Bölüme başlamadan önce sizden bir konuda şunu söylemek istiyorum: Mercan'a bu saldırıyı yaptığım için gerçekten çok üzgünüm. Ve ben eğer kötü anlattıysam o sahneyi kusura bakmayın çünkü bu konuda hiç iyi değilim ve inşallah böyle bir şeyi bir daha ki sefere buna benzer bir şey yazmak zorunda kalmam 🥺. Tekrardan çok çok üzgünüm Mercan için. :(
Şarkı adı: Ahmet Kaya'dan Yakamoz. Ahmet Kaya'nın şarkılarını defalarca kez dinledim lakin ilk defa klibini izledim ve bunu sizinle paylaşmak istedim. Bölümle uygun olduğunu düşünüyorum
~~~
5. BÖLÜM - KAYIP
Yazarın anlatımıyla:
Eğer olsaydı yaz yağmurunun yağması ilk buraya yağardı ancak bu gece hiç uğramamıştı, bu nedenle köyün her yerinde susuzluk vardı. Burası Safa Köyüydü, tüm mevsimleri dibine kadar yaşayacağınız bir köy. Kış ayları yollar kar ile kaplanır geçitler zorlanır iken; yaz ayları sıcaktan buraya pek uğrayan olmazdı fakat bugün yaz günü olmasına rağmen ilk defa birileri gelmişti.
Fırat ve Havin yoğunluktan dolayı neredeyse bir yılı aşkın babaannesine uğrayamamışlardı. Havin'e kalsa uzun süre daha gelmek istemezdi çünkü birçok hayvanlara alerjisi vardı ve burası hayvan doluydu lakin merkezde pek bulunamazdı. Bu hayvanların olduğu ortamda alerji hemencecik etkisini gösterirdi. Fırat ise hep gelmek ister ancak babaannesi onu hep dışlardı çünkü onun öz babaannesi değildi ve Fırat, onun aşağılayıcı sözleri yüzünden istediği kadar burada kalamıyordı. Oysaki ömrünü burada geçirebilecek kadar çok seviyordu Safa'yı.
Mavi, yeşil ve yaz olduğu için sarı renklerin hakim olan köy çok güzel bir görünüme sahipti. Safa'nın sessizliği, insanların kafasını toplamak için burayı tercih edildiği çok görüldü. Doğal ve saf güzelliği herkesi kendine hayran bırakırdı ancak bugün sessizlik için değil, son çaresi burası olduğu için gelmişti. Bugün yolunda gitmeyen şeyler yaşanmıştı ve engel olunmasa yolun sonu da kötüye gidecekti. Havin dudaklarını diliyle nemlendirip konuşmak için araladı:
"O muydu?" dedi yaşanan bu olay yüzünden sulanan kahverengi gözlerini eski püskü görünen koltuktaki ela gözlere bakarken. Fırat, kardeşinin sorduğu soruya karşılık öfkesinden hiçbir şey diyemedi, sadece başını hafif sallamıştı. Havin şaşırmadı bu durumdan çünkü böyle bir şey yapacağını biliyordu fakat yine de sorma gereğini duymuştu. Kadınların iffetini lekelemek için aç kurtlar gibi ortalıkta gezen bu tip insanlardan epey korkmaya başlamıştı ve bir gün başına böyle bir şeyin gelme ihtimalinin düşüncesi bile onu korkutmaya yetmişti. Havin'in bunları düşünecek vakti olmadığını iyi biliyordu çünkü şimdi asıl mesele ihtimal değildi, bir plan yapmaktı.
"Ne yapacağız?" sesi korku içeriyordu, nasıl olmasındı, sonuçta ilk defa yaşanılan bir şey değildi. Dünyanın her yerinde kadınların bu tür kâbusu hâlâ yaşanıyordu. Koltukta oturan genç adam bu sorunun ne anlama geldiğini iyi biliyordu ancak cevabı hiç mi hiç bilmiyordu. Bir şey yapılması gerekiyordu, tek bir kadının dahi böyle bir şeye maruz kalmasına hiç kimse razı değildi.
Elindeki demir bardağı bükecekmiş gibi sıkarken tüm damarları iyice belirginleşmişti. Fırat'ın öfkesi tekrar harlanmıştı, fırtınalar kopuyordu içinde. Halının dokumasına odaklamıştı bakışlarını ama gördüğü şey halı değildi. Dişlerini birbirine bastırarak "Onu öldüreceğim." dedi kendi kendine, ardından oturduğu yerden bir hışımla kalktı ve koşar adımlarla evden çıktı. Bu saatten sonra hiç kimse durduramazdı onu çünkü daha önce denemesine rağmen yine de amacına ulaşamamıştı ve bu ona öldürme isteğini daha da çok arttırıyordu. Öfkeli adımlarla arabaya ilerlerken aklını kurcalayan sadece bir şey vardı, ya şimdi kaçmışsa? Kahretsin, onu orada azap çektirip öldürecekti ama gel gör ki kardeşi izin vermemişti. Onu, geçmişte yaşanan olaylar sayesinde kandırabilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERCAN
Teen FictionBalıkesir'de yaşayan bir ailenin başka bir şehire taşındığında bazı aksilikler ile karşı karşıya kalırlar ; geçimsizlik, arkadaşlık, geçmiş, sırlar, genler, değişik kültürler ve bunların hepsi yıllardır gitmedikleri anne ve babasının ana vatanında b...