The Red Woman

126 21 12
                                    

İyi Okumalar.❤️

"Eğer bunun mutlu sona ulaşacağını düşündüysen, üzülerek yanıldığını belirtmek zorundayım, Prensim." dedi Leydi Stark. "Ben nişanlı bir Leydi'yim sen ise evli bir Prens. Yazgımız en başından belliydi. Kendimizi kandırmaya gerek yok. Birbirimize veda edip kendi yolumuza bakmak herkes için en iyisi olacaktır."

Daemon Elanna'ya tamamen hak verse de, kalbi başka cümleler fısıldıyordu kulağına. Elanna'nın nişanlısı  ve Daemon'un eşiyse önlerindeki engel, ortadan kalkmalılardı.

Daemon her zaman bir yolunu bulurdu.

...

Kaldığım odada gizli bir geçit olmasına mı yoksa o geçidi kullanarak odama gizlice giren Daemon'a mı daha çok şaşırsam bilememiştim. Akşam yanıma uğrayacağını söylemişti ama ben onun herkes gibi kapıyı kullanmasını beklemiştim. Bir sıçan gibi gizli geçitlerde gezmesini değil. 

"Seni korkuttuysam üzgünüm leydim ama eğer sıkıcı davranıp kapıdan girseydim, saraydan çıkma şansın asla olmayacaktı. Bunu bir jest olarak düşün. Seni bir kaç saatliğinde bu hapishaneden azat ediyorum."

Selam bile vermeden direkt geliş amacını söylemişti. Acelesi var gibiydi. Şehrin Prensi de olsa gizli geçitlerden bir leydi ile kaçarken yakalanmak istemezdi muhtemelen.

"Duvarların ardından bir fısıltı misali aniden belirmeni beklemiyordum lordum, şaşkın olduğumu belirtmeliyim. Ama madem buraya kadar beni çıkarmak için geldin, bir an önce yola koyulsak iyi olur. Biraz daha bu odada durmaya katlanamayacağım çünkü."

Sözlerimden sonra yüzünde hınzır bir gülümseme belirdi. Yanında getirdiği torbadan benim için eski, yırtık pırtık erkek kıyafetleri çıkarmıştı. O kendisini pelerinle gizlediyse ben de aynısını yapmalıydım. Gecenin bir vakti dışarıdayken tanınmamız büyük soruna yol açardı. 

Kıyafetleri giymem için önce arkasını dönmesi gerekiyordu. Önünde öylece soyunamazdım ve bunu düşünmek bile beli terletmeye yetmişti. Ona arkasını dönmesini söylediğimde önce öylece suratıma bakmış, sonra kafasıyla belli belirsiz onaylayarak arkasını dönmüştü. Yine de her an dönüp beni görme ihtimalinden dolayı hızlıca, bedenimi saklamaya çalışarak giyinmiştim.

"Ben hazırım, hadi çıkalım hemen." dedim Daemon'a. Yüzünü tekrar bana döndü, dalga geçermişçesine gülümsedi. "Erkek kıyafetleri giysen de o güzel yüzün seni ele veriyor leydim. Dışarıda görenler seni erkek gibi davranmaya çalışan bir kız sanacaktır ama kimliğimizi ele vermediğimiz sürece sorun yok."

Sözlerine gülümsedim. "Rolümün hakkını vereceğime emin olabilirsin. kim olduğumu belli etmeyeceğim." dedim ona ve ardından geçide doğru onu takip etmeye başladım. Odaya girerken kapıyı kapatmamıştı o yüzden açmak için uğraşmadık. Hızlıca geçide girdik ve Daemon ses yapmamaya dikkat ederek girişi kapattı. Şimdi  sadece biz ve koca bir sessizlik vardı.

Yerde duran bir meşale belli belirsiz aydınlatıyordu etrafını. Daemon eğilerek meşaleyi aldı ve dikkatli adımlarla yürümeye başladı. Ben ise onu takip ediyordum.

"Nerede olduğumuzu biliyor musun?" diye sordu. Tabii ki biliyordum. Maegor'un gizli tünellerindeydik. Kızıl kalenin altı bunlarla doluydu ve sıçan avcıları hariç kimse tünelleri tam olarak bilmezdi. Fakat görünüşe göre şehrin prensi de onlar kadar hakimdi bu tünellere.

"Maegor'un tünellerindeyiz, lordum. Buranın varlığını bilsem de, bir gün içinde dolaşacağım aklımın ucundan bile geçmezdi."

"Gençliğim bu tünellerde geçti. Abimin aksine ben yaramazlık peşinde koşmayı severdim."

The Frozen Flame || Daemon TargaryenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin