3. Bölüm

2K 154 34
                                    

Arcan 'dan

Ağzım doluyken yakalanmamla utançla açıklama yapmıştım. Gülmeye başlayan Saye hemşirenin hemen arkasındaki gülmemek için kendini sıkan adama bakakaldım. Nasıl böyle güzel olurdu ki? Yüzü hem yakışıklı hem de güzeldi. Bedenleri mutfaktan tamamen çıkıp görüş alanıma girerken dikkatle inceledim güzel bedeni. Boylarımız hemen hemen aynıyken onun bedeni benimkinden bir tık daha yapılıydı. Demirden olan kolu aslında hiç de utanacağı gibi kötü bir görüntü yaratmıyordu. Ya da güzelliğine o bile gölge düşüremiyordu. Koluna fazla baktığımı fark etmişken rahatsız olmaması için gözlerimi çektim kolundan. Hemen ayağa kalkarak sağ elimi uzattım sıkması için. Ardından elimdeki keki fark edince hemen tatlı tabağıma bırakarak elimi peçeteye sildim. Elimi tekrar uzatırken sol elimi utançla enseme attım. Elimi tutup sıkarak tokalaştı.

" Merhaba, ben Arcan. Arcan Yılmaz, psikologum, 27 yaşındayım, İstanbul'da yaşıyorum, kendi evi-" elim hâlâ elindeyken utançla ensemdeki elimi ağzıma kapadım. Ne saçmalıyordum Allah aşkına ben? En son böyle bir olayı ilkokulda yaşamıştım.

" Merhaba, ben Emir Mirza Soyer, gaziyim, 29 yaşındayım, İstanbul'da yaşıyorum, kira-" beni taklit ederek konuşup sonda yalancı bir utançla elini elimden ayırarak ağzına kapattı. Açıkça alay ediyordu benimle ama garip olan şuydu ki, bu bile hoşuma gitmişti . Yapma Arcan, yanarız. Daha yeni kaç yıllık ilişkini bitirdin oğlum. Hem de aldatılarak. Tamam, her insan aynı değildi ama bu durum da öyle kolay atlatılacak birşey değildi. Silkelenerek kendime geldim. Kabul, daha şimdiden etkilenmeye başlamıştım ama eğer bu güzel adamla önümde bir şans varsa bile bu sağlam bir zamanda, sağlam şartlarda olmalıydı. İkimiz için de.

Yüzüne baktığımda yüzünde kocaman güzel bir gülümseme vardı. Açıkçası ilk tanışmadan benimle böyle rahat konuşması güzeldi çünkü onunla rahatça ilerileme elde ede bilirdik .

" O zaman çaylarımızı içip terapiye başlayalım mı Mirza? Bu arada yaş farkımız az diye resmi hitap etmek istemedim. Hem böyle daha rahat hissederiz." Mirza ismiyle ikisinin de gerildiğini hissettim.

" Mirza hitabını kullanmıyorum. En azından Emir Mirza diye seslen. Ya da Emir." Güçsüz bir sesle mırıldandı. Ama onun bu tepkisine Saye hemşirenin şaşırdığını gördüm. Ardından arayı yumuşatmak ister gibi konuştu.

" Eee, çaylarımız soğudu. Hadi çaylarımızı içelim de Arcan hocam da havuçlu keklerini yemeye devam etsin." Üçümüzün de gülmesiyle çaylarımızı içip tatlı yemeğe devam ettik.

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

Emir Mirza'dan

Çaylarımızı içmiş, tatlılarımızı yemiştik. Ablam nöbette olduğu için gitmiş, Arcan beyle ben yalnız kalmıştık. Karşı karşıya oturmuşken gerginlikle  pantolonun üstünden tırnaklarımı etime batırmaya başladım. Ama bir el hemen elimi bacağımdan çekerek ayırdı.

" Rahatla lütfen Emir, kötü birşey yok. Bu kadar gerilmeni gerektiren bir durum da yok. İkimiz ne konuşursak konuşalım seni yargılamam. Şimdi bana benimle konuşmak istemenin sebebini anlatır mısın? Problem olarak gördüğün şey ne?" Diye soran adamla hiç düşünmedim bile.

" Sorun...kolumda. Ben iki yıl önce üsteğmendim. Göreve gittik, hain varmış içimizde, önceden haber vermiş. Pusu kurmuşlar. Tüm tim-i esir aldılar 1 hafta işgence verdiler, aklının almayacağı. 1 hafta sonra askerlerimiz geldi bizi kurtarmaya , anca bulmuşlar yerimizi. Bizi çıkarırlarken çatışma başladı. O sırada ben de sol omzumdan vuruldum ama sinirlere gelmiş. Hayati riskle müdahale etmişler ama kurşunu çıkaramamışlar o zaman da kan kaybından ölmeyeyim diye kolumu kesmişler. Sonra bu demiri taktılar işte. Hayatımı alt-üst etti. İş aramaya başladım ablama maddi yardımda buluna bileyim diye. Marketler bile kasiyer de dahil iş vermediler müşteri kaybedeceklerini öne sürerek. İlk başlarda bana yük olan yalnızca mesleğimden alınmamdı, uğruna gözümü kırpmadan öleceğim vatanım için savaşamayacak olmamdı, kan kardeşlerimi koruyamayacak olmamdı. Ayrıca vatanım uğruna kolum gitmişse de ne olmuş? Değmez miydi Atatürk'ümün emaneti bu toprağa bir kol feda etmeye? Beni rahatsız eden de bu değildi zaten. Etraftaki 10 kişiden sekizinin acır gibi bakması, gözleriyle iğnelemesi. İlk başlarda beni hiç rahatsız etmeyen, acısını bile umursamadığım kolumdan aylar sonra tiksinmeye başladım işte. İnsanlar öyle bir düşünce yarattılar ki kafamda, sanki gerçekten bu  durum utanılacak birşeymiş gibi." Rahatlamıştım biraz. İçindekileri dökmüştüm.

" Yaşadıkların çok acı demeyeceğim sana. Çünkü bunlar çok gurur duyulacak şeyler. Asıl acınası olan kendi bütünlük, güzellik algılarına uymayan insanlara psikolojik şiddet göstererek kendilerini sorgulatan bu insanlar. Halbuki kendileri bir bütün bile değilken. Çünkü onların uğruna savaştıkları, çabaladıkları şeyler yok. Onlar yalnızca günlük kaygılarını önemseyen insanlar. Yani onların lafları yüzünden kolunu bir eksiklik olarak görüyorsun ya, sen o kolla bir bütünsün. Uğruna savaştığın vatanın var. Korumak için çabaladığın bir ablan var. Sen bunların hepsiyle bir tamsın." Konuştukları gerçekten insanı rahatlatıyordu, ses tonu gibi.

" Koruyamıyorum ki, insanlar yüzünden dışarıya bile çıkamıyorum. Dışarıda başına birşey gelirse dışarıya çıkamam bile." Diye mırıldandım deşenceli bir şekilde.

" Çık, insanlar sana, senin zevklerine, kararlarına, duygularına üzülüp üzelmemene önem vermiyorsa sen de onlarınkine saygı duyma. Senin için gurur sebebi olan kolundan rahatsız oluyorlarsa gözlerine sok. Hatta birlikte gidip rahatsız edelim. Hadi, kalk kalk." Beni kolumdan tutup kaldırırken şaşkınca baka kaldım. Bu adam biraz çatlak mıydı? Ama aslında belki de güzel fikirdi. Belki de biraz ben onları rahatsız etmeliydim. Zorla ayak uydurarak kapıya doğru gidince askılıktaki kollu hırkaya uzanmıştım ki, elimden alıp kendi omzuna attı.

"Hava sıcak. Ben alıyım hırkanı, hava soğursa veririm sana." Diyerek elimden tutup sürüklemeye başladı. Ben ise birleşen ellerimize baka kalmıştım.

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Arcan'ın getirdiği yere şaşkınlıkla baktım. Lunapark? Yol boyunca gördüğümüz insanların hepsine savaşa girmiş gibi gözlerimizi dikerek gelmiştik ve geldiğimiz yer lunaparktı.

" Şaşkın ördek gibi bakma. Çok severim lunaparkı, ama yükseklik korkum var. Madem bu gün seni bir korkunun üstüne gitmek için zorladım ve bunu beraber yaptık, o zaman benim korkumu da beraber yeneceğiz. Hem sana güveniyorum dEmir adam. Bana birşey olursa kurtarırsın artık. Koskoca üsteğmensin."  Bizim için dönme dolaba bilet alarak ikimizi sürükledi. Ben ise onun bu çatlak tavırlarıyla dilimi yutmuştum sanki. Dönme dolabın birkaç dakika sonra hareket etmesiyle nefesini tuttu. En tepeye kadar gelip aniden durunca sıkıca koluma yapışan bedenden gelen kokuyla gözlerim kapandı. Yükseklik korkusu olan Arcan'a birşey olmasına asla izin vermezdim. Ama umarım bu hızlanan kalbimle ben buradan sağ salim çıka bilirdim.

🌈🌈🌈

Hiç hoşuma gitmeyen bir bölüm ve paylaşıp paylaşmamakta kararsızım ama yine de paylaşıyorum. Eğer hoşunuza gitmezse söyleyin kaldırayım bölümü.

Sizi çoooook seviyorum ❤️ ❤️ 🌼

Giriftar-(BxB) MPREGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin