Anne

20 5 14
                                    

Bartu'nun evine giderken çıkmadan önce unutmamak için hazırladığım alınacaklar listesine bakıyordum. 3 malzeme -ki bunlara o bile denmezdi- almam gerekiyordu. Balık hafızalının teki olduğum için de yazmıştım işte. Aman ne güzel.

       Jelibon'u Bartu'nun kucağından alırken gülümseyerek teşekkür ettim.
         "Buradan sonra hemen eve mi gideceksin?"
         "Önce şu sokağın başındaki markete uğrayacağım."
         "Aaaa öyle mi ben de markete gidecektim şimdi. İstersen Jelibon burada beklesin biz markete gidip gelelim."
"Olur aslında."

Bartu Jelibon'u içeriye bırakıp geldi ve ayakkabılarını giyip dışarı çıktı. Hiç konuşmadan markete geldik ve ihtiyacımız olanları aldık. Hala hiç konuşmadan marketten çıkmış yürürken yolun kenarında ağlayan küçük bir çocuk gördüm. Poşetimi yere bırakıp hızlı adımlarla yanına gittim.

"Neyin var senin miniğim?"
"HIIĞĞĞIII BEN ANNEMİ İSTİYORUM!"

Minicik bir kız çocuğundan çıkan sese anlam veremez şekilde kalakaldığımda Bartu da yanımıza geldi.

"Niye ağlıyorsun sen bakalım?"
"ANNEM YOKK HÜÜĞĞ"
"Anneni mi kaybettin?"
"HIHIĞ"
"Peki annenin adı ne?"
"...Anne."
"Evet canım annenin adı ne?"
"Annemin adı anne."

Yanlarına yaklaşarak konuştum.

"Diğer insanlar annene nasıl sesleniyor?"
"Anne diye."
       " ..."
       "Anneannen annene nasıl sesleniyor? Ya da baban?"
       "Babam seslenmiyor. Anneannemde benim doğurduğum diyor."
       "Arkadaşları nasıl sesleniyor peki?"
       "Allah'ın cezası diye."
"Ne?"
"Şaka şaka anne diye."
       "Ya Bartu bu çocuğun yaşı kaç başı kaç bize mal mal şakalar yapıyor Allah Aşkına"
        "Ben 4 yaşındayım bir kere."
      
    Derin bir nefes alıp kızın saçlarını okşayarak konuşacakken kız elimi ısırıverdi. E AMA AMINA KODUĞUMUN HAYATINDA BİR VELET TARAFINDAN ISIRILMAMIŞTIM O DA OLDU

"AĞĞĞAAĞAĞA NAPIYORSUN BE"
"SAÇIMA DOKUNMAYA ÇALIŞTIN!"
"YA BİR SİKTİR GİT VELETE BAK!"
"ELİF ÇOCUĞUN YANINDA KÜFÜR ETME!"
"HADİ LAN ORADAN BU MU ÇOCUK!"
"ÇOCUĞUM SEN DE BIRAK ABLANIN ELİNİ!"

Bartu elimi bırakıp bir şey olmuş mu diye baktı. İyi olduğumu görünce de acısı geçsin diye elimi tutup okşamaya başladı. Onun verdiği sakinlikle kızın boyuna erişmek için eğilerek konuştum.

"Bak canım, annenin adı ne?"
"Anne."
"Kimlikte yazan adı ne?"
"Kimlik ne?"
"Hiçbir şey. Anneni nerede kaybettin?"
"Burada."

Kafamı kaldırıp etrafta baktım. Görünürde kimse yoktu.

"En son ne söyledi sana?"
"Burada bekle dedi. O şu karşıdaki manava gitti."

Garip garip çocuğun suratına baktım.

"E annen gelecekmiş ya?"
"Sormadınız ki?"
"Lan madem annen gelecek niye öküz gibi ağlıyorsun?"
"Elif!"
"Aman be."

Karşıdan elinde bir poşet erik tutan bir abla geldiğinde çocuğa dönüp sordum.

"Bu mu annen?"
"Hıhı."

Kadın yanımızda durduğunda ona dönüp hızlıca konuştum.

"Abla senin adın ne ya?"
"Beyza?"
"Valla abla bu çocukla Allah sabır versin."

Bir şey söylemesine izin vermeden elimi Bartu'nun elinden çektim ve poşetleri alıp hızlıca uzaklaştım. Bir kere de akıllısı denk gelse ya.

Gel PisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin