Bu bölümü hepinizin hem sıkılmadan okuyabilmesi için biraz kısa hem de eğlenceli olması için biraz uzun tutmaya çalıştım. Dikkat dağınıklığı durumundan muzdarip biri olarak uzun bölümleri ve açıklamaları okumanın verdiği zolukların ne kadar sinir bozucu olduğunu biliyorum. Uzattım biraz kusuruma bakmayın. Bu bölüm her şeye rağmen yorumlarını esirgemeyen tüm arkadaşlarıma ithaf edilmiştir. Her birinizi çok seviyorum. Keyifli okumalar...
Damian malikanenin geniş koridorunda Dick'in yanında ilerlerken anlattığı şeyleri dinliyormuş gibi yapmaya çalışıyordu.Ellerini pantalonunun cebine attı ve sesli bir şekilde iç geçirdi. Saatlerdir aynı nutuğu dinliyordu, sıkılmıştı. Ama Dick onu dinleyip dinlemediğini kontrol etmek amaçlı sürekli "hı?" diye onay beklermişçesine soruyordu. Her anlattığına kafa sallayarak ya da "hm hmm" diye mırıldanarak onay veririmişçesine cevap veriyordu. Cebindeki telefonun peş peşe titrediğini hissedince meraklanıp kim olduğuna bakmak için cebinden telefonunu çıkardı.
Jon: hEY
Jon: Meraklandım.
Jon: Cidden beni ghostluyor musun?
Jon: hArİkA
Damian: seni öldürmedim?
Dick kardeşinin dikkatinin dağıldığını çoktan farkına varmıştı, yürürkenki tempoları düşmüş ve Damian'ın tek kaşı havalanmıştı. Dick, Damian'ı meraklandıran şeyin ya da şaşırtan şeyin ne olduğunu kendi de merak etti. Hafifçe diresiğiyle Damian'ı dürterek "N'oldu?" Damian ilk olarak telefonunun ekranını acele etmeden kilitledi ve durşun düzeltti. "Pek büyük bir şey değil" diyerek bir yandan avucunun içinde titremesini hissettiği telefona baktı.
Jon: Ah sonunda
Jon: Bana sonunda cevap veriyorsun
Jon: Ancak aklına geldim sanırım
Damian: Seni öldürecek olsam şimdiye kadar yaşamana izin vermezdim
Jon: Ah sağol, gururum okşandı
Damian geniş koridorlardan bahçeye çıkınca derin bir nefes aldı, telefonunu cebine koyarak esnedi Dick'in gülümsemesini gördü. Gülümseyerek baktığı yerde Alfred duruyordu, Dick "Beni arasan buralarda olacağım" dedikten sonra Damian'ın saçlarını hafifçe karıştırarak Alfred'in yanına doğru ilerledi. Damian Dick'in elini çekmeye çalışmadan sadece ofladı ve tekrardan "hm hmm" diye mırıldanarak cevap verdi. Bahçede güzel bir banka oturduktan sonra telefonunu çıkarıp Jon'a mesaj atmak için sohbetlerini açtı.
Damian: Sana cevap vermemem düşünmediğim anlamına mı geliyor?
Jon: eVeT???
Jon: Daha elzem işlerin var tabii.
Damian: Tüm bunlar neyin nesi?
Jon: GÖRÜŞMEK İSTEMİYORSAN SÖYLEMEN YETERLİ.
Damian: Jon
Jon: Damian.
Damian: Tanrım, gerçekten hastasın
Jon: bEn Mi hAsTAyım?
Damian: Bana adımla seslenmezsin
Jon: kim demiş?
Damian: Ben
Jon: Seslenirim.
Damian: Bayan Lane'i aramalıyım, ateşin hala var.
Jon: DAMIAN!
Damian: Cümlelerinin.sonuna.nokta.koyuyorsun.
Jon: Sende benimle konuşmuyorsun.
Damian: Benimle uykunda daha kibar konuşuyorsun ;)
Jon: dur. ne dedim
Damian: Beni ne kadar çok sevdiğini ve ne kadar ateşli göründüğümden bahsedip durdun.
Jon: Ha ha
Damian: Uyurken dürüstsün Kent
Jon: Seni hastayken görelim madem Damian?
Damian: O halde hep hastasın?
Jon: nE? NEDEn??
Damian: Uykunda beni hep sayıklıyorsun..
Jon: Evime gizlice girmeyi CİDDEN bırakmalısın.
Damian: Ne var Kent? Sende görüşmek istemiyorsan söylemen yeterli.
Jon: Lafı nereye çekiyorsun???
Damian: ateşliyim
Jon: evet
Jon: yani evet? lafı nereye çekiyorsun??
Damian: kabul ettin.
Jon: yooooo
Damian belli belirsiz sırıtarak ayağa kalktı ve cebindeki telefonun titremesine aldırış etmeden etrafta dolanmaya başladı. Jon'u biraz bekletmek ve neler yazacağını görmek istemişti, sohbeti keyifliydi, kendi de keyifliydi aslında. Dick ve Alfred de yürüyerek sohbet ediyorlardı, Damian telefonunun titremeleri durunca cebinde çıkardı ve mesajları hızlıca okumaya başladı.
Jon: Hep saçma şeyler söyleyen benim zaten
Jon: Of gerçekten
Jon: Çıkıp gidiyorsun hemen
Jon: Hangi cehennemin dibindesin?
Jon: BENİ REZİL EDİP
Jon: GİDEMEZSİN
Jon: DUYDUN MU BENİ BAY WAYNE
Damian Dick'in yanından geçerken, gözlerinin telefonunda olduğunu hissetti ve biraz yana çekilip yürümeye devam etti.
Damian: Bence gayet 'normal'sin.
Jon: Sağol, iltifat.
Damian: Elbette.
Jon: Ne dedin sen?
Damian: Ne dedim?