bir yorgunluk var üstümde.