"Ne yani, sırf bir özenti velet yüzünden ben, öğle arası beni mutlu eden tek şeyden, basketbol sevdamdan vazgeçeceğim, öyle mi?" Ayağım ile yerde ki küçük taşları itelerken, yanımda olan ve bana olayı anlattığı an sinirden kriz geçirmeme sebep olan Jimin'e bağırıyordum.
"Ulan birde yeni öğrenciymiş ya?" Sinirle yüzümü, gerginlikten eli ile yüzünü ovalayan Jimin'e çevirdim. Sadece dinliyordu, daha doğrusu sinirimin yatışmasını bekliyordu.
"Ben anladım ki senin anlama kıtlığın var Jungkook. Daha kaç kere söyleyeceğim, geçici bir süreliğine diye?"
"Bana ne amına koyayım? Nasıl kavga başlattıysa öyle temizleyecek olayı..." Aklıma gelmeyen şey yüzünden şaşkınca ona döndüm. "Adı ne demiştin?"
"Suga demiştim ama sen beni konuşturmadığın, üstüne birde dinlemediğin için anlamamışsındır."
"Her ne sikimse. Nerede şimdi o piç?"
"Ne bileyim ben? Sanki tanıyormuşum gibi bana soruyor bir de. Hayır, olayı da senin gibi sadece duydum, neden ben yapmışım gibi bana bağırıyorsun?"
Yersiz sinirim yüzünden iki saattir bağırtımı dinleyen Jimin'e doğru döndüm ve ellerimi havaya kaldırdım.
"Tamam, haklısın. Senin bir alakan yok. Ama ben ne yapayım? Okula yeni bir öğrenci geliyor, geldiği gibi maç yapıyor, üstüne bir de sinirlendiği için kavga çıkartıyor ve Hocalarda kurunun yanında yaşta yanar hesabı, öğle araları kimsenin basketbol oynamasına izin vermiyor." Nefes almadan lafımı bitirdiğim gibi, kaşları çatık ve garip bir şekilde bana bakan Jimin'in ifadesini umursamadan hemen devamını getirdim konuşmamın.
"Haklısın, bunda sinirlenecek ne var?" Tabii bitirirken biraz bağırmış bulundum, bağırırken de hafif yüzüne tükürmüş...
Hızlı ve seri adımlar ile, arkamdan geldiğinin bilinciyle okul binasına girmiş ve hızla merdivenlerden çıkmaya başlamıştım. Kendi katıma geldiğimde, ellerimi dizlerime koyarak nefesimi düzene soktuktan sonra, nefes nefese gelen Jimin'in bana yetişmesini bekledim.
"Biliyor musun? İnsanlarla tartışırken daha nazik olmalısın. İki saat senin salyalarını temizlemek zorunda kaldım-"
Jimin yanıma yetiştiğinde en sonunda boş yapmayı bırakmış ve ben de dahil birçok kişinin baktığı noktaya bakmaya başlamıştı. Az ileride, daha önce bu okulda hiç karşılaşmadığım genç çocuk, Jin'in olduğu sınıftan çıkmış ve koridorda bizim olduğumuz yere gelmeye başlamıştı.
Bandanasından çıkmayı başarmış olan kumral, terli olduğu belli olan ön tutamları, yüzünün ve bakışlarının aksine ona yumuşak ve havalı bir hava katıyordu.
Sanki renkle bütünleşmeye çalışıyormuş gibi simsiyah giyinmişti. Ve açıkçası bu renk ona yakışıyordu. Uzaktan bile, bu benim rengim diye bağırıyordu adeta. Barda da siyah giyinmişti. Asil duruyordu.
Çatık kaşları altından, yoğun bakışlarının esiri altında tutulan bir diğer bakışlara döndüğümde ise Jimin'in açık ağzı ve ona meydan okuyan büyük gözleri ile karşılaşmıştım.
Kafamı tekrar, bize iyice yaklaşan ve sonunda ise önümüzde duran çocuğa çevirdiğimde kolunda ki çantadan anlamıştım onun yeni öğrenci olduğunu. Çok düşünmeme gerek kalmadan kafama dank etmişti gerçek.
Bu öğrencilerin rast gelmediği gerçeği..
"Önümden çekilmeyi düşünüyor musunuz, yoksa düşünmeniz için kafanıza birkaç darbe mi bırakmalı?"
Sert sesinden dolayı derin düşüncelerimden sıyrılmış, kaşlarını çatarak Jimin'e bakan ve bizi bekleyen çocuğun önünden çekilmiştim. Jimin hala olduğu gibi duruyordu. Yazık, kendine gelememişti daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Undercover Mission |Taekook
Aventuraİstihbaratta tek bir kural vardır; sakın kimliğini belli etme. Yoksa her şey biter! Siz yetkililer peşin hüküm vermeyi ne de çok seviyorsunuz. Ama bilmediğiniz bir şey var. Suçlu gözükenler masum, masum gözükenler suçlu olabilir..