Akrep

25 4 8
                                    


Ayaklarım çıplak bir şekilde koşuyordum. Çıkış yolu yoktu, sanki bir labirent içindeydim. Sağa dönünce aralık bir kapı görüp kendimi içeri attım. Dışarıdan daha tehlikeli olamazdı. Oda tozlu ve sadece gün ışığı ile aydınlanıyordu. Odanın ortasında üstü örtülü bir sedye vardı, açmaya korkuyordum. Yavaş yavaş yürüyüp çarşafı kaldırdım. Büyük bir korkuyla çığlık attım, kırmızı çarşafa sarılmış biri vardı. O an da kulaklarım çınlamaya başladı ve biri bana sesleniyordu. Işıl..


Terler içinde yatakta doğruldum, çok kötü bir kâbus görmüştüm. Biraz kendime geldikten sonra soğuk suyun altına attım kendimi. Duştan çıktıktan sonra saçlarımı kurutup mutfağa girdim. Kendime kahve yapıp sokağı izlemeye başladım. Kafamda o kadar çok düşünce vardı ki bir gün patlayacaktı. İş arama çabamda işe yaramamıştı, tamamıyla işsizdim. Derin düşüncelere dalmışken, kapı sesiyle bütün dikkatim dağılmıştı. Ev arkadaşım olamazdı çünkü çok fazla eve gelen birisi değildi daha çok sevgilisiyle kalırdı. Bıkkınlıkla kalkıp kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda karşımda Gülşah vardı. Elinde bir sürü poşetle kendini içeriye attı. Kendisi karşı evin kızıydı, taşındığım günden beri peşimi bırakmaz kafasına göre sormadan bana gelirdi. Kendisi seviyordum ama her zaman çekilmiyordu. Poşetleri tezgâha bırakıp heyecanla yanıma geldi.

- ''Bugün sendeyim, kız gecesi yapacağız.'' Dedi büyük bir heyecanla. Onun bu haline gülmeden edemedim. Elimden tutarak beni yatak odasına sürükledi, dolabımın kapağını açıp bana döndü.

- ''Dışarı mı çıkıyoruz?'' diye sordum. Bugün hiç havamda değildim. Büyük bir istekle kafasını salladı. Onunla hiç tartışmaya bile girmeden pes ettim, biliyordum ne yapıp ne edip beni ikna edecekti. Aynanın karşısına geçirip baştan sona süzdü beni.

- ''Biliyor musun? Birçok kızın makyajla bile elde edemediği bir güzelliğe sahipsin. Saçların sıradan kahve olmasına rağmen ela gözlerinle çok uyumlular.'' Diye somurttu. Kendisi de çok güzeldi sarışındı, mavi gözlü ve incecikti.

- ''İltifat edilince ne diyeceğimi bilmiyorum, biliyorsun.'' Bunu derken ki surat ifadem komik olacak ki gülmeye başladı. Ona dil çıkarıp dolaba döndüm.

- ''Nereye gideceğiz peki?'' diye sordum. Gözlerini kaçırdı. Tabi ya, anlamalıydım. O çocuk ve onun arkadaşı da olacaktı. Ben hayır demek için ağzımı açacakken konuşmaya başladı:

- ''Hemen olmaz deme bu gecelik sadece yanımda ol. Arkadaşı gelsin istemiyordum ben de ama sanırım senden hoşlanıyor.'' Diyerek gözerini kaçırdı. Çok sinirlenmiştim o çocuk o kadar yılışık ve aptaldı ki oturup konuşacak bir şey bulamıyordum.

- '' Bu son olacak Gülşah, haberin olsun yoksa çok pis kavga ederiz.'' Dedim. Üstüme atlayarak sarıldı. Söz vermişti bu son olacaktı. Dolaba tekrardan geçip kendimize kıyafet bakmaya başladık. Siyah bir elbise seçmişti kedisine. Ben de siyah elbisemi giyecektim omuzlarım geniş olduğu için bu elbiseyi yakıştırıyordum kendime. Gülşah'a döndüğümde çoktan hazırdı ve beni bekliyordu makyajımı yapmak için. Gözlerimi devirip oturdum bana kalsa makyaja bile gerek yoktu ama giydiğim elbise makyaj istiyordu. Saçlarım konusunda çok şanslıydım sanki maşa yapılmış gibiydi uğraşmak zorunda kalmıyordum. Ela gözlerimi öne çıkaracak bir makyaj yapmıştı, ruju sürmek için aynaya yaklaştım ve kırmızı rujumu sürdüm.

- ''Hadi gidelim artık canım.'' Diye kapıya yürümeye başladım. Topuklu ayakkabılarıyla arkamdan geliyordu arada ayağını burkması onu çok tatlı yapıyordu. Evin önünde beklemeye başladık. Mahallenin başında o tanıdık araba belirdi, kaçıp gitsem ne olurdu ki? Ben bunları düşünürken araba çoktan önümdeydi. Arabanın arka kapısını açıp oturdum. Kafasını çevirip sırıtarak bana bakıyordu. O an aklımdan geçenleri yapsaydım, ben hapiste o da mezarda olacaktı. Derin bir nefes alıp yapmacık bir gülüşle karşılık verdim. Yol boyunca herkes sohbet ederken ben sadece yolu izledim. Araba durduğunda etrafıma baktım. Arabadan indiğimde kulağım yüksek müzik sesi ile dolmuştu. Sırtımda bir el hissedince irkildim. Efe'ydi. Başka kim olabilirdi ki. İçerisi adım atılacak gibi değildi herkes birbirine sürtünerek yürüyebiliyordu. Oturup ceketimi çıkardım. Gülşah'ta Hakanla beraber oturmuşlardı çoktan. Sohbete başlayıp bizi yalnız bırakmışlardı. Efe bana dönüp konuşmaya başladı:

- ''Işıl, sen Kimya mezunuydun değil mi?'' diye sorunca şaşırmadan edemedim ilk defa gevşeklik yapmamıştı.

- ''Evet, bu soruyu sorduğuna göre sende ilgilisin sanırım.'' Diye konuştum. Gülümseyip kulağıma yaklaştı.

- ''Benimde kimyama bakabilir misin diye soracaktım.'' Deyince anlamayarak ona baktım. Tekrar bana doğru yaklaştı.

- ''Aşk insanın kimyasını değiştirir, bak bakalım sende benim kimyamı değiştirmiş misin.'' Bunu demesiyle beraber aptal gülüşünü yaptı. Çok fazla daralmıştım. Gülşah, halinden memnundu. Ayağa kalkıp çantamı aldım nefes almam lazımdı. Efe arkamdan seslense de duymazdan geldim. Arka kapıdan kendimi dışarı attım. Buz gibi hava yüzümü okşamıştı. Çöp konteynerleri vardı. Dar ama uzun bir sokaktı. Nefes alıp verirken iki tane siyah araba geldi. Arabanın içi gözükmüyordu. Bir anda panikledim neyse ki çöpün arkasındaydım karanlıkta göremezlerdi. Öndeki arabadan iki tane takım elbiseli adam indiler. Ellerinde çöp poşetleri vardı ve benim olduğum yere doğru gelmeye başladılar. Sessizce eğilip bekledim. Çöpü attıklarında irkildim. Kafamı çıkarıp baktığımda arabaya doğru yürüyorlardı. Arkadaki arabanın camı açıldı. Her kimse yüzü belli olmuyordu karanlıktan. Dirseğinde akrep dövmesi vardı. Tam geri çıkacakken ayağımla bir şeye bastım ve o karanlıkta ses çıkmıştı. Arabanın içindeki yüz benim tarafıma doğru dönünce vücudum buz kesildi. Bir şey yapmalıydım yoksa görecekti beni. Çantamı sıkıca tutup arkamı dönecekken biri beni tutup geriye çekmişti.

Bu da neydi şimdi? Kim çekmişti ve neden çekmişti?


İlk bölümün sonuna gelmiş bulunmaktayız. Yorumlarınızı benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

DEVAMI GELECEK.. takipte kalın, Hoşçakalın.


ALIŞILMIŞLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin