İyi okumalar. :)
"Burada olmaman gerek."
Zihnimde yankılanan bu cümle her zerremde yıkıcı bir deprem etkisi bırakmıştı. Uçsuz bucaksız bir kalabalığın içerisinde çıplak kalmıştım da tüm mahremim ifşa olmuştu sanki. Aldığım nefes beni yaşatacağına öldürüyor ve hatta zehirliyor gibiydi.
Anlık şokun etkisiyle birkaç saniye dona kalmamdan faydalanan kızıl kadın, hemen hareketlenerek benden uzaklaşmaya başladı. Bu şok etkisinden çıkıp ona yetişmeli ve bildiği her şeyi anlattırmalıydım. Silkelenip arkasından hızlı hızlı takip etmeye başladım. Kalenin içinde koşarak birini kovalarsam çok dikkat çekerdi o yüzden sakin hareket etmeye çalışıyordum fakat bu iyi bir fikir mi bilmiyordum, onu elimden kaçırmaktan korkuyordum.
'Siktir et ne olacaksa olsun.' diye düşünüp tam arkasından koşacağım sırada kızıl kadın koridorun soluna saptı. Ben de onun ardından neredeyse koşarak sola sapmıştım lakin orada da beni bir sürpriz bekliyordu. Kadın yok olmuştu.
Yalnızca birkaç saniye sonra onun döndüğü koridordaydım, uzaklaşması imkansızdı ama o yoktu. Puf olup uçmuştu. Ne yapacağımı bilemeyerek öylece kaldım. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi bekliyordum koridorun ortasında. Hayatım boyunca bu kadar dehşete düştüğümü hatırlamıyordum. Benim kim olduğunu ve burada olmamam gerektiğini bilen biri vardı. Nasıl öğrendiğine dair bile en ufak bir fikrim yoktu. Kadına burada hiç rastlamamıştım. Sanki gölgelerin arasında belirivermiş, sonra tekrar gölgelere kavuşmuştu. O kadını bulmalıydım. Bu uçurumun sonu bir felakete varmadan konuşmalıydım onunla.
Gerginlikten ellerim titriyordu ve damağım kurumuştu. Kenara geçip bir süre kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Elimi göğsümün üstüne koyarak ritmi bozulan kalp atışlarımı hissettim. Mideme bir ağrı saplandı. Ne zaman bir konu hakkında stres yapsam ya da beni korkutan bir durum olsa, midem hemen rahatsız olurdu. Bedenim değişse de bu huyum değişmemişti anlaşılan.
Gerginliğim biraz daha azaldığında odama dönmek için yola koyuldum. Kitap sayfalarının değiştiğini fark ettiğimde nedense aklıma direkt Daemon'la konuşmak gelmişti. Adam resmen benden nefret ediyordu ve yaşadıklarımdan bahsetsem bile inanmayacağını çok iyi biliyordum. Neden kafamda onunla konuşmak gibi bir düşüncenin oluştuğunu anlayamamıştım. Onun bana faydasından çok zararı olurdu. Aklımın ucundan bile geçirmemeliydim.
Odama geldiğimde kapının önünde beklenmedik bir misafir vardı. Yaşadığım gerginlikler yetmiyormuş gibi şimdi de odamın önünde yabancı biri bekliyordu. Muhatap olmak istemesem de kızın benim için geldiği belliydi. Tenini gösteren incecik mavi elbisenin içerisinde esmer bir genç kız, zeytin siyahı gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ben kim olduğunu sormadan o söze atıldı.
"Beni Prenses Rhaenyra görevlendirdi, Leydim. Bundan sonra sizin hizmetinizde olacağım."
Farklı bir aksanı vardı. Buralı olmadığı zaten görünüşünden belliydi ama konuşunca tamamen açık etmişti kendini. Muhtemelen Essos kıtasından getirilen kölelerden biriydi.
Bana bir hizmetçi verilmesini beklemiyordum. Aslında zaten olması gereken buydu. Her soylu leydinin hizmetçisi hatta hizmetçileri olurdu. Şimdi aynısının bende de olması tuhaf hissettirmişti ama bir yandan da sevinmiştim. Eğer bana sadık olmasını sağlayabilirsem ileride çok yardımcı olabilirdi.
"Adın ne ve kaç yaşındasın?"
"Adım Lea. On yedi yaşındayım, Leydim." diye yanıtlamıştı sorumu. Daha çok gençti. İçimden ona karşı büyüyen bir şefkat filizi hissettim. Onu yanımdan ayırmamam ikimizin de yararına olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Frozen Flame || Daemon Targaryen
FanficElanna Stark. Kışyarı lordunun asil leydi kızı. İstemeden bedenine sahip olduğum kadın hakkında bildiğim tek şey buydu. Dördüncü duvar dedikleri şey her neyse, sanırım onu yıkmış olmalıydım. Çünkü karşımda kanlı canlı Daemon Targaryen'i görmemin ba...