İçeride telefonlarımızı aldılar ve hiçbir şey söylemeden dördümüzü de azıcık ışık alan bir odaya kapattılar. Birbirimizi zar zor gördüğümüz için Çilek herkesin burada olduğunu kontrol etti.
"Elif?"
"Burada."
"Lidya?"
"Burada."
"Aybike?"
"Niye okulda gibi yoklama alıyorsun amına koyayım. Neyse burada."
"Şu kadarcık yolda -ki sadece oda değiştirdik- bile kaybolacak zeka seviyesine sahipsiniz çünkü."
"AY MİNİK ÇİLEKLİ KEDİM YOK!"
"Al işte. Hayır burada çikekli kedinin ne işi var?"
"Lan çilekli kedi ne?"
"Hani çocuk menüsünden çıkan kafası çilek olan kedi."
"Ha hatırladım. Peki harbiden burada ne işi var?"
"Şans getiriyor çünkü. Buldum bu arada cebimdeymiş."
Yoklamadan sonra hiç konuşmayan Lidya kapıya bakarak kocaman bir çığlık attı.
"ANANI AVRADINI NOLUYOR LAN!?"
"KAPIDA BÖCEK VAR!"
"BU MUYDU YANİ?"
"AĞĞAĞAĞAĞA NE DEMEK BÖCEK VAR ÇIKARIN BENİ BURADAN!"
"Tamam sakin olun."
Ben tepkisizce kapıya bakarken Çilek gidip varolduğu iddia edilen böceği eline aldı.
"E oyıncak bu?"
"Artık susun da ben konuşayım."
" Sen kimsin lan hıyar?"
"Ben dış sesim. Burada bulunduğunuz süre boyunca size yardım edeceğim ayrıca görevleri ve ipuçlarını vereceğim."
"Ha tamam o zaman ne yapacağız biz şimdi?"
"Öncelikle kapıdaki bulmacayı çözüp açımasını sağlamalısınız. Aranızdan bir kişiyi seçip açılan odaya göndermelisiniz. Ancak seçilen kişinin orada göreceği şeyler kimsenin sorumluluğunda değildir."
"Çilek gider bence. Gidersin değil mi Çilek?"
"Yo."
"Allah hepinizi bildiği gibi yapsın ben giderim."
"Lidya'dan beklenmeyen hareketler..."
"Eğer susarsanız ilk ipucunu vereceğim."
"Sustuk sustuk tamam hemen triplenme."
"Ben nasıl insanların içine düştüm ya? Neyse dinleyin bakalım ilk ipucu geliyor..."
Bundan sonrası beni çokta ilgilendirmediği için etrafı incelemeye koyuldum. Sonuçta ben hiçbir şeye yardım etmeyecek sadece dış seste dahil olmak üzere herkesi sinir edip korkutacak ve önümüze çıkan canavarları döverek kovulmamızı sağlayacaktım. Ay ne kadar da uzun bir cümle. Tabii siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama. Bu söz böyle miydi ya. Aman banane. "Ya bu kapıyı kıramıyor muyuz?"En sonunda şifre midir bulmaca mıdır her ne bokumsa onu çözüp Lidya'yı içeri yollarken sanki çok bir halta yaramış gibi davranıyordum.
"Lidya yaşıyor musun?"
"Bilmiyorum burası çooookkkk karanlık. İçerde bir şey varsa bile göremem."
"Yok zeka seviyenden o korkma."Hepimiz korkuyla sıralanıp Lidya'nın yanına giderken en önde Çilek vardı. Ben zaten çıkabilecek herş şeyden korkuyordum. Aybike ise böcek çıkmasından. Çilek yine anneliğini yaparak ikimizinde önüne geçmişti. Eğer bir şey olursa ilk ona olurdu. Ama eğer arkadan olursa da bana olurdu. Bu farkındalıkla tam ortada olup her türlü saldırıdan kurtulmuş olan Aybike'ye döndüm.
"Pişt Aybik"
"Söyle"
"Yer değiştirelim mi?"
"Niyeymiş o?''
"En arkada olmak çok güzel çünkü. Sen de tat biraz bu güzelliği."
"Yok canım istemez kalsın. Ben burada iyiyim."
"Ay götüm Aybik."
"Aynen Elif ondan."
Saniye başı arkamı kontrol ederken Aybik'e baktım. Bok vardı da değiltirmemişti yerlerimizi. Kolumda bir şey hissetmemle Çilek'in yanına koştum. Zaman kötü kolla götü...