Arif oturduğu sıraya kafasını koymuştu, gözlerini yummuş bir kulağı derste öbürü gizlice takıyor olduğu kulaklığındaydı.
Cenan'la son konuşmasının üstünden bir buçuk hafta geçmesine rağmen hiçbir şekilde bir cevap gelmemişti ela gözlü çocuktan.
Arif artık ümidini yitirmiş onunla beraber yaşama duyduğu sevinçte pılını pırtını toplayıp gitmişti adeta.
Emre bu durumu fark etmiş yine de ne yapsa ne etse Arif'in moralini yükseltmeyi başaramamıştı. Ama kafaya koymuştu bir kere yapacaktı, arkadaşının yüzünü eskisi gibi güldürecekti.
Dersin ve okulun bittiğini duyuran son zil ile birlikte Emre apar topar çantasını toplamış ve sırasında ölü gibi yatan Arif'i çekiştirerek kaldırdıktan ve onunda çantasını toparladıktan sonra peşinden okula yaklaşık on beş dakika uzaklıktaki sahile doğru sürüklemişti.
Arif yol boyu oflamış hatta havaların sıcakken bir anda ani bir şekilde soğumasına birkaç küfür savurmuştu. Nihayet geldiklerinde ileride bir bankta oturan arkası dönük genç bir adam dışında etrafta kimse yoktu.
Muhtemelen havanın bozmasıydı bu bir anlık tenhalığın sebebi. Emre, Arif'i kolundan çekiştirmeye devam ederken genç adamın olduğu bankın arkasına birkaç adım kala durmuş ve Arif'in kolunu bıraktıktan sonra arkasına geçmişti. Arif tam nolduğunu soracaktı ki Emre'nin onu bir anda sırtından banka doğru ittirmesi üzerine Arif kendini durduramamış ve banka vücudunu çarpmıştı.
Hissettiği acıdan dolayı düştüğü yerde kıvranırken kafasını Emre'ye doğru çevirmiş ama onu olduğu yerde bulmak yerine ileride koşarak uzaklaşırken bulmuştu.
O sırada bankta oturan genç adam ayaklanmış ve yüzünü Arif'e çevirmişti ki Arif karşısında tanıdık bir çift ela göz görmesiyle Emre'nin ne yapmaya çalıştığını anlamıştı.
Daha sonra hesabını ödetirim diye düşünürken ayağa kalktı ve kendisinden uzun bedenin ona seslenmesi ile dudaklarını araladı.
"Arif, bir an gelmeyeceksin sandım. Ne konuşmak istiyordun?"
"Ben şey... eee... şey..." Arif tedirgin bir şekilde olduğu yerde dona kalmıştı ki Cenan'ın bir elini omzuna atması ile irkildi. Cenan omzunu okşarken "İyi misin? Titriyorsun." diye sormuştu ve meraklı gözlerle karşısındaki kara gözlere bakıyordu.
"İyiyim, sağ ol sorduğun için." Arif kendisini birkaç adım geri çekmiş ve Cenan'ın temasından çıkmıştı.
"Peki öyleyse, neden çağırdın beni?" Cenan'ın sorusu üzerine Arif ne diyeceğini düşünürken cebindeki telefonun titremesi ile mesaj geldiğini fark etmiş ve "Bir dakika bunu cevaplamam lazım." diyerek telefonu çıkarmıştı.
Kilit ekranını açtığında mesajın Emre'den geldiğini görmesiyle ona içinden birkaç yaratıcı küfür savurdu.
bizderyokhocam: bugün ona her şeyi anlatıyorsun eğer anlatmazsan yarın aynı saatte ben anlatmış olurum.
bizderyokhocam: 24 saatin var.
guloglan: emre yan kesici misin aq haraç mı istiyorsun ne bu tripler?
bizderyokhocam: arkadaşım için endişeleniyorum arif
bizderyokhocam: diyeceğimi dedim ayrıca, karar senin.
guloglan: hasbinallah herkes deliye hasta biz akıllıya
bizderyokhocam: saat işliyor yerinde olsam acele ederdim hem bak sizi de buluşturdum
guloglan: he çok iyi yaptın amk
bizderyokhocam: ne güzel işte lan fena mı kendi götüne yediremezdin ben olmasam
guloglan: sus şimdi elimden bi kaza çıkıcak
bizderyokhocam: sıkıyosa patlatsana bi tane ;)
guloglan: gözünü oyarım puşt
bizderyokhocam: tiktak arif tiktak
"Arif? Neden sinirli sinirli ekrana bakıyorsun, bir sorun mu var?"