**Manisa, 2001**
“Aaah, suyum geldi!”
Süleyman Ağa, karısının sesiyle paniğe kapılarak gaza daha da yüklendi. Sancısı başladığı anda arabaya atlayıp hastaneye doğru yola çıkmışlardı, ama şimdi suyu da gelmişti. Kadın, arka koltukta sancılar içinde kıvranırken, Süleyman'ın sesini zar zor duyabiliyordu.
"Tamam, tamam, dayan... Geldik!" diye bağırdı Süleyman, ama karısının acıyla yıpranan yüzüne bakarken kelimeleri de, umudu da güçsüzleşiyordu.
Hastaneye vardıklarında Süleyman, arabadan fırladı, hızlıca karısının yanına gidip koluna girdi. "Yardım edin!" diye bağırarak hemşirelere seslendi. Gelen tekerlekli sandalyeye karısını dikkatlice yerleştirirken elleri titriyordu. Kadın hemen ameliyathaneye götürüldü, Süleyman kapıda kaldı.
Yaklaşık altı saattir bekliyordu. Hemşirelerden aldığı bilgilere göre zor bir doğumdu. İçini bir korku kaplamıştı; çocuğuna ve karısına bir şey olmasından deli gibi korkuyordu. Yanında, kardeşi Ahmet Demirel duruyordu. Yaşça küçük olan Ahmet, abisinin bu çaresiz hâline alışık değildi, ne diyeceğini bilemeden bekliyordu.
Birden ameliyathane kapısı açıldı. Süleyman ve Ahmet, refleks olarak oraya döndüler. Bir hemşire, ellerinde minicik bir kız çocuğuyla belirdi. Süleyman hızla yanına gitti, bebeğe dikkatlice baktı; minik, narin bir bedendi ama güçlü bir canlılık hissediliyordu o küçücük bedende.
Bebeği odasına götürdüler. Bir süre sonra doktor Süleyman’a yaklaşıp hafifçe gülümsedi. “Çok inatçı ve oldukça güçlü bir kızınız oldu. Güzelliğinden bahsetmiyorum bile,” dedi doktor.
Süleyman, gerginliği hafiflemiş bir şekilde teşekkür etti, ama içinde tuhaf bir boşluk hissi vardı. Herkes bebeği görmeye gelirken bir saat sonra Ahmet, dayı olmanın verdiği heyecanla sevinç içinde Süleyman’a dönüp, “Ağabey, çocuk doğduğunda ismini ben koyacaktım. Söz vermiştin,” dedi.
Süleyman güldü. “Söz verdik ya, koy bakalım ismini,” dedi. Ahmet, küçük yeğenine sevgi dolu gözlerle baktı ve “Bu dünyalar güzeli kızımızın adı Delal olsun,” diye ekledi.
“Delal, çok güzel bir isimdir,” dedi Süleyman.
“O zaman bebeğin adı Delal Demirel oldu,” dedi Ahmet. Odada memnuniyet dolu bir hava oluşurken, birden telefon çalmaya başladı. Ahmet hızla telefona uzandı, önce dinledi ve sonra sessizce abisine uzattı. Yüzü düşmüştü.
Süleyman bir şey anlamadan telefonu aldı. “Alo?”
“Süleyman oğul! Torunum dünyaya gelmiştir?” Babasının sesi tanıdıktı, ama Süleyman’ın yüreğini sıkan bir şeyler vardı.
“Erê bavo (Evet baba),” dedi Süleyman, içten bir gülümsemeyle.
“Erkek torunum nasıldır?” Bu soru Süleyman’ı dondurdu. Babası “erkek torun” diyordu, ama onun bir kız çocuğu olmuştu.
Süleyman’ın yüzündeki gülümseme bir anda soldu. Babası erkek torun istiyordu, ama onun kız torunu vardı. Babasının sesi tekrar duyuldu: “Erkek torunum olduğuna göre, bundan sonra ağalık senindir, oğul.”
Bu söz, Süleyman’ın yüreğini burktu. Babası, ağalığı vermek için erkek torun bekliyordu. Eğer ki kızı olduğunu öğrenirse, Süleyman’ın ağalığı devralmasına izin vermezdi. Telefonda sessiz kalıp kapattı. Yanındaki karısına dönüp derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM KALMIŞ İNTİKAM {ARA VERİLDİ}
Teen Fiction-Rıha toprakları bir kez daha bir annenin acısıyla kavruldu. Bebeği ellerinden alınıp başka bir bebek verildi o annenin ellerine.Kız çocuğu doğurduğu için aylardır rahminde büyüyen onun bir parçası olan kızını aldılar. Bir anne nasıl dayanabilir di...