SATILMIŞ

-10-

Bayram telaşına giriyoooruzzz🥳

Bu yüzden geç bölüm sorunu olabilir, ama hallediyorum...

{Oylarınızı yerimm lüttpeen
oy verrin🥺}

;

Ender beyin evinden ayrıldıktan sonra Adar orman yoluna girdiğinde korku zehrini salmış uzunca bir müddet bırakmamıştı.

"Neden buraya geldik Adar"

Gayet sakindi, otoriter soğukluğuyla boşta kalan tek eliyle sigarasını dudakları arasına alıp ateşe verdi.

"Küçük bir işim var, halledip döneriz"

Rahatlamalımıydım? Ormanın soğukluğu arabanın içine kadar ulaşmıştı adeta.

Dikenleşen tüylerimi gizlemek ister gibi kollarımı birbirine bağlayıp yolu izlemeye devam ettim.

Ahşap kulübeye vardığımızda çiseleyen yağmur hızını arttırmış sanki gündüze kızmış gibi gürlüyordu.

Adar arabadan inip benim inmemi dahi beklemeden kulübeye koşunca bir süre şaşkınlıkla arkasından bakıp kulübeye yürüdüm.

Sobanın yanındaki kutulardan odunlar çıkarıp sobayı yakmaya koyuldu.

Bu sessiz, harabe biyere neden gelmek istiyordu ki.

Yanan sobanın sıcaklığı perdesiz cama çarptıkça uykumu getiriyordu, bir kaç defa esnememi avcumla sakladığımı görünce köşedeki tek tezgahlık yere gidip birşeyler kurcaladı.

Biraz sonra da elindeki cezveyi sobanın üzerine yerleştirip gözlerini kısarak beni süzdü.

"Uykun mu geldi"

Hıı der gibi başımı sallamakla yetinip camdan dışarıyı izlemeye devam ettim.

Yağmur öyle gür öyle güzel yağıyordu ki, eskimiş çatıya düşen parçaları sanki ninni mırıldanıyordu.

Sobanın pencereye yansıyan görüntüsü ile karşıma öyle güzel manzaralar seriyordu ki büyülenmemek elde değil.

Adar elinde iki bardakla yanıma otururken bardağın birini bana uzattı.

Sobada kahve yapmıştı bizim için, bir yudumu damağımdan aşağı geçirip yuttuğumda acıyla yüzümü buruşturdum,

"E bu şekersiz" elimle dudaklarımı silerken konuştuğum için bir kaç saniyeliğine dudaklarımda oyalanıp kahvelerini kahvelerime çıkardı.

"Şekersiz kahve değil, sade kahve"

Sanki aksini iddia eden vardı, omzumu silkip,

"Yoo gayette şekersiz kahveymiş bu" dedim yaramaz çocuklar gibi.

Gözlerini kısıp dudaklarını kıvırdı,