Arif oflayarak telefonunu cebine sıkıştırdıktan sonra adımlarını banka doğru çevirmiş ve bir köşesine kurulmuştu. Ardından Cenan da meraklı bir şekilde peşinden oturduktan sonra hâlâ Arif'in konuya girmesini bekliyordu ama Arif konuşacak gibi durmuyordu.
Denizin giderek yükselen dalgalarını izlemeye koyulmuştu. Dalgalar öylesine hırçın öylesine sinirli bir şekilde yükseliyordu ki Arif, onları Cenan'ın ona olan öfkesine benzetmişti.
Altında kalırsa boğulabileceğini biliyordu ve bu durum onu ölesiye korkutuyordu. Ne yapacağının farkında olmadığı kadar, bir çıkmazın içine girdiğinin farkındaydı.
Bir an sonra yağmurun çilemeye başlamasıyla Arif bakışlarını denizden gökyüzüne çevirmiş tam o sırada da gözüne kaçan bir damla yüzünden yüzünü buruşturmuştu.
Telefonunu tekrar çıkardı. Artık kaçışı yoktu ya şimdi her şeyi söyleyecekti ya da yarın Cenan kim bilir nasıl saçma bir şekilde öğrenecekti...
Klavyenin üzerinde bir süre parmaklarını gezdirirken yağmurun hızlanmasıyla o sırada Cenan çantasına uzanmıştı. İçinden şemsiyesini çıkardı ve çantayı sırtına geri taktıktan sonra dikkatlice açtı.
Arif'in yanına doğru sokulurken şemsiyeyi ikisinin de sığacağı şekilde ayarlamıştı. Tam o sırada gelen bildirim sesiyle çantasına tekrar uzandı ve içinden telefonunu çıkardı.
guloglan: şu an tam olarak yanında oturuyorum cenan.
Cenan şaşkınlıkla hemen kafasını Arif'e doğru çevirmiş o sırada Arif'in elindeki telefonun ekranını gösterirken gözleri kapalı bir şekilde mahcupça gülümsediğini görmüştü.
Şiddetlenen yağmurun şemsiyenin tavanına çarparken çıkardığı ses ve rüzgar uğultuları hariç ortam sessizdi denilebilirdi.
Cenan gözlerini kırpıştırdı o sırada da Arif gözlerini açmıştı. Bakışlarını Cenan'ın ıslanmış kirpiklerine çevirdi. Birkaç damla tutunmaya çalıştığı bir kirpiğin ucundan süzülürken Arif'te onu takip ediyordu.
O süzülen damla gibi düşündü kendini, giderek Cenan'dan uzaklaşıyordu. Gecenin bir yarısı bir anlık cesaretle başlattığı bu instagram sohbetleri de ona yakınlaşmasında işe yaramamış aksine onu daha da uzağa taşımıştı.
Arif gözlerinin dolduğunu hissetti ama hayır olmazdı, olamazdı. Burada Cenan'ın önünde ona olan aşkı yüzünden ağlamak istemiyordu.
Cenan'ın bakışları tam o sırada Arif'in bakışlarını yakalamıştı. Onların dolu dolu ve hüzünlü baktığını görünce daha fazla dayanamayarak dudaklarını yaladı. "Arif, ne demek oluyor bu?"
"Tam olarak yazdığım gibi Cenan. Ne eksik ne fazla. Haftalardır aradığın çocuk bendim."
Cenan elindeki şemsiyenin kulbunu tutuşunu sıkılaştırmasına rağmen şemsiye rüzgara daha fazla karşı koyamazken birkaç saniye sonra gökyüzüne doğru yükselmeye başlamış ve Cenan'ın hakimiyetinden kurtulmuştu.
Cenan ve Arif şimdi her şeyleriyle adeta çırılçıplak kalmışlardı. Islanıyorlardı, oldukça fazla ıslanıyorlardı ama umurlarında değildi.
Cenan'ın bakışları bir an sonra nedeni belli olmayan bir şekilde yumuşarken "Tahmin etmeliydim Güloğlu." demişti.
Arif buruk bir şekilde gülümserken cevap vermişti. "Tahmin etmeliydin Adıgüzel."