Gözlerimi araladığımda büyük bir baş ağrısıyla uyanmıştım. Acıyla yüzümü buruşturup yavaşça yatakta doğruldum, parmaklarımı saçlarımın arasından geçirip birkaç dakika başıma masaj yaptım.
Sonrasında bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıp ayağa kalktım. Yaşadığım her şey çok yeniydi, yaşadıklarımın yanı sıra yaşadıklarım çok hızlı ilerliyordu ve bu da maalesef kontrolü kaybetmemi sağlıyordu.
Bu bir gün içerisinde bile sayamadığım kadar kaybetmiştim, ben böyle birisi değildim. Tamam, küçükken babama veya ablama karşı baş eğmiştim fakat adı üstünde küçüktüm. Fakat, olan onca şeyden sonra kendi ayaklarımın üstünde duran bir kadın olmuştum. Şu anki şartlarım bu olsa bile, baş eğmemeli ve harekete geçmeliydim.
"Uyanmışsın." Dedi görünmez adam. Cevap vermedim, öylece ilerleyip odamın içerisinde bulunan tuvalete girdim.
"Konuşmama sebebin?" Dedi, umursamadım. Çeşmeyi açıp yüzümü yıkadım. "Dolapta ihtiyacın olabilecek şeyler var." Dedi bu seferde, takmadım. Açık saçımı bileğimden çıkarttığım tokayla topladım.
Diğer ihtiyaçlarımı sonra hallederdim.
Tuvaletten çıktım ve yavaş adımlarla içerisinde ağrı kesici bulunduğundan emin olduğum çekmeceyi açıp ilacı elime aldım. İlacı aldıktan sonra, yatağın yanında bulunan komodinin üstünde bulunan sürahiden bardağa su doldurdum.
Daha fazla beklemeden ilacı ağzıma attım ve suyu içtim. "Onun ağrı kesici olduğuna nasıl bu kadar eminsin, belki değil." Dediğinde bir şey söyleme tenezzülünde bulunmayıp yatağın içine girdim.
Onun ne kadar iyi bir gözlemci olduğumu bilmesine gerek yoktu.
Aynı şekilde komodinin üstünde bulunan kumandayı elime alıp karşımda duran kocaman televizyonu açtım. Evet, kendi odamdaymış gibi rahat edemesem de en azından rahat olduğumu düşünmesi için böyle davranıyor, onu yok sayıyordum.
Herhangi bir kanala girip kendimi karşıma çıkan dizilere verdim. Bir saat belki geçmiş belki geçmemişti bilmiyordum fakat görünmez adam bir şey söylememişti. Çokta takmamıştım aslında, işime bile gelirdi.
Çünkü onun konuşmaması ve benim bir şeye odaklanmam, yaşadığım şeylere bir mola vermişim gibi olmuştu. Sonunda gözlerim ağrımaya başlayınca televizyonu kapattım ve kafamı iyice yastığa koyup gözlerimi kapadım.
O an, görünmez adam konuştu. "İyi uykular." Demesi beklenmedik bir şeydi çünkü, boynuma bıçak dayayıp her koşulda beni ilaçla bayıltan bir adamın benim için iyi bir şeyler söylemesi garipti.
Fakat, ben yine bir şey söylemedim ve yine susmayı tercih ettim. Birkaç dakika sonra ise kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
Luther Harvey
Melisa, uykuya daldıktan sonra odanın içinde bulunan kameraları kapattım. Saatlerdir odayı izliyordum zaten, bence yeterliydi.
Ellerimle gözlerimi ovuşturduktan sonra bir süre gözlerimin kararmıştı. Umursamayıp ayağa kalktım ve kendime bir bardak daha kahve doldurdum.
Aslında sadece on dakika içerisinde Melisa'yı yanıma almaya karar vermiştim ama şimdi ise ona on dakikadan fazla katlanacaktım.
Gerçi, yaşadığımız ilk vukuattan sonrası dışında Melisa'nın yaptığı çok bir şey yoktu. Fakat yine de son iki saattir gösterdiği tavır sinirlerimi bozuyordu.
Uzun yıllar sonra, ilk aşkımla karşı karşıyaydım. Evet, ilk kez karşılaşmamıştım fakat ilk kez onunla gerçekten konuşabilecek fırsatı bulmuştum. Sonuç olarak, Melisa, konuşmak yerine öylece yatmış ve hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı.
Pekâla, konuşmasını başından beri çok beklemiyordum. İtiraz etmesini, onu bırakmam için bağırmasını ve sınamasını bekliyordum ancak bunların hiçbiri olmamıştı.
Asıl anormal olan ise buydu.
Açık olursak, şu anlık Melisa'ya kim olduğuma dair açıklama yapmayı planlamıyordum. Uzun zaman sonra, o belki beni hatırlamazken bile ne konuşacağım hakkında gram fikrim de yoktu.
Ama, ben onunla ne konuşsam olurdu.
Daha fazla kendimi düşüncelerle boğmak istemeyip Melisa'nın odasında ki kameraları tekrar açtım. Kontrol edecektim. Evet, sadece kontrol.
Bu senin daha çok düşünmeni sağlayacak, Luther. Kontrol dışında onu izleyeceksin.
Hak vermiyor değildim, ama onu izlemek benim daha fazla düşünmemi sağlayacaksa şayet; Sonsuza kadar düşünmeye vardım.
Kameralar saniyeler içinde açılırken Melisa'nın en son kameraları kapattığım gibi aynı pozisyonda yattığını gördüğüm de kaşlarım çatıldı.
Ne yani, bu kız uyurken haraket etmiyor muydu?
Bozuntuya vermedim, incelemeye devam ettim.
Şu an yaptıklarım belki bir sapıklıktı. Düzeltiyorum, kesinlikle bir sapıklıktı. Fakat izlerken kesinlikle içimde art niyet yoktu. Sadece... Sadece biraz huzur içinde olmaya çalışıyordum sanırım.
Çünkü Melisa, o bilmese de, bana çoğu zaman çocukluğumun huzurlu yanlarını hatırlatıyordu.
Bakışlarım önce saçlarında gezindi, sonrasında saçlarından kapalı gözlerine, kapalı gözlerinden gayet düzgün şekilli burnuna ve oradan da dudaklarına.
Yutkunma hissiyle dolup taşarken gözlerimi anında dudaklarından çekip, yanağında ekrandan belli belirsiz görünen çillerine doğru baktım.
Uyurken melek gibi gözüken kadına son bir kez bakıp bu sefer sonuncu olacağını umut ettiğim kez kamerayı kapattım.
Küçükken, Melisa çoğu zaman bana imkansız gelirdi.
İmkansız diye bir şey var mıydı bilmiyordum.
Fakat, Melisa artık benim için tamamen imkansız gibiydi.
Melisa benim, imkansızımdı.