3.Bölüm: Ekip Tanışması

20 3 2
                                    

Akarsunun yanından ağaçların daha sık olduğu yere doğru bir yolda yürüyorduk. Dar yol uzun ağaçlarla kaplıydı. Ben etrafa göz gezdirirken bir taraftan Lara'ya önü arkası kesilmeyen sorular soruyordum.

"Pekala şimdi bana olayları en başından anlat. Lanetliler burada mı yaşıyorlar? Kasabada Lanetlilerin canavara falan benzedikleri anlatılıyor. Geceleri ormanda geziniyorlarmış ve insan etiyle besleniyorlarmış bu doğru mu? O kadar çok söylenti duydum ki böyle bir yer kafamda hiç canlanmamıştı. Daha çok korku kitaplarından fırlamış bir havası var zannediyordum. Peki nasıl lanetli olmuşlar sen biliyor musun?"

Lara derin bir nefes verdi. Bileğindeki tokayla koyu kahve saçlarını at kuyruğu yaptı. Göz altlarında morluklar dikkatimi çekti. Ne zamandır uyumuyordu? Siyah giyinmek her zamanki gibi ona çok  yakışmıştı. Eskiden de siyah giyerdi. Buradan bakınca ajana benziyordu. Sonunda konuşmaya başladığında sesi su sesine karışıyordu.

"Yav tamam, açıklama yapacağım dedim de bir sakin sor sorularını. Evet, Lanetliler burada yaşıyorlar. Ayrıca söylentilerdeki gibi canavar değiller ve yam yamlık yapmıyorlar."

Son söylediğinden sonra güldü ve devam etti. "Bunların hepsi insanları ve muhafızları uzak tutmak için çıkardığımız söylentiler."

Tek kaşımı kaldırdım. "Bunların hepsi söylentiyse o zaman neden bir ormanda saklanıyorlar? Sen de onlardan biri misin yoksa sadece destek mi oluyorsun?"

Soruma cevap vermedi. Akarsu ve küçük şelale geride kalmıştı. Artık su sesi daha uzaktan geliyordu. Ormanın biraz daha içine girmiştik. Birkaç tane sincabı dalların üstünde koşarken gördüm. Her yer yemyeşildi. Bazı ağaçların yan tarafında mantarlar vardı. Başımı yukarı kaldırdım ve gökyüzüne bakmaya çalıştım ama dallar çok sık olduğu için mavi gökyüzü gözükmüyordu. Lara önden ilerlemeye devam ediyordu. Bazı kayaların üzerinden atladı ve yüzünü bana döndü.

"Hadi, bu taraftan az kaldı. Cevaplarını kamp alanına varınca veririm. Şuanda cidden bir şeyler yemeye ihtiyacım var."

Onun gibi kayaların üzerinden atladım. Birkaç dal kabarmış kıvırcık saçlarıma takılınca saçlarımı çabucak kurtardım. Kıvırcık olmanın en kötü tarafı saçınız kabardığı zaman her yere takılmasıydı.

Gün ışığı artmaya başladığında bir açıklığa gelmiştik. Elimi gözlerime gölgelik olacak şekilde kaldırdım. Biraz ileride ahşaptan bir ev ve çadırlar vardı. Az öncekinin aksine şuanda hafif bir esinti yüzüme vuruyordu. Lara ilerlerlemeye devam ederken yerde oturmuş birkaç insan fark ettim.

Ahşaptan ev iki katlıydı. Açık bir kahverengiye sahipti, bazı yerleri  beyaza boyanmıştı. Çok büyük değildi ama küçük de sayılmazdı. Ormanın hemen kenarındaydı. Doğayla bütünleşmiş gibi görünüyordu. Etrafına çeşitli çiçekler ekilmişti. Kapının hemen yanında geniş bir koltuk vardı ve orada biri oturuyordu. Sarı saçları vardı. Kaşları hafif çatıktı. O kadar açık bir teni vardı ki neredeyse beyazdı. Üzerinde pembe bir elbise vardı. Elindeki çiçeğin tek tek yapraklarını koparıyor, ağzının içinde birşeyler mırıldanıyordu.

Bizi fark ettiğinde hızlıca oturduğu yerden ayağa kalktı. Bize doğru adımlar atarken birkaç tutam saçı rüzgarın etkisiyle yüzüne düştü. Açık mavi gözleri vardı. Bize bakarken kaşları çatıldı. Sanki beklediği kişiyi bulamamış gibiydi. Yanına vardığımızda Lara eliyle bir onu bir beni gösterdi.

"Tanıştırayım Tiarina, Perinna. Perinna, Tiarina. " onun tanıştırmasıyla bende elimi öne uzattım. Üstüm başım toz toprak içindeydi. Pantolonumun diz kısmı ise paramparça olmuştu. Eminim dışarıdan bakınca tuhaf görünüyordum.
"Kısaca Tia diyebilirsin."

MAVİ LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin