Chris'ten
Hyunjin'in attığı konumu açıp apar topar evden çıktım. Neden bu kadar endişelendim bilmiyorum ve şu an düşünmek istemiyorum. Arabamı çalıştırdım. Trafik olmaması için dua ediyordum. Kırmızı ışıklara takıla takıla Hyunjin'in yanına geldim. Kumların üstünde bacaklarını kendine çekmiş, saçları esen rüzgarda savrulan küçük bir çocuk vardı. Masumdu, dokunulmazdı. Hemen yanına gittim ve seslendim "Hyunjin, ben geldim."
Kafasını çevirdi, gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Hala daha ağlıyordu. Hiçbir şey demedi, ben de yanına çöktüm. "Bir şey demene gerek yok Hyunjin. İstediğin zaman konuşabilirsin." dedim. Dolu gözlerle bana baktı ve kafasını göğsüme dayadı. Boğuk bir ses geldi sonrasında.
"Teşekkür ederim." Gülümsemeden edemedim. Kollarımı biraz tereddüt ederek Hyunjin'e sardım. Sorun olmamış olacak ki kendisi de kollarını sardı bana. Ağlıyordu, hafif de sarhoştu sanki. İçtiği bira şişeleri duruyordu hala. O ağlarken ben saçlarını sevdim. Daha sıkı sarıldı, daha çok sevdim. Gözümde bir bebekten farksızdı. Burnunu çekip benden ayrıldı. Gözlerine baktım. "Benim için buraya neden geldin? Neden?" diye sordu. Sesi titriyordu. Sonra da ağlamaya başladı. Hemen kollarımı tekrar sardım. "Hey hey, Hyunjin ağlama oğlum. Lütfen. Neden gelmeyeyim? Bir öğretmen öğrencisi için her şeyi yapar bunu unutma. Kim olsa aynı şeyi yapardım." dedim. Sahi yapar mıydım? Yoksa Hyunjin'e mi özeldi? Şu an bunları düşünmenin sırası değildi ama. Daha önemli bir işim vardı. Sardığım bedenden bir ses geldi yine. "Kim olsa aynı şeyi yapma." dediği şeyle kahkahayı bastım. "HAHAHAHAHAH, Hyunjin alemsin ya. Tamam, kim olsa aynı şeyi yapmayacağım." dedim. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Ciddi bakmaya çalışıyordu ama çok tatlıydı. Sırıtmadan edemiyordum. "Söz mü?" dedi ciddi olmaya çalışarak. "Söz." dedim ciddi olarak. Ve hiç beklemediğim bir hareket yaptı.
Yanağımı öptü. Kuru ve küçük bir öpücüktü. Utanmış olsa gerek benden tamamen ayrılıp arkasına döndü. Yine gülmeden edemedim. Arkadan ona yanaştım. Sonra da omuzlarından tutup kendime çektim. "YA NAPIYORSUNUZ?" diye bağırdı. "Sarılıyorum Hyunjin. Ayrıca bağırma. İnsanlar yanlış anlayacak." dedim sakin bir şekilde. Kafasıyla benj onayladıktan sonra iyice yerleşti. Saçlarını sevdim, öptüm. Bana neden böyle olmuştu bilmiyorum ama Hyunjin korumam gereken bir eserdi benim için. Şarkı söylemeye başladı bir anda. Mırıldanarak söylese bile sesi çok güzeldi. Sanırım şarkıyı bana ithaf etmişti."The world was on fire and no one could save me but you..."
Şarkısına eşlik etmeye başladım. Çok seviyordum bu şarkıyı. Bana söylenmesi daha da sevmeme neden oldu. Beraber şarkıyı söylerken Hyunjin bir an durup hızla doğruldu. Şaşkınlığım yeni geçerken "Bir şeyler yiyelim mi?" dedi. Gülümsedim, yüzünü kapatan saçlarını aralayıp kulağının arkasına sıkıştırdım. "Yiyelim." dedim. Mutlu mutlu ayağa kalktı. Peşinden ben de kalktım ve arabaya gittik.
7/24 açık bir markete geldik. Yiyeceğimiz şeyleri aldık ve camekanın önüne oturduk. Hyunjin "Gerçekten teşekkür ederim." dedi. "Her zaman, ben her zaman buradayım Hyunjin. İstediğin zaman ara, yaz. Hep buradayım." dedim gözlerinin derinliklerine bakarken. Birkaç saniyenin ardından hızla gözlerini kaçırdı. Bu utanmış halleri hoşuma gitmişti. Sonra açıldı. Bu sefer de çok konuşmaya başladı. Küçükken kolunu kırdığını, neden resme başladığını, hayalindeki mesleğin ne olduğu hakkında uzun uzun konuştu. Bana fikir sordu, söyledim. Resimden bahsederken "Sizin istediğiniz tabloyu yapmak istiyorum." dedi. Şaşkınlıkla gözlerimi araladım. "Ciddi misin? Hyunjin gerek yok. Başta istemedin." dedimse de Hyunjin yapmakta ısrar etti. "Lütfen, hem bu geceyi telafi etmiş olurum. Teşekkür babında." dedi. Ben de kabul ettim. "Ama ayrıntıları daha sonra konuşalım. Burada konuşulmaz." dedim imalı bir şekilde. Sırıtmakla yetindi. Yemeğimizi yedikten sonra dışarı çıktık. Cebimden sigaramı çıkardım ve bir dal yaktım. Hyunjin köşeden isteyen gözlerle bakıyordu. Paketi ona uzattım. Bir dal da o aldı. Dudaklarına yerleştirdiği sigarayı yaktım. "Bir daha olmasın." dedim kızar gibi. "Olacak gibi duruyor." dedi. "Ne demek şimdi bu?" Sorduğum soruya güldü bana doğru yaklaştı. Aramızda çok az bir mesafe vardı. Çektiği dumanı yüzüme üfledikten sonra konuştu.
"Bir tablo yapmak kolay değil. Hele ki seks tablosu."
"Anlayacağın, resimlerimi yaparken sigara içiyorum. Daha çok odaklı hissediyorum." diye ekledi. O halini düşündüm de seks tablosundan bile güzel bir tablo vardı. Uzun bir sessizlikten sonra sigaramı söndürdüm. Hyunjin de benden sonra söndürüp arabaya geçti. Radyoda kısık sesle çalan müzikten başka ses yoktu. Konuşmadan yolu yarıladık. Hyunjin evine gitmek istemediğini söyledi. Fazla üstüne gitmedim. Arkadaşı Yeonjun'un evine bıraktım onu.
Eve geldiğimdeyse aklımda tek bir şey vardı, Hwang Hyunjin'den çok hoşlanmıştım.°
°
°
°
°
°
°
°
iste o coookk beklenen bolum geldi 🙏🏻🙏🏻
sonunda degil mi
artik yavas yavas basliyor asklari
bir tablo vesile oldu baksaniza😏
bolumlerim kisa oluyor ama uzatmaya calisacagim
umarim begenirsiniz
oylamayi ve yorum yapmayi unutmayin
seviliyorsunuz 😽😽
AY HAYIRLI BAYRAMLAR
soylemeyi unuttum😭😭
bayram sekerlerimm💗💋