Giriş: Felaket

41 4 8
                                    

Küçük köye ilkbahar yeni gelmişti ve doğa yattığı kış uykusundan uyanıyordu. Renk renk çiçekler açıyor, kuşlar şarkı söylüyor, rüzgar keyifle esiyordu. En fazla birkaç saate batacak olan güneşin altında köy halkı dinlenirken bu manzara karşısında büyülenmemek imkansızdı.

"Anne! Anne!" Kadın yanına gelen çocuğun ona seslenmesiyle birlikte daldığı manzaradan sıyrıldı ve küçük çocuğa baktı.

"Efendim annecim."
"Anne kardeşimi bulamıyorum. Sen onu gördün mü? "

Kadın çimenlerin üzerinde koşturan ve oyun oynayan çocuklara göz gezdirdi, ardından kaşlarını çattı.

"Hayır, görmedim ama buralardadır."

Etrafa daha dikkatli bakmaya başladı. İlerideki çardakta büyükler sohpet ediyor, çimenlerin üzerinde gençler gülüşüyordu. Koşan çocukların bazılarını anneleri çağırmış ellerine kendi yaptıkları atıştırmalıkları tutuşturuyordu. Sonunda aradığı kişiyi bulduğunda istemeden de olsa rahatladı kadın.

Büyük bir ağacın altına yerleşmiş küçük kıvırcık saçlı bir kız, minik elleriyle tuttuğu bir şeye bakıyordu. Üstündeki hırkanın düğmeleri birkaçı kopmuştu ve kumral saçları güneşte parlıyordu.

"Bak ağacın altında gördün mü?" Kadın işaret parmağıyla çocuğa ağacın altını işaret etti. Hemen sonrasında da içmeyi unuttuğu çayından bir yudum aldı.

"Hadi git de haber ver. En sevdiğiniz kurabiyelerden yaptım. Eve gelin de beraber yiyelim oldu mu?"

Küçük çocuk hızla kafasını sallayıp kapıdan fırladı ve büyük ağacın oraya bir koşu tutturdu. Ağaca yakınlaştıkça küçük kızı daha net görebiliyordu. Ağacın hemen dibinde çimenlerin arasına gömülmüş, mavi gözlerini kucağındaki şeyden hiç ayırmıyordu. Bir yandan da parmaklarıyla zaten uzun ve kıvırcık olan saçlarını daha büyük bukleler halinde doluyordu. Elindeki şeye o kadar odaklanmıştı ki birinin yanına geldiğini fark etmedi bile.

"Tia, annem kurabiye yapmış bizi çağırıyor. Evde beraber yicekmişi..."
Çocuk kardeşinin neye baktığını anladığında cümlesi yarım kaldı ve huysuzca kaşlarını çattı.

"Sen yine benim kitaplarımı mı çaldın?"

Aslında kardeşinin eşyalarını almasına kızmazdı ama izin almadan yaptığında sinirleniyordu.

"Çalmadım abi aldım." Küçük kız tatlı bir şekilde gülümsedi. Onun gülümsediğini gören abisi de daha fazla kızgın kalamadı.

"Tamam ama bundan sonra izinsiz eşyalarımı almak yok. Yoksa kitaplarımı saklarım ve sen de asla kitap yüzü göremezsin."

Küçük kız bu sözler karşısında dudak büzdü ve ağlamaklı bir hale büründü. Mavi gözlerini çevreleyen uzun kirpiklerini kırpıştırdı. Zaten kitapları okumaya çalışırken zorlanıyordu. Bazı kelimeleri telaffuz etmek onun için çok zordu çünkü sadece beş yaşındaydı ve yaşıtlarına göre çok erken okuma yazmayı sökmüştü.

Kızın bu halini gören abisi içten içe güldü. Bütün çocuklar elindeki oyuncak bebek yada ahşaptan arabası alınınca ağlardı bu kız ise elindeki kitap alınınca. Bu yüzden kendince yaptığı ufak şakayı uzatmamaya karar verdi ve kardeşine elini uzattı.

"Tamam şaka yaptım. Ağlama yapmam öyle bir şey. Hadi eve gidip ılık sütle kurabiye yiyelim."

Küçük kız ikiletmeden hemen abisinin elini tuttu ve ayağa kalktı. Kalkarken elindeki kitabı düşürmemeye dikkat etmişti. Abisi eve giderken kitabı kendisi taşımayı teklif etti ama küçük kız inat edince sesini çıkarmadı.

MAVİ LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin